Demokratikleşme kalkınma ve Terörsüz Türkiye

04:0019/05/2025, Pazartesi
G: 19/05/2025, Pazartesi
Turgay Yerlikaya

Neden terörsüz Türkiye düzlemi bugün daha mümkün bir vasat olarak ele alınıyor? Bir önceki yazımda, terörsüz Türkiye’yi mümkün kılan farklı parametrelerin olduğunu ve bu parametrelerin her birinin sürecin pozitif bir aşamaya gelmesinde önemli katkıları olduğunu ifade etmiştim. Özellikle terörle mücadele noktasındaki doktrinel değişim ve güvenlik bürokrasisindeki süreç yönetiminin bu başarıda ne denli önemli olduğunu farklı yönleriyle ortaya koymuştum. Bu yazıda ise söz konusu değişkenlere ek olarak

Neden terörsüz Türkiye düzlemi bugün daha mümkün bir vasat olarak ele alınıyor? Bir önceki yazımda, terörsüz Türkiye’yi mümkün kılan farklı parametrelerin olduğunu ve bu parametrelerin her birinin sürecin pozitif bir aşamaya gelmesinde önemli katkıları olduğunu ifade etmiştim. Özellikle terörle mücadele noktasındaki doktrinel değişim ve güvenlik bürokrasisindeki süreç yönetiminin bu başarıda ne denli önemli olduğunu farklı yönleriyle ortaya koymuştum. Bu yazıda ise söz konusu değişkenlere ek olarak demokratikleşme süreci ve ekonomik kalkınma yaklaşımlarını ele alacağım.

1990’lara kadar türdeş toplum tasavvuru üzerinden sınırlı bir kapsama alanına hitap eden Kemalist modernleşme politikaları sadece eleştirel bir çerçeve üzerinden ele alınmış, bu çerçeve siyasetin ana aksı haline gelememiştir. Her ne kadar Özal , Erbakan ve Erdal İnönü gibi isimler konuya kültürel ve demokratik talepler üzerinden baksa da bu bakış açısı politik anlamda statükoyu değiştirebilecek bir etki yaratamamıştır.
Bugün ise terörsüz Türkiye’yi konuşabilme imkanı, Türkiye’nin terörle mücadeleyi
sadece güvenlik bürokrasinin bir meselesi olarak görmemesi ile yakından ilgili.
ERDOĞAN VE REFORM SİYASETİ
Söz konusu sürece dair ana akım siyaseti etkileyebilecek politik tartışmalar, AK Parti iktidarının ilk dönemlerine karşılık gelmektedir. Erdoğan liderliğindeki AK Parti, kısa bir süre içerisinde ortodoksinin dışına çıkarak yeni bir paradigma inşa etmiş ve merkeze yabancılaşmış toplum kesimleri ile mesafeyi kapatma yolları aramıştır.
AK Parti Kürt meselesinde de özellikle 2007 ile başlayan süreçte, konunun salt güvenlik boyutu üzerinden değerlendirilmemesi gerektiğini düşünmüş ve özgürlükçü siyaseti bu alana da teşmil ederek sorun çözücü bir aktör olmuştur.

Kısa sürede konunun hem sosyolojik hem kültürel hem de demokratik haklar bağlamına yönelik çalışmalar yapan AK Parti özellikle Kürtçenin kullanımına ilişkin önemli adımlar atmıştır. Örneğin 2009’da özel radyo ve televizyonların Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde yayın yapmasını engelleyen yönetmeliği değiştirerek Kürtçe kullanımının önünü açmıştır. Bu hukuki adımı takiben 2008’de çalışmalarına başlanan TRT Kürdi de bir sonraki yıl yayın hayatına başlamış ve tam zamanlı olarak Kürtçe yayın yapmıştır.

Demokratikleşme sürecinin bir devamı olarak Kürtçenin korunmasına dair adımlar da atılmıştır. Üniversitelerde Kürdoloji enstitülerinin açılmasının yanı sıra Kürtçenin seçmeli dil kapsamına alınması bu bağlamdaki kritik adımlardır.
Talep ve arz noktasında farklı sorunlar olsa da bu tür adımların atılıyor olması, yakın tarihteki dışlayıcı uygulamaları ortadan kaldırmış ve daha kapsayıcı bir zemini gündeme gelmiştir.

AK Parti’nin en önemli adımlarından biri de parti kapatma sürecinin zorlaştırılmasıdır. Önceleri beşte üç çoğunluk söz konusu iken 2010 yılındaki referandum ile parti kapatma için üçte iki çoğunluk aranmış ve partilerin siyaset yapabilmesi ile ilgili özgürlük alanları genişletilmiştir. Her ne kadar DEM çizgisindeki siyasi partiler zaman zaman bu süreci istismar ederek demokratik alanın dışına çıksa da anayasa değişikliği ile parti kapatılmasının zorlaştırılması, demokratikleşme sürecinin önemli kazanımlarından birisi olarak kayda geçmiştir.

EKONOMİK KALKINMA VE İSTİSMARIN ÖNLENMESİ

Demokratikleşme sürecindeki kültürel ve siyasi taleplerin karşılanmasına paralel olarak terör örgütünün özellikle ekonomik kalkınma bağlamındaki istismarı da önlenmeye çalışılmış ve bölgesel yatırımlar artırılmıştır. Önceliklendirilmiş yatırımlarla, bölge bir cazibe merkezi haline getirilmeye çalışılmış ve önemli bir kaynak aktarımı söz konusu olmuştur. Hem tarım hem de sanayi yatırımları ile bölgesel kalkınmada önemli bir mesafe kat edilmiş ve terör örgütünün istismar alanları ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.

Bugün terörsüz Türkiye’yi konuşabilme imkanının en önemli bileşenlerinden biri bu izleği takiben ortaya çıkan adımlardır. Bu tür kazanımlar, meselenin bölgesel bir soruna dönüşmesini engellemiş ve terör örgütünün 7 Haziran 2015’te olduğu gibi, aşırılık içeren çağrılarının karşılıksız kalmasını sağlamıştır. Hatırlayacak olursak çözüm sürecini iki polisimizi şehit etmek suretiyle askıya alan PKK, “devrimci halk savaşı” ile çatışmayı bölgeye taşımaya çalışmış ve Silopi, Cizre ve Sur gibi yerlerde hendek terörüne kalkışmıştır.

Tüm bu
demokratikleşme ve ekonomik kalkınma adımları, terör örgütünün ayrılıkçılık ve federalizm taleplerinin soğurulmasında etkili olmuş ve terör örgütü süreç içerisinde stratejisini değiştirme noktasına gitmiştir.
İstediği desteği hiçbir zaman bulamayan terör örgütünün başarılı olamamasında güvenlik operasyonlarının yanı sıra örgütün stratejisine eklemlenmek istemeyen Kürtlerin motivasyonu da etkili olmuştur. Bir sonraki yazıda bu sürecin dış dinamikleri üzerine bir tartışma yaparak bugün neden terörsüz Türkiye’ye dünden daha yakınız bahsini tartışacağız.
#Terörsüz Türkiye
#demokrasi
#Turgay Yerlikaya