Papa XIV. Leo’nun Türkiye ziyaretinin siyasi ve teolojik şifreleri

