Bedford Merkez Bankacılığı

04:0026/10/2025, Pazar
G: 26/10/2025, Pazar
Yusuf Dinç

Yeni dünya düzensizliğinden geçerken liyakat ve sorumluluk sahiplerinin iradesizliği ve kararsızlığı kadar ağır bir suç tasavvur edilemez. Çünkü irade ve kararlılık olmadan yeni dünya düzenine tüm bir vücudla geçemeyiz. Her şeyin sürtünmesizleştiği bu eşikte bir kısmımız takılıp kalır. Sanayi ve sanayici mesela… Zaman ve kader nehrinin kıyısındayız. EKONOMİ POLİTİKASININ UFKU Lakin ekonomi politikasının ufkunu pas kaplamış. Eski Bedford kamyonlar gibi: har har har… Çalışıyor ama gidesi yok. Titreşimli,

Yeni dünya düzensizliğinden geçerken liyakat ve sorumluluk sahiplerinin iradesizliği ve kararsızlığı kadar ağır bir suç tasavvur edilemez.

Çünkü irade ve kararlılık olmadan yeni dünya düzenine tüm bir vücudla geçemeyiz. Her şeyin sürtünmesizleştiği bu eşikte bir kısmımız takılıp kalır. Sanayi ve sanayici mesela…

Zaman ve kader nehrinin kıyısındayız.


EKONOMİ POLİTİKASININ UFKU

Lakin ekonomi politikasının ufkunu pas kaplamış.

Eski Bedford kamyonlar gibi: har har har… Çalışıyor ama gidesi yok. Titreşimli, teklemeli, mütereddit.

Titreşim dediysem akıllı telefonların pürüzsüz titreşimini kastetmiyorum; zangırdıyor. Vites geçişleri dişlilere sürtüyor.

Para politikası metinlerinden iradesizlik ve kararsızlık akıyor.

Adanalı düğün soyguncusu carry trade sıcak bavulunu almış binmiş kamyona; alın teriyle var olan ekonomik aktörler bekliyor. İkisinin ihtiyaçları arasında bir tercih iradesi gösterilemiyor.

Ha, şu vites ne hikmetse yukarı doğru tak diye vurunca gıcırdamadan geçiyor. Gene ne hikmetse aşağı çekerken cart curt ediyor.

Ne demişler; gönülsüz debriyaja basan, dişliyi eline alır.


BELİRSİZLİK DE BİR POLİTİKADIR

“Faizi indirdik ama indirmeye hiç niyetimiz yoktu,” manasındaki politika metinlerinden bir karar değil, kararsızlık yansıdığı besbelli olmuyor mu? İrade değil, iradesizlik izhar ettiği anlaşılmıyor mu?

Belli ve anlaşılır olduğu için piyasa buna göre pozisyon almıyor mu?

Para politikası böylece etkisini yitirmiyor mu?

Öngörü vermesi gereken kurum, piyasaya ancak ve sadece belirsizlik pompalamış olmuyor mu?

Anlaşılan Merkez Bankasının en bitimsiz cephanesi belirsizlikmiş. İhraç ede ede bitiremedi. Belirsizlik de bir politikadır ama fazlası değil.

Merkezin ekonomiye öngörü sunarak yalın bir akış vermesi gerekir. Fakat yap(a)mıyor. Çünkü kuru yönetmeyi enflasyonu yönetmeye tercih ediyor.

Faiz–enflasyon ilişkisi yerine faiz–kur ilişkisi kurmaya devam ederse arz şokuna neden olacağına dair uyarmaksa ilmimizin gereği.

Arz şoku kavram olarak üretim gücünün mali, finansal yahut davranışsal nedenlerle kaybedilmesi demek. Arz şoku yaşanırken, finansal kesimin aktif kalitesini, şimdilik çok uzak bir ihtimal olmakla beraber, bozar. Bankaların vesaire sağlığı üzerine endişe doğar.

Hafazanallah, finansal sistemin kırılganlaştığı düşünülürse belirsizlikler giderilemeyecek kadar artar.


KONUŞULMAYAN HAKİKAT

Türkiye kadar çıkış potansiyeli olup Türkiye kadar dayanıklılığını ispatlamış bir ekonominin sorunlarını çözerken bu kadar zorlanması artık suçu Türkiye Ekonomi Modeline atarak açıklanamaz.

Kademeli şoklamanın bir mecburiyeti olduğu halde ne faiz artırım döngüsünün hedefi vardı ne de indirim döngüsünün var. Kuru yönetmek için yüksek pozitif reel faiz marjı korunuyor.

Ve mesele kuru yönetmek olduğunda faizin ne kadar pozitif olması gerektiğinin haddi hesaplanamıyor.

