
İngiliz ve Amerikan hükümetleri, Musaddık’ı devirerek, General Zahidi’yi başa geçirmeye karar vermişlerdi. CIA, şartların elverişli olduğu sonucuna varmıştı. İmkanlar iyi kullanılırsa, İran halkı Şah tarafına çekilebilirdi. Harekatı yürütme görevi o sırada CIA’in Orta Doğu’daki baş ajanı olan Kim Roosevelt’e verildi.
Amerika Birleşik Devletleri’nde iki ayrı hükümet yapısı olduğu söylenebilir: Biri halkın günlük yaşamda tanık olduğu resmi yönetim, diğeri ise ülkenin politikalarını perde arkasında şekillendiren görünmez mekanizma. Bu gizli yapı, istihbarat toplar, casusluk faaliyetleri yürütür ve küresel ölçekte gizli operasyonlar planlayarak hayata geçirir. Ancak bu sistem yalnızca CIA ile sınırlı değildir. “İstihbarat topluluğu” olarak adlandırılan ve Milli Güvenlik Konseyi, Savunma İstihbarat Teşkilatı, Ulusal Güvenlik Ajansı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri İstihbarat Birimleri, Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma Bürosu, Atom Enerjisi Komisyonu ve Federal Araştırma Bürosu (FBI) gibi dokuz farklı teşkilatı içeren geniş bir ağın parçasıdır.
KENNEDY SUİKASTINDA MÜESSES NİZAM ETKİSİ
1947’de yürürlüğe giren Milli Güvenlik Kanunu, Allen Dulles’ın “İstihbaratımıza hükümet içinde öyle bir konum sağlanmıştır ki, bunun dünyada başka bir örneğine rastlamak mümkün değildir.” sözleriyle tanımlanmıştır. Bu yasa, ABD istihbarat teşkilatlarına geniş yetkiler tanımış ve özellikle CIA’nin bağımsız hareket etmesini sağlayan bir zemin oluşturmuştur. Ancak, eski Başkan Harry Truman ve birçok üst düzey devlet adamı, CIA’i, kendi başına bir dış politika yürütmek ve Başkan’dan doğrudan yetki almaksızın diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmekle suçlamıştır. Bu eleştiriler, özellikle Soğuk Savaş döneminde CIA’in küresel operasyonlarını artırmasıyla daha da güçlenmiştir.
Kennedy suikastının hemen ardından, 23 Kasım 1963’te Başkan Lyndon B. Johnson görevi devralırken, Kennedy’nin Özel Grup içindeki temsilcisi McGeorge Bundy, onu Beyaz Saray’ın bodrum katında bulunan gizli Durum Odası’na götürdü. Burada, çok gizli haritalar, elektronik izleme cihazları ve muharebe ekipmanları arasında, CIA Direktörü John Alex McCone ve Özel Grup üyeleri yeni başkana detaylı brifing verdi. Johnson, uzun süredir bu gölge yapının varlığını bilmesine rağmen, ancak o gün istihbarat teşkilatının gerçek sınırlarını ve etkisini tam anlamıyla kavrayabildi. Bu olay, ABD’de görünmeyen hükümetin etkisinin ne denli derinlere işlediğinin çarpıcı bir göstergesi olarak tarihe geçti.
“BAY İRAN”IN AJAX OPERASYONU
1953 yılında İran Başbakanı Muhammed Musaddık’ın devrilmesi ve Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin iktidarda kalmasını sağlayan darbenin, CIA tarafından planlanıp yürütüldüğü artık tartışmasız bir gerçek haline gelmişti. Ancak bu darbenin yönetiminde kilit rol oynayan kişinin, eski ABD Başkanı Theodore Roosevelt’in torunu ve bir CIA ajanı olan Kim Roosevelt olduğu, yalnızca sınırlı bir çevre tarafından biliniyordu. Tahran’da yürüttüğü gizli operasyonlar nedeniyle CIA çevrelerinde “Bay İran” olarak anılan Kim Roosevelt, daha sonra CIA’den ayrılarak Orta Doğu’da büyük çıkarları olan Gulf Petrol Şirketi’ne katıldı ve kısa sürede şirketin başkan yardımcılığına yükseldi.
CIA’nin Musaddık’ın yerine başbakan olarak getirmek için seçtiği General Feyzullah Zahidi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerle iş birliği yapmış ve İran’ın, İngilizler ile Amerikalılar tarafından işgali sırasında gözaltına alınmıştı. Savaşın ardından siyasete dönen Zahidi, 1951’de Musaddık’ın başbakan seçildiği dönemde İçişleri Bakanı olarak görev yapıyordu.
Musaddık, göreve geldikten sonra İngilizlerin kontrolündeki Anglo-Iranian Petrol Şirketi’ni millileştirme kararı almış Basra Körfezi’ndeki dev Abadan rafinerilerine el koymuştu. Bu hamle, İran’ı ekonomik bir krizin eşiğine sürükledi. Rafinerilerin kapanması binlerce işçinin işsiz kalmasına ve ülkenin ciddi bir mali krize sürüklenmesine yol açtı. İngiltere, Batılı müttefiklerinin desteğini alarak İran petrolüne karşı uluslararası bir ambargo uyguladı ve rafineriler, İngiliz teknisyenler olmadan tam kapasiteyle çalışamaz hale geldi.
Ülkenin ekonomik olarak çöküşe sürüklendiği bu kritik dönemde, General Zahidi, Musaddık’a karşı saf değiştirerek ona cephe aldı. Bu ayrılık, CIA’nin “Ajax Operasyonu” adı verilen darbe planını uygulamaya koyması için gerekli zemini oluşturdu. Musaddık’ın devrilmesi, hem Batı’nın Orta Doğu’daki enerji çıkarlarını güvence altına almasını sağladı hem de ABD’nin İran’daki gizli operasyonlarının bir dönüm noktası oldu. İngiliz ve Amerikan hükümetleri, Musaddık’ı devirerek, Zahidi’yi başa geçirmeye karar vermişlerdi. CIA, şartların elverişli olduğu sonucuna varmıştı. İmkanlar iyi kullanılırsa, İran halkı Şah tarafına çekilebilirdi. Harekatı yürütme görevi o sırada CIA’in Orta Doğu’daki baş ajanı olan Kim Roosevelt’e verildi.
YERALTINA ÇEKİLDİ
Kim Roosevelt, İran’a girdikten sonra hızla yeraltına çekildi. Tahran’ı iyi tanıdığı için dikkat çekmesi muhtemeldi ve bu yüzden Musaddık’ın ajanlarını yanıltmak için sık sık yer değiştirerek Amerikan elçiliğinin koruması dışında hareket etti. CIA’nin elçilikteki ajanları dahil, bazı Amerikalılardan destek görmenin yanı sıra iki İranlı gizli polis şefi ve birkaç yerel ajan da Roosevelt’e yardım ediyordu. Bu süreçte, Orta Doğu uzmanı Amerikalı Tümgeneral Norman Schwarzkopf da Tahran’a geldi. Daha önce Şah’ın gizli polis teşkilatının kurulmasına yardımcı olmuş ve Pehlevi ailesiyle yakın ilişkiler geliştirmişti. Roosevelt’in ardından operasyonun iki numaralı ismi olarak görev aldı.
MUSADDIK DİRENDİ
13 Ağustos’ta Şah, Musaddık’ı görevden aldığını ve yerine General Feyzullah Zahidi’yi atadığını belirten bir kararname imzaladı. Ancak kararnameyi tebliğ etmek için Musaddık’ın yanına giden Muhafız Alayı Komutanı, anında tutuklandı. Kararnameye rağmen halk, Musaddık’ın tarafında ayaklandı. Bu gelişmeler karşısında, Şah Muhammed Rıza Pehlevi, eşi Kraliçe Süreyya ile birlikte Bağdat üzerinden Roma’ya kaçtı. Şah’ın ülkeyi terk etmesi, Tahran sokaklarında büyük bir coşkuyla karşılandı. Halk, Şah’a ait heykelleri devirmeye ve parçalamaya başladı. Bu noktada, Musaddık’ın iktidarda kalacağına dair beklentiler güçlenmişti. Ancak Schwarzkopf, Musaddık’a karşı olan grupları teşvik etmek ve sokağa dökmek için büyük miktarlarda dolar dağıtmaya başladı. Rivayetlere göre, CIA operasyonu kapsamında 10 milyon dolar Musaddık karşıtlarına aktarıldı ve bazı İranlılar bu süreçte bir gecede zengin oldu.
YAŞASIN ŞAH!
19 Ağustos’ta dengeler aniden değişti. Ordu, Musaddık yanlısı göstericileri tutuklamaya başladı ve Kim Roosevelt, gizli karargahından ajanlarına emir vererek, destekçilerini organize etmelerini sağladı. CIA bağlantılı ajanlar, Tahran’daki spor kulüplerine giderek güreşçileri, boksörleri ve akrobatları gösterilere katılmaya ikna etti. Kalabalık hızla büyüdü ve bir anda sokaklarda “Yaşasın Şah!” sloganları yankılanmaya başladı. CIA’nin finansal desteğiyle hareket eden kitleler, Musaddık yanlısı kuvvetleri hızla bastırdı. Amerikalı ajanların yönlendirdiği karşıt güçler, kaosu ustaca yöneterek Musaddık’a sadık kuvvetleri bozguna uğrattı.
Bu gelişmelerin ardından General Zahidi saklandığı yerden çıkarak yönetimi ele aldı. Şah, İtalya’daki sürgününden geri dönerek tahtına yeniden oturdu. Musaddık tutuklandı ve destekçileri özellikle de İran’daki komünist Tudeh Partisi liderleri infaz edildi. Bu darbe, CIA’nin Orta Doğu’da gerçekleştirdiği ilk büyük rejim değişikliği operasyonu olarak tarihe geçti ve Amerikan istihbaratının bölgedeki nüfuzunu kalıcı hale getiren bir dönüm noktası oldu.
İNGİLTERE PETROLDEKİ TEKELİNİ KAYBETTİ
Darbenin en dikkat çekici sonuçlarından biri, İngiltere’nin İran petrolü üzerindeki tekelini kaybetmesi oldu. 1958 yılının Ağustos ayında, Batılı petrol şirketlerinden oluşan bir konsorsiyum, İran’la 25 yıllık bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşmaya göre: Anglo-Iranian Petrol Şirketi (daha sonra BP olacak) konsorsiyumun yüzde 40’lık payını aldı, Amerikan şirketleri (Gulf Oil, Standard Oil, Caltex ve Socony Mobil) yine yüzde 40’lık hisseye sahip oldu, Hollanda Shell yüzde 14, Fransız petrol şirketi ise yüzde 6’lık bir pay aldı.
Yeni anlaşma kapsamında, bu şirketler İran’a elde ettikleri kârın yüzde 50’sini ödemeyi kabul etti. Ancak Musaddık’ın millileştirdiği Anglo-Iranian Petrol Şirketi için İran halkı ağır bir bedel ödemek zorunda kaldı. Şirketin zararlarının karşılanması için İran 70 milyon dolar tazminat ödemeye mahkûm edildi. Bu olay, Batılı petrol şirketlerinin Orta Doğu’daki ekonomik hâkimiyetinin yeniden tesis edilmesini sağlarken, aynı zamanda CIA destekli darbenin İran’a maliyetinin ne denli büyük olduğunu da gözler önüne serdi.