Dünya ekonomisi nereye?

Haber Merkezi
03:0017/03/2020, الثلاثاء
G: 17/03/2020, الثلاثاء
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Şimdi klasik medya ‘keşke şu virüs ve petrol şokları olmasaydı ne güzel borsalar yükselmeye devam edecekti’ diyor. Ancak küresel ekonomide işler aslında 2008 Krizi’nden bu yana hiç tam olarak düzelmedi.

ERKAN ÖZ- EKONOMİST

Küresel piyasalar 2020 yılına büyük ümitlerle başlamıştı. ABD-Çin ticaret savaşında ateşkes imzalanmıştı. ABD büyüme ve istihdam verileri çok olumluydu. Ancak Ocak ayında Çin’de başlayan koronavirüs salgını ve geçen hafta sonu Suudi Arabistan’ın petrol fiyatlarında adeta (aşağı yönlü) fiyat savaşı başlatması her şeyi alt üst etti. Tüm dünyada borsalar çöktü. Bir ara altın ve dolar bile değer kaybetti. Herkes devlet tahvillerine kaçtı.

Şimdi klasik medya ‘keşke şu virüs ve petrol şokları olmasaydı ne güzel borsalar yükselmeye devam edecekti’ diyor. Ancak küresel ekonomide işler aslında 2008 Krizi’nden bu yana hiç tam olarak düzelmedi.

ÜRETİM SİSTEMİ
DEĞİŞİYOR

Dünyada büyük bir üretim sistemi değişimi var. 1960’ların başından beri merkeziyetçi para ve sanayi ekonomisi özellikle gelişmiş-yaşlı toplumlarda geriliyor. Üretim ve verimlilik düşüyor. Üretim merkezleri Uzakdoğu gibi daha gelişmemiş ve genç ülkelere kaydı. Yaşlı toplumlarda para ve sanayi ekonomisi giderek çökerken yerine bilgi ekonomisi geliyor. Üretim ve enerji şirketleri gerilerken bunların yerini teknoloji firmaları alıyor. Ancak bu teknoloji firmaları da üretimlerinin çoğunu genç ve ucuz emek deposu olan toplumlarda gerçekleştiriyor.

Gelişmiş ekonomiler üretimde meydana gelen bu açığı finansal oyunlarla kapatmaya çalıştı. 2008’de başta ABD olmak üzere tüm dünya bankacılık sistemi çöktü. Bunun üzerine ABD Merkez Bankası FED ülkenin 200 yılda ürettigi Merkez Bankası parasının tam dört katını bastı. Böylece ABD bastığı Merkez Bankası parasını ülkenin bir yıllık üretiminin yüzde 20’sine kadar yükseltti. Avrupa’da bu oran Amerika’nın iki katı, Japonya’da beş katı İsviçre’de ise altı katına ulaştı. Gelişmiş ülke merkez bankalarının yaptığı bu parasal genişleme tarihte görülmüş en büyük sınırsız para basma deneyi.

FAİZLER NEGATİFTE

Gelişmiş ülkeler bu süreçte faizleri de neredeyse sıfıra indirdi. Hatta Avrupa ve Japonya’da faizler dünya tarihinde ilk kez negatife düştü. Ancak sıfır ve negatif faizler bankacılık sektörünü kar edemez hale getirdi. Avrupa ve Japonya’da bir çok ünlü bankanın piyasa değeri yüzde 80-90 oranında eridi.

Para basma ve sıfır faiz bankacılık sektörünü bitirdiği için sonsuza dek uygulanamazdı. Böylece ABD 2015 yılsonunda faiz arttırmaya, 2017 yılsonunda ise bastığı paraları piyasadan çekip yakmaya başladı. Hedef faizleri kriz öncesi yüzde 4-5 seviyelerine döndürmek ve basılan paraların yüzde 50’sini yakmaktı. Ancak daha faizler yüzde 2,5 olmuş ve basılan paranın sadece yüzde 17’si yakılmıştı ki 2018 sonunda ABD borsası çökmeye başladı. Derhal faiz artışları ve para yakma durduruldu. Ama yetmedi tekrar faiz indirimi yapıldı.

Ancak bu da yetmedi. Eylül 2019 ortasında birden ABD bankaları Repo piyasasında birbirine borç vermez oldu. Repo faizleri 2008 Krizi’nde bile görülmeyen oranlara sıçradı. Bunun üzerine ABD tekrar hızla para basmaya da başladı.

1971 öncesinde ABD Doları ve ona bağlı olan tüm dünya para birimleri altın karşılığı basılırdı. Bankaya bu paraları götürdüğünüzde banka size altın vermek zorundaydı. Oysa 1971’de ABD dolar ve altın bağını kopardı. Böylece doların basılması konusunda bir sınır kalmadı. Tüm dünya bir çeşit sınırsız, sadece iradeye dayalı ‘fiat’ para sistemine geçti.