Aynı gerekçeyle ileri vadeli hakikatler de dikkatlerden kaçırılıyor.

Matematik bize enflasyonun baz etkisiyle nisan ayında yüzde 24’e düşeceğini gösteriyor. Fakat kimse bunu gündemine almıyor — döviz cinsinden yüksek faiz tahakkuku sürsün gitsin diye sanırım.

Bu matematiğe göre pozitif reel faizin haddini hesaplayınız; bir rasyonel çıkarılabiliyor mu görelim.


KAÇAN İNDİRİM FIRSATLARI

Hani haziran aylarında enflasyon düşük çıkınca memur kısmı kederlenir; temmuz maaş zammı düşük haziran enflasyonundan olumsuz etkileneceğinden…

Politika faizine ilişkin şu mütereddit hâl de sanki, aylık enflasyon yüksek çıkınca faizi indirmemenin bahanesi bulunulmuş da seviniliyormuş hissi veriyor.

İndirme fırsatlarını kullanamamanın faydası yok; zararı çok.

Konjonktür değişir, şartlar bozulur; ekonomi yönetimi kendi hata yapar; indirmesi gerektiğinde indiremediğinden artırması gerektiğinde artıramaz yahut haksız seviyelere çıkar.


KKM’DEN KÖTÜSÜ

Bir örnek vereyim. Mart 2024’te faizin yüzde 45’ten yüzde 50’ye çıkarılması mesela… Yeni başkanın bir hoş buldum mesajı, eski başkanın aile hayatı, bir kamu bankası yöneticisinin o gün için irrasyonel kur tahmini nedeniyle ortalığın karışmasının maliyetiydi. Hata yani… Manipülatörler de sahadaydı tabi. Sonra herkes seçimi bahane etti elini yıkayıp çıktı. Bu fazladan yüzde 5 kaç ay gitti? Çok sonra yüzde 45’e geri dönülebildi.

Başka bir örnek 19 Mart 2025… İmamoğlu’nun tutuklandığı güne gelinen süreçte indirim fırsatları doğru kullanılamadığından faiz koşulları olağanüstü toplantıyla gene %45’in üzerine çıkarıldı.

Aslında en hata tolere edilebilir hesapla 35-45 aralığında geçilebilecek belli bir periyot, 45-50 yüksek ve dar bandına hapsedildi. Toplam maliyeti ne olmuş olabilir? Daha ancak geri alınabildi boşa katlanılan fark.

Şahinlik ispatı için ölçüsüz atılan birkaç adım falan da göz önüne alıp ince hesap yapılırsa boşa katlanılan daha fazlası da bulunur da neyse.

Örnek verdiğimi göz ardı edip yüzde 3’ü-5’i bırakalım, yüzde 30-40’a bakalım diyecek çoktur. Madem öyle ona da bakalım.

O yüzde 40’ın da bir bölümü gene kur yönetimi; geri kalanı Naci Ağbal’ın bıraktığı yer zaten. Faiz-enflasyon ilişkisi kurulmuyor diyorum ya.

Faizle kur yönetimi, KKM’den daha masum değil. Enflasyon doğrudan değil, dolaylı hedefleniyor ve bu çarpıklığın maliyeti oluşuyor.


ŞAHİN İNDİRİM?

Hesap kitap bir tarafa. Amacım indirim fırsatlarında tereddüt eden veya tereddütlü halini belli eden merkez bankasının sadece ekonomiye değil, kendisine de zarar verdiğini anlatmak.

Son faiz indirimiyle sunulan PPK metni piyasanın davranışsallığını bozdu. Gerçi metinden “jeopolitik” ifadesini çıkarıp bir miktar rasyonelleştirilmiş.

Ancak Merkezin metin cambazlıklarıyla arkasında durmadığını beyan ettiği 100 baz puanlık faiz indiriminden sonra uğradığı itibar kaybına bakınca; keşke indirmeseymiş diyesim geliyor. JP Morgan Merkez’in itibarını kurtarmak için “şahin indirim” diye bir eklektik kavram bile uydurdu.

Ama Merkez Bankası kararının meşruiyetini JP’nin kavramlarıyla kazanacak değil. Meşruiyetini irade ve kararlılığıyla kazanacak.

Ahlaki ilke olarak irade ve kararlılık göstermedikçe, Merkez Bankası rüşdünü kaybediyor. Rüşdünü kaybeden Merkez Bankası ekonomiye istikrar değil, istikrarsızlık getirir. Yeni dünyaya Türkiye’yi büsbütün taşıyamaz.

#Ekonomi
#Politika
#Yusuf Dinç