
Türkiye’nin garantör olarak sahada BM öncülüğünde yer alması bölgenin yeniden inşasını güvenlik açısından kolaylaştırabilir. Benzer şekilde farklı ülkelerin de sahada bulunması ve uluslararası bir yapıda barışın korunması yeniden inşa çalışmalarının en önemli ayağını oluşturuyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Gazze Şeridinin yüzde 92’sinin yıkıldığını tahmin ediyor. İnsani bir dramın yaşandığı Gazze’de iktisadi faaliyetler tamamen durmuş, altyapı ise büsbütün yıkılmıştı. İsrail ordusu barış anlaşması gereği Gazze’den geri çekilirken yıkıma uğramamış su, elektrik ve kanalizasyon gibi altyapıları da yok etti. UNICEF’in tahminlerine göre 600 su artıma tesisinin neredeyse tamamı tahrip edildi. Benzer durum şehre elektrik sağlayan enerji istasyonları için de geçerli. Su ve enerji altyapısının yok olması hastalıkların nüfus genelinde ciddi bir problem haline gelmesine sebep oldu. Bu durum, İsrail ordusunun hastanelerin tamamını yok etmesiyle insani bir felakete yol açtı.
EN TECRÜBELİ ÜLKE
Konut, yol ve barınacak diğer binaların çoğunun hasarlı veya yıkılmış olması da yaşanılan insani krizi daha kötü hale getiriyor. Ancak tüm olumsuzluklara rağmen 2 milyon insanın Gazze Şeridi’nde hâlâ yaşamaya çalıştığı biliniyor. ABD öncülüğünde ve Türkiye’nin çabalarıyla ortaya konan barış iradesi insani krizin çözümü yolunda önemli bir fırsat. Eğer barış kalıcı şekilde sağlanabilirse yıkıma uğramış bölgeler insanların normal yaşamlarına dönmesi için yeniden inşa edilebilecek. Bölgenin inşa edilmesinde ise Müslüman ülkeler öne çıkıyor. İnşa faaliyetlerinde en tecrübeli Müslüman ülke de Türkiye olarak beliriyor.
Türk inşaat firmaları yılın ilk dokuz ayında yurt dışında 12 milyar dolarlık yeni inşa faaliyeti anlaşması imzaladı. Dünya genelinde 128 proje anlaşmasının imzalanması yılın geri kalanında 15-16 milyar dolarlık bir inşa faaliyetine işaret ediyor. Çinli firmaların ardından dünyada en fazla inşa faaliyet anlaşması imzalayan veya tamamlayan ikinci aktör Türk firmalar olarak beliriyor. Çinliler dünya genelinde 2,5 trilyon dolarlık inşaat faaliyetini tamamlarken Türkler 600 milyar dolara yakın inşa çalışması yürüttü. Türkiye ölçeğindeki bir ekonomi için büyük inşa faaliyetleri zor olması gerekirken Türk firmaları küresel düzeyde projeleri rahatlıkla üstlenebiliyor. Rusya, Türkmenistan, Libya, Irak, BAE ve Cezayir gibi ülkeler Türk şirketlerinin en fazla faaliyet gösterdiği ülkeler. Bu ülkelerde yol, bina, köprü, tünel, metro hatları, limanlar ve hastane gibi birçok alanda Türk inşaat firmaları çalışmalar yürüttü. Benzer şekilde Türkler son çeyrek asırda ülke genelinde 1,5 trilyon doların üzerinde altyapı yatırımında ciddi görevler üstlendi.
TEMİZ SUYA ERİŞİM YOK ALTYAPI BİTMİŞ
İsrail’in, Gazze Şeridinde 282 bin konut veya binayı tahrip ettiği tahmin ediliyor. Yolların yüzde 90’dan fazlası da yok edilmiş vaziyette. Tarım arazilerinde de benzer bir durum söz konusu ve mevcut altyapının toplam nüfusu beslemesi şu an için mümkün değil. Yapılan tahminlere göre tahıl üretiminin yüzde 85’i, meyve üretiminin ise yüzde 97’den fazlası yok olmuş durumda. İsrail ordusunun tahrip ettiği tarımsal üretim sahalarının yeniden inşası ve mahsulün toplanması ise kısa vadede mümkün değil. Bu nedenle nüfusun beslenme ihtiyacının giderilmesi dışarıdan yapılacak ithalat ve yardımlara bağlı. Gıda ihtiyacının yanı sıra salgın hastalıklarla bağlantılı şekilde temiz su arzının hızla artırılması gerekiyor. Fakat su iletim hatlarının çok hızlı şekilde yapılması henüz mümkün değil. Eğitim faaliyetlerinin devamında da yıkım nedeniyle benzer bir durum geçerli. Savaş öncesi faaliyet gösteren okulların yüzde 92’si yıkılmış. Bu nedenle sadece Türkiye’nin değil İslam İşbirliği Örgütü üyelerinin de sürece dahil olması ve finansal olarak 70 milyar doları aşması beklenen yeniden inşa faaliyetlerine katılması gerekebilir.
İSRAİL İNSANİ YARDIM FAALİYETLERİNİ ENGELLİYOR
Türkiye’nin kendi inşaat firmaları, kamu kurumları ve yardım kuruluşlarıyla birlikte sahada olduğu görülüyor. BAE, Katar, Kuveyt, Mısır, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Suudi Arabistan gibi aktörler de insani faaliyetlere ve yeniden inşa çalışmalarına katılıyorlar. Fakat siyasi belirsizlik ve İsrail ordusunun hala Gazze Şeridi içerisinde bulunması çalışmaları sekteye uğratabilir. İnsani yardım çalışmalarının sürdürülmesini ciddi şekilde etkileyen bu süreç yıkılan altyapının yeniden inşasını zorlaştırıyor. Türkiye’nin garantör olarak sahada BM öncülüğünde yer alması ise bölgenin yeniden inşasını güvenlik açısından kolaylaştırabilir. Benzer şekilde farklı ülkelerin de sahada bulunması ve uluslararası bir yapıda barışın korunması yeniden inşa çalışmalarının en önemli ayağını oluşturuyor.
TÜRK İNŞAAT FİRMALARI GAZZE’Yİ AYAĞA KALDIRABİLİR
Türkiye’nin savaşın başlangıcından itibaren İsrail ile ticareti kesmesi ve ülkeyle bağlantılı gemileri limanlarına yaklaştırmaması ciddi bir baskı aracına dönüştü. İsrail’deki bazı firmalar üretimlerini düşürmek zorunda kalırken ekonomik baskıyı uluslararası siyasi baskı takip etti. Türkiye’nin insani diplomatik girişimleri ve ABD üzerinden yaptığı lobi faaliyetleri barışın tesis edilmesine katkı sundu. Şimdi sıra ise Gazze Şeridinin tam anlamıyla yeniden yapılandırılması. Böylesine finansal bir altyapıdan uzak olan Gazze dış kaynaklardan sağlanacak hibe ve yardımlara ise muhtaç konumda.
Tarım, sanayi veya hizmetler sektöründe faaliyet gösteren herhangi bir yerli firma Gazze’de herhangi bir faaliyete henüz başlamış değil. Finansal olarak kaynaktan yoksun siyasi yönetim ise yeterli inşa faaliyeti yürütebilecek materyallere sahip değil. Bu nedenle Türk inşaat firmaları en önemli ve güçlü inşa faaliyeti yürütebilecek aktör olarak öne çıkıyor. Dünyanın her kıtasında proje üstlenmiş ve şehirler inşa edebilecek kapasiteye sahip Türk firmalar, şubat 2023 Maraş depremleri sonrasında olduğu gibi Gazze’yi yeniden ayağa kaldırabilir.









