İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılar düzenlemeye başladığı 10 Mayıs'tan bu yana İsrail kentlerinde en sık duyulan ses, Gazze'den atılan füzeler sebebiyle çalınan uyarı sirenleri oldu.
Saldırılar boyunca Gazze'deki ölüm ve yıkımın yanı sıra Filistin direnişinin attığı füzelerden dolayı siren sesleri eşliğinde nispeten daha güvenli sığınaklara kaçan İsraillilerin de görüntüleri ekranlara yansıdı.
Yedioth Ahronoth'un haberine göre, İsrail saldırılarının başlamasından itibaren Filistinli gruplar, Gazze Şeridi'nden İsrail'e doğru yaklaşık 3 bin 500 füze attı.
Ayrıca savaş boyunca 4 binden fazla İsrailli füzeler sebebiyle evlerde, arabalarda ve diğer mülklerde önemli hasarlar meydana geldiği ihbarında bulunurken, atılan füzeler nedeniyle 12 İsrailli öldü, onlarcası yaralandı.
Gözlemciler, İsrail tarafında direniş füzelerinden kaynaklanan ölü sayısının açıklanandan iki kat fazla olduğunu, ancak İsrail'in gerçek istatistiklerin yayınlanmasına yasak getirdiğini ifade ediyor.
İsrail uzmanı İmad Ebu Avad, İsrail'in kayıplarını gizlediğini belirterek "Körfez savaşı sırasında Irak Scud füzelerinin neden olduğu kayıpları 30 yıl boyunca açıklamadı. Daha sonra o zaman açıklananın iki katı olduğu ortaya çıktı." dedi.
İsrail, ocak ayında yaklaşık 30 yıl önce İkinci Körfez Savaşı'nda Irak'tan Tel Aviv'e atılan Scud füzeleri sebebiyle 14 vatandaşının öldüğünü ilk kez açıklamıştı.
Ebu Avad, İsrail'in iç kamuoyunda yenilgi duygusu oluşması ve yerleşimcilerin moral olarak bozguna uğraması korkusuyla kayıplarını ilan etme konusunda dikkatli davrandığını vurguladı.
"İsraillilerin çoğunluğu güvenlik ve ekonomi aramak için işgal devletine geldi." diyen Ebu Avad, "Eğer bu nedenlerden biri olumsuz etkilenirse, burada kalma sebepleri ortadan kalkabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Direnişin genel amacının İsrail gibi acımasız bir öldürme dalgası değil toprağını kurtarmak olduğunu belirten Ebu Avad "Direnişin İsrail şehirlerini ve yerleşimlerini bombalama tarihini açıklaması, sahip olduklarına dair büyük güveni doğruluyor." ifadelerini kullandı.
Ebu Avad, "Filistin direnişi ahlaki direniştir ve Tel Aviv'i vuracağını önceden ilan etti, çünkü esas amaç öldürmek değil, korkuyu yaşatmak ve işgalin saldırganlığına cevap verme yeteneğini vurgulamak." dedi.
Necah Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Kemal Alavne de İsrail ordusunun kayıplarının büyüklüğü hakkında büyük bir gizlilik yürüttüğünü belirterek "Bazı tahminlere göre şu ana kadar füzeler sebebiyle 97 kişi öldü." şeklinde konuştu.
Alavne, sözlerine şöyle devam etti:
"Direniş füzelerinin gerçek etkisi, işgal devleti nüfusunun yüzde 70'inden fazlasını sığınaklarda uyumak zorunda bırakmasıdır. Asıl mesele, ölümlerin olması değil, direnişin çeşitli füze türleriyle İsrail'e karşılık verme ve uzak yerleri vurma yeteneğinin neden olduğu travmanın büyüklüğüdür."
Öğretim Üyesi Alavne, Binyamin Netanyahu'nun, direnişin askeri gücü, hazırlığı, teçhizatı ve uzun süre savaşma yeteneği karşısında şok geçirdiğini söyledi.
İsrail medyası, Hamas'ın 14 binden fazla füzesinin olduğunu, bunlardan sadece birkaç yüz tanesinin uzun menzilli yani Tel Aviv, Hayfa, en güney nokta gibi İsrail'in derinliklerine ulaştığını yazdı.
Kudüslü yazar Hamdi Farac ise direniş füzelerinin bir cinayet silahı olmadığını ve öldürmesi gerektiği yönündeki ortak görüşün yanlış olduğunu belirtti.
"İhtiyaç duyulan şey, direnişin zaten üzerinde durduğu korku oluşturmada bir tür dengedir." diyen Farac, Kassam Tugaylarının komutanı Muhammed Dayf'ın İsrail'i uyarırken "vuracağız" dediğini "öldüreceğiz" demediğini hatırlatarak, direnişin sivil ölümleri ne kadar azaltırsa o kadar destek göreceğini aktardı.
Filistinli uzmanlar direniş gruplarının siyasi haritada yerlerini sağlamlaştırmaları ve sözlerini sahada dayatmadaki başarısının yanında, en önemli diğer başarının Filistin halkını birleştirebilmeleri olduğunu belirtiyor.
Siyasi analist ve İsrail uzmanı Adil Şedid, son savaştaki en önemli kazancın, Filistin'i dar grupsal bakış açısından öte ulusal bir mesele olarak yeniden düşünmek olduğunu söyledi.
Çatışmanın bir yandan Filistin halkı arasında devam ederken bir yandan da Filistin ile İsrail arasında devam ettiğini kaydeden Şedid, şunları söyledi:
"Stratejik başarı, Filistinlilerin ilk kez zaferin coşkusu, onurun geri dönüşü, İsrail'i caydırabilecek ve sakinlerini sığınaklara koyabilecek bir güce sahip olduğunu hissetmesidir."
Şedid, son yaşananların Filistinlileri nerede olursa olsun uyandırdığını ve tüm bileşenleriyle İsrail'i bazılarının hayal ettiği gibi komşu veya ortak olarak değil, düşman olarak tanımlamasını sağladığını aktardı.
Savaşın önemli sonuçlarından birinin, Hamas'ın Gazze Şeridi'nin ihtiyaçları ile meşgul olması, böylece kurtuluş projesini gerçekleştirememesi gibi yıllardır içine düştüğü durumu fark etmesi olduğunu belirten Şedid, bugün Hamas'ın kendini şişeden çıkardığını ve ulusal hareketi yeniden canlandırdığını vurguladı.
İsrail'in Filistinlilerle eskisi gibi başa çıkamayacağını söyleyen Şedid, füzelerin nereye vardığından daha ziyade ulusal canlanma sebebiyle Filistin-İsrail ilişkisinin tarihinde bir kilometre taşı olması dolayısıyla stratejik bir olayla karşı karşıya olunduğunu dile getirdi.
Şedid bu olayın, Filistin davasının bittiği düşüncesiyle İsrail ile birlikte olan devletlere de davanın enkazın altından geri çıkarıldığı ve normalleşmenin asla başarıya ulaşamayacağı mesajı verdiğine de dikkati çekti.
İsrail'in arkasındaki kurumların da kendisini, havaalanlarını ve vatandaşlarını koruyamayan bir İsrail'in kendilerini nasıl koruyacağına dair mesajı aldığını aktaran Şedid, bir diğer sorunun da kendini koruyamayan ancak bölgede ABD çıkarlarını korumak için bulunan İsrail'in, Washington yönetimi karşısındaki konumuyla ilgili olduğunu sözlerine ekledi.