FONLAMA
MALİYETİ ARTTI

Bugün piyasalardaki paranın çoğunluğu merkez bankaları değil bankalar ve banka benzeri fonlar oluşturur. Yukarıda bahsettiğim merkez bankalarının bastığı korkunç miktarlarda para ‘Merkez Bankası parası’ olarak bilinir. Bankalar ve fonlar ise sistemde Merkez Bankası parasının kabaca dokuz katını oluşturur. Bir banka bütün müşterileri gelip parasını talep eder diye elindeki paranın belli bir oranını tedbiren Merkez Bankası’na emanet eder. Buna zorunlu karşılık ya da rezerv denir. İşte bu zorunlu karşılık, rezerv ya da birçok durumda teminatı bulan banka ya da fon talep olması halinde bu rezervin yaklaşık 9 katı ayrıca kredi üretebilir. Modem sistemde zaten para ve kredi aynı sayılmaktadır.

Ancak herhangi bir sebeple banka veya fon müşterileri, kredi şeklinde oluşturulan parayı aynı anda gerçekten çekmeye kalkarsa sistemde çöküntü başlar.

Kredi akışlarına dayanan bu modern para sisteminde fonlama maliyetinin önemi çok büyüktür. 2008 Krizi öncesinde FED faizleri yüzde 1’lerden yüzde 5’lere çıkarmıştı yani fonlama maliyeti 5 kat artmıştı. Oysa 2008 sonrasında FED faizleri yüzde 0,1’lerden yüzde 2,5’lere çıkardı. Yani fonlama maliyeti tam 25 kat arttı!

Böylece sistemde yavaş yavaş krediler kapatılmaya başlandı. 2019 Eylül’ünde repo piyasasının patlaması işte bu nedenle oldu. Müşteriler ve firmalar bu kredi para yerine gerçek paraya ulaşmak istiyor. Fonlar ve bankalar da repo gibi nakit bulup bu talebi karşılayacakları piyasalara saldırıyor. Repo piyasasında teminat (rezerv) bono ya da borca dayalı finansal ürünler oluyor. Aşırı talep ve gösterilen rezerv-teminatlara güvensizlik faizlerin patlamasına yol açıyor.

İşte bu repo hadisesini FED aylardır sakinleştirdiyse de tamamen durduramadı. Sistem zaten çökmeye başlamıştı. Bir borsa ya da petrol olayı değil daha derin bir kredi ya da borç krizi çoktan dünyanın üzerine hızla gelmekteydi. ABD’de repo hadisesi Eylül ortasında patladığında ortada ne virüs vardı ne de petrol şoku.

KARTOPU ÇIĞ OLDU

Koronavirüsü ve petrol şoku zaten dağın tepesinden kopup aşağı doğru yuvarlanan bir kartopunu çığ haline getirdi. Peki şimdi ne olacak? Muhtemelen FED’in normale dönmeye çalışırken fonlama maliyetinde yaptığı büyük tahribat çoktan sisteme yeni bir kriz için gerekli olan zararı verdi. Şimdi FED faizleri sıfıra doğru indirecek, Repo limitlerini yurtdışı merkez bankalarına yönelik swapları genişletecek ve hatta çok daha yüksek oranlarda para basacak. Trump yönetimi de büyük vergi indirimi getirmeye hazırlanıyor.

Yine muhtemeldir ki bu önlemler çöküşü durdurmak için yeterli olmayacak. Çünkü, hem kredi krizi çoktan başladı hem de virüs hadisesi parasal veya mali önlemlerle duracak bir hadise değil. Faizleri sıfıra indirseniz ya da vatandaşın eline doğrudan para verseniz ölüm korkusu varken kimse ne okula, ne işe, ne alışverişe ne de tatile gitmek istemeyecek.

Dünya liderleri şu anda her şeyi para ile çözebileceklerine inanıyor. Oysa tüm sistemler güvene dayanır. Siz halkınıza virüs konusunda yalan yanlış açıklamalar yaparsanız, gerçekleri gizlerseniz, olayı ciddiye almayıp vakaların 10 binleri bulmasına neden olursanız güven yok olur. İran ve İtalya’da bu oldu. Trump biran önce kendine gelmezse muhtemelen ABD’de de olacak.

Hele virüs yöneticilere bulaşmaya başlar ve hastanelerinizde test ya da yoğun bakım kapasitesi olmadığı anlaşılırsa vay halinize.

Özellikle gelişmiş yaşlı ekonomiler sanırım bu hadisede sadece para ile her şeyin çözülemeyeceğini sistemsel ve acı bir şok ile öğrenecek.

#Ekonomi
#Salgın
#Faiz
#Repo