Bacasız sanayimiz turizm her geçen gün rekordan rekora koşuyor. 2020 yılında 16 milyona yaklaşan turist sayısı 2023’te 56 milyonu, 2024’ün ilk altı ayında 40 milyonu aşmış durumda. 2019’da elde edilen turizmden elde edilen gelir 34,5 milyar dolar seviyelerinde iken 2023 yılında 54,3 milyar dolara yükseldiği 2024’te ise 60 milyar dolar hedefine ulaşmanın yakın olduğu görülüyor. Bu tabloya bakarak geçen yıllara göre gelen turist sayısı, turistlerin ülke çeşitliliği, turizmden elde edilen döviz, turizmde istihdam edilen kişi sayısı, ortalama turist harcaması, turizmin gayri safi milli hasılada oranı gibi birçok verinin olumlu yönde yükseldiğini görmekteyiz.
Söz konusu bu artışta dünyanın artan turizm ihtiyacını göz ardı edip sadece ülkemizin turizm gücü, yönetimi ve yapılan turizm yatırım çerçevesinde değerlendirildiğinde karşımıza gurur verici bir tablo çıkmış olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında bir de cari açığı kapatmaya olan olumlu etkisi de işin içine eklenince sevinmemek elde değil. Kaba tabir ile olayı özetleyecek olursak Allah’ın dağı, denizi, ormanı, taşı ve mağarası ülke ekonomisine önemli katkılarda bulunuyor. Yine aynı şekilde kaba tabir ile tavuk her geçen yıl daha büyük bir altın yumurtluyor diyebiliriz.
Lakin birçok konuda olduğu gibi turizmde madalyon tek yüzlü değil. Diğer yüzünde göze çarpan önemli sorunlardan biri de lokasyon çeşitliliğinden ziyade aynı lokasyonlarda yaşanan artışın olmasıdır. Bu artış aşırı turizmi (overtourism) doğuruyor. Aşırı turizm kısaca bir destinasyona gelen turist sayısının, o bölgenin yerel altyapısını, çevresini ve topluluğunu karşılayabileceği sınırları aşması olarak tanımlanabilir. Yöre halkının yaşama kalitesini düşürme, çevre tahribatı, tarihi ve kültürel değerleri tahrip ve o bölgedeki ekonomide dengesizliklere yol açabilmektedir.
Söz konusu durumun tam olarak açıklaması altın yumurtlayan tavuğun kesilmesi yani turizm sürdürülebilirlik ilkesinin tehdit edilmesidir. Bu sorunun en az yirmi yıllık bir sorun olduğunu Leonardo DiCaprio’nun başrolde olduğu 2000 yılında vizyona giren The Beach filmiyle görmüş oluyoruz. Ondan sonra 2007’de Into the Wild filmi, 2016’da Before the Flood ve A Plastic Ocean, 2018’de The Last Resort ve 2019’da Overtourism: The Movie belgeselleri ile karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu bu film ve belgesellerin dikkat çektikleri cennet gibi yer ve deneyimlerin artan yoğunlukla cehenneme dönüştüğünün gerçekten çok da uzak olmadığını görüyoruz.
Nitekim dünyada turizmin en yoğun olduğu yerlerde yapılan turizm karşıtı eylemler bunun bir göstergesi sayılabilir. Dikkat çeken bir protesto 2020’de “Venedik’te turist istemiyoruz” sloganıyla karşımıza çıkmaktadır. Temmuz 2024’te Barselona’da protestocuların bir kısmı otel çıkışlarını bantla kapattığı, halka açık meydanlardaki restoranları ve diğer turistik hizmetleri kordon altına aldıkları ve bazıları turistlere su tabancasıyla su sıktıkları görüldü. İspanya’daki turizm karşıtı protestolar Kanarya Adaları, Cantabria ve Balear adalarından sonra diğer birçok bölgeye aynı şekilde sıçradı.
Ülkemizde değişik seviyelerde aşırı turizmin varlığı birçok indeks ve göstergelerle uyarı vermiştir. Örnek olarak, Carrying Capacity (Taşıma Kapasitesi Modeli: Fiziksel taşıma kapasitesi Ekolojik taşıma kapasitesi Sosyal taşıma kapasitesi Ekonomik taşıma kapasitesi), Tourism Saturation Index (Turizm Doygunluğu İndeksi), Limit of Acceptable Change (LAC – Kabul Edilebilir Değişim Limiti), Tourism Pressure Index (Turizm Basıncı İndeksi), Vulnerability and Resilience Models (Duyarlılık ve Dayanıklılık Modelleri), Visitor Management Models (Ziyaretçi Yönetim Modelleri) ve Sustainable Tourism Indicators (Sürdürülebilir Turizm Göstergeleri).
Ülkemizin aşırı turizm riski altında olan illerimizin başında Antalya, İstanbul ve Nevşehir gelmektedir. Ülkemizin uçsuz bucaksız sahil, orman, vadi, dağ ve diğer doğal-beşerî güzellikleri göz önüne alındığında ülkemiz henüz maalesef potansiyeli çok az bir kısmını kullanmaktadır. Durum böyle olunca ülkemizdeki aşırı turizm belli bir bölgenin belli bir sezonuna sıkışmış olduğunu ifade edebiliriz. Bu durum aşırı turizmi önlemede dikkatli davranmasını zorunlu kılmaktadır.
Ziyaretçi sayısını sınırlamaktan ziyade ziyaretçilerin yönlendirilmesi, sezon dengelemesi ve fiyatlandırması gibi uygulamaların getirilmesi daha stratejik olacaktır. Yöre halkının tepkisini azaltmak için de giriş ücret ve rezervasyon sistemi halk ve ziyaretçiler için ayrı değerlendirilmesi daha yerinde bir uygulama olacaktır.
Turizm ülke sathına yayılması yeni destinasyonların geliştirilmesi ve alternatif yeni turizm faaliyetlerin geliştirilmesi yerinde olacaktır. Yeknesak turizme gönderme yapan Eagles-Hotel California şarkısında geçen “Burada hepimiz sadece mahkumlarız, kendi düzeneğimizin” sözündeki mahkumiyetten kurtaracak çeşitlilik ve alternatifleri oluşturmak turizm gelirlerini daha sürdürülebilir kılacaktır.