Uzunca bir süredir dünyanın gündeminde olan sistem kaynaklı sorunlar ve bu sorunların uluslararası güvenliğe etkisi, yeni tartışmaların yapılmasını icbar etmektedir. 2. Dünya savaşı sonrası inşa edilen mevcut uluslararası düzenin, sınırlı birkaç ülkeyi koruma altına alarak dünyanın kalanı açısından yarattığı tedirginlik ortada. Mevcut kriz ve çatışmalara yönelik herhangi bir çözümün olmayışı da hesaba katıldığında, devletlerin güçlü olması gibi bir zorunluluk ortaya çıkmaktadır. Sadece materyal kapasite ile sınırlandırılmaması gereken bu zorunluluk, gücün farklı bileşenlerinin bir arada olduğu bir kurumsal kapasiteye de ihtiyaç duyar.
Bu minvalde devletler, sadece askeri alandaki güç projeksiyonu sınırlı kalmaz ve gücün etki edebileceği her türlü düzlemi tahkim etme arayışına girer. 20. yüzyıldaki iki savaş döneminde de gözlemlenen ve 21. yüzyıldaki etkisi ile belirgin bir farkındalık yaratan iletişim alanı, devletlerin güç projeksiyonunda önemli bir yer işgal eder. Nitekim güçlü devletler iletişimi, salt bir enformasyon akışı ve haberleşme pratiği olarak değerlendirmemiş, bilakis devletin mütemmim bir cüzü olarak kabul etmişlerdir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişi sonrasında teşekkül ettirilen İletişim Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, iletişimi ne denli önemli ve etkili bir alan olarak kabul ettiğinin en somut göstergesidir. 1920'de kurulan "Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umûmîsi"nden günümüze kadar ortaya çıkan kapasiteyi, entegre ve koordine eden Başkanlığın bu güne kadarki çalışmaları Türkiye’nin küresel vizyonuyla uyumlu ilerlemektedir.
Türkiye’nin otonomi arayışı ve küresel sistemin daha adil bir düzlemde işlemesi yönündeki talebi, hiç kuşkusuz iletişim alanını da kapsayan bir ekosistemi hedeflemektedir. Bu nedenle, küresel eşitsizliklerin bir yansıması olarak ortaya çıkan Batı merkezli enformasyon akışına yönelik dengeli ve adil bir iletişim modeli hedefi, Türkiye açısından hayati önemdedir. Başkanlığın son dönemde başta “Daha adil bir dünya mümkün mü”? başlıklı panel serileri olmak üzere bölgesel ve küresel konulara dair ortaya koyduğu çalışmalar, Türkiye’nin bu düzlemdeki kapasite ve iddiasını göstermektedir.
Bu bağlamda, İsrail’in uluslararası medya marifetiyle dünya kamuoyunu manipüle etmeye dönük enformasyon akışı, Başkanlığın “ The Lies of Israel” çalışmasıyla bütün dünyaya resmedilmektedir. Söz konusu çalışma ile, İsrail lobisinin etkisi altındaki medya sisteminin ürettiği enformasyon akışı yapı sökümüne tabi tutulmuş ve daha adil bir iletişim modelinin mümkün olabileceği gösterilmiştir.
Son yıllarda Başkanlığın Türkiye Karşıtı Bir Anlatı: 1915 Olayları", "Yukarı Karabağ'da 44 Günde Gelen Zafer: Türkiye-Azerbaycan Kardeşliğinin Nişanesi", “Doğu Akdeniz Denkleminde Stratejik Adım: Türkiye-Libya Mutabakatı", "Türkiye'nin Doğu Akdeniz Stratejisi", "Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Ege'deki Hakları ve İddiaları", ve "Turkey's Counter Terrorism Perspective" gibi çalışmaları da Türkiye İletişim Modelinin ürettiği kapasitenin bir yansıması. Türkiye’nin doğrudan ya da dolaylı biçimde müdahil olduğu söz konusu süreçlere dair iletişim yönetimi ve dünya kamuoyunun sağlıklı bir biçimde bilgilendirilmesi amacıyla yapılan bu çalışmalar, Batı merkezli hegemonik enformasyon akışına da bir meydan okuma aynı zamanda.
Uzun bir süre sonrasında üretilen bu kurumsal kapasiteyi, sığ iç politik gündemin bir tartışması haline getirmenin Türkiye markasına katkısı olmadığı açık. “Türkiye’nin her alanda nitelikli temsilini sağlamak ve bu doğrultuda Türkiye markasını güçlendirmek” gibi bir misyonla teşekkül ettirilen İletişim Başkanlığı’nın bugünkü misyonunu anlamak, Türkiye’nin küresel vizyonunu anlamakla mümkün ancak.
Türkiye’nin küresel düzlemde önerdiği daha adil bir dünya modelinin, iletişim veçhesini anlamlı biçimde temsil eden bu kurumsallığın sadece içeride değil dışarıda da benzer karalamalara muhatap olduğu görülmektedir. Bir örnek olarak Reuters’ın doğrudan İletişim Başkanlığı’nı hedef alan “Insiders reveal how Erdogan tamed Turkey’s newsrooms” başlıklı analizi, söz konusu kapasitenin neden ve hangi sebeplerle hedef haline getirildiğinin de somut bir göstergesi.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.