Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri birinci turu14 Mayıs 2023’te gerçekleşmiş ve Kemal Kılıçdaroğlu etrafında birleşen Millet İttifakı- Emek ve Özgürlük İttifakı açısından büyük bir hezimetle sonuçlanmıştı. Seçim gününe kadar Kılıçdaroğlu’na methiyeler dizip, övgüyle bahsedenler 28 Mayıs’taki ikinci tur seçim sonuçlarının netleşmesiyle bu defa tam tersi bir istikamette ilerlemeye başladı. Sadece CHP’ye yakın gazeteciler değil partinin önde gelen isimleri de Kılıçdaroğlu’nu sert şekilde eleştirip, istifasını talep etti.
Kılıçdaroğlu karşıtı isimlerin CHP’ye yakınlığıyla bilinen Halk TV’de yer alması, Genel Merkez’i fazlasıyla sinirlendirmiş olmalı ki Medya, Planlama ve Sosyal Medya Politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Eren Erdem, Halk TV ile olan protokolü tek taraflı olarak feshettikleri duyurdu. Kılıçdaroğlu’nun da Parti Meclisi toplantısında konuyla alakalı olarak; “Halk TV hem CHP’den destek alıyor hem partiyi karıştırıyor. Tanju Özcan burada eylem yapıyor, canlı veriyorlar. Madem öyle destek olmayacağız” dediği öne sürülmüştü. Partiden ihraç edilen Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan sosyal medya hesabı üzerinden Kılıçdaroğlu’nu diktatörlükle itham edip ağır cümleler kullanmıştı: Ben 4,5 yılda Halk TV’ye toplam iki kez çıktım. Sayın Genel Başkan ve aveneleri ise neredeyse her akşam Halk TV’deydi. Herkes sizi övmek ve başarısızlığınızı örtmek zorunda mı? Lütfen artık profesyonel bir tıbbi destek alın.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun başkanlığındaki gizli “zoom” toplantısının sızdırılması ise tam bir şok etkisi meydana getirdi. Zira toplantıya katılan isimler Kılıçdaroğlu’na yakın olan isimlerdendi. “Değişim Gerçeği” adlı bir YouTube kanalında yayımlanan 14 dakika 39 saniyelik toplantı kaydı, “İşte yüzyılın ihaneti! Kılıçdaroğlu’na tarihi ihanet!” adıyla paylaşıldı. Söz konusu ifşa videosu “CHP’de sathı müdafaa grubu” adıyla üyelere gönderildi. Kullanılan ibareler de oldukça ilginçti: Değişimin A Takımı’nın, CHP’yi işgal ve darbe toplantısının görüntüleri! Kimler kimlerle beraber!
Yaşananlar CHP’de bilinen iç kargaşayı daha aşikâr hale getirdi. Aslında Kılıçdaroğlu’nun 13 yıl önce koltuğa oturması da oldukça gürültülü gerçekleşmişti. Deniz Baykal’ın istifa etmek zorunda kalması sonrasında aday olup olmayacağı sorulan Kılıçdaroğlu, “Hayır! Öyle bir şey söz konusu değil” demiş, aradan geçen birkaç gün sonra ise aday olduğunu ilan etmişti. O güne kadar Baykal’ın yanında olan bazı isimler de Kılıçdaroğlu’nun adaylığına destek vermişlerdi. O kişilerden en önemlisi partinin ağır toplarından, Genel Sekreter Önder Sav’dı. “Sorumluluk duygusuyla adaylığını açıklamış olan Sayın Kılıçdaroğlu’nun etrafında kenetlenerek bu kuşatmaları aşacağız” diyen Sav “köhnemiş ezberlerle yola gidecek halimiz kalmamıştır” ifadelerini kullanmıştı. O günlerde, “Kılıçdaroğlu ile Kızılay’da buluştuğunu ve orada “işi şekillendirdiğini” itiraf eden Önder Sav, bugün ise Kılıçdaroğlu’nun artık istifa etmesi gerektiğini dile getirmektedir. Sav ayrıca Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması gerektiğini düşünen isimlerden biri. CHP ve Kılıçdaroğlu’na açık destek veren gazetecilerin başında gelen Uğur Dündar da “Kılıçdaroğlu, Önder Sav’ın uyarılarını dikkate almalı!” başlıklı bir yazı kaleme alarak mesajını net bir şekilde iletmiştir. CHP’de yaşananlar tam bir “DEJA VU”! olarak karşımıza çıkmakta.
Yıllar öncesinde Erdoğan’ın yenilgiye uğramasının, Baykal’ın partinin başından gitmesi ile mümkün olabileceği ön görülmekteydi. Bu görüş ilk olarak ABD/İsveç merkezli Silk Road (İpek Yolu) Enstitüsü’nün 2008 yılında yazmış olduğu bir raporda belirtilmişti. Söz konusu raporda Türkiye için üç senaryodan bahsedilmişti: AK Parti daha da güçlendi, Erdoğan 2014 yılında tekrar Cumhurbaşkanı oldu; 2007’deki kitlesel mitinglerde (Cumhuriyet mitingleri) kendini gösteren “sivil laik” anlayış siyasete kanalize edildi. Deniz Baykal sonunda ikna olunca Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı’ndan istifa etti, yerine Kemal Kılıçdaroğlu getirildi. Göreve geldiği 2008 yılında kamuoyunun dikkatini üzerine çeken Kılıçdaroğlu ile CHP modern, Avrupa tarzı bir sosyal demokrat merkez parti olarak yeniden ortaya çıktı. Yaptığı reformlarla sivil laikliği güçlendiren CHP, Avrupa partileri, AB kurumları ve Avrupa sivil toplum kuruluşlarına çok şey borçluydu; İslami muhafazakarlık ve laiklik arasındaki gerilim kontrol altına alınamaz hale gelmişti. Askeri yönetim geri döndü.
Söz konusu rapor, hazırlandıktan yaklaşık bir yıl sonra (2009) Enstitü’nün Türkiye temsilcisi tarafından Onur Öymen’e verilmişti. O gün Kılıçdaroğlu’nu -kendileri açısından- umut olarak görenler bugün Ekrem İmamoğlu etrafında birleşmeyi “kurtuluş reçetesi” olarak görmüşlerdir.
Yapılan hamlelere ve ardı ardına gelen açıklamalara bakılacak olursa Kılıçdaroğlu’nun pes etmeye niyeti yok gibi… Öte yandan İmamoğlu’nun 4,5 yıllık Büyükşehir Belediye Başkanlığı karnesi de hiç parlak değil. Bu durumu artık CHP’liler de dile getirmeye başladı. Son olarak Bakırköy’ün CHP’li Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, İmamoğlu’nu hedef alarak adaylığını ilan etti. “Bakırköy’ün en önemli caddesi olan İstanbul Caddesi’nin dört yıldan beri devam eden düzenlemesinden ve trafik kaosundan dolayı sokağa çıkamıyorum” sözleriyle açıkça İBB’yi suçlayan Kerimoğlu yapılan gizli “zoom” toplantısını da ahlaki bulmadığını ifade etmiştir.
Sonuç olarak 2024 yerel seçimlerine doğru giderken CHP’de iç kargaşa daha da büyüyecek gibi… CHP’nin İstanbul dahil olmak üzere birçok büyükşehri kaybedeceği, partiye yakın isimlerce de dillendirilmekte. Yeni bir ittifak kurulması da şu aşamada mümkün görünmüyor. İYİ Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun, yerel seçimlerde AK Parti ve MHP ile ittifak yapılması gerektiğini savunması satır arasında kaybolmayacak derecede önemli bir çıkıştır. Akşener’in de “Sonuç itibarıyla kaybettik. Lamı cimi yok, kaybettik. Bize düşen bu sesi daha iyi dinlemek” sözleri önümüzdeki günlerin nasıl şekilleneceğine dair ipuçları içermektedir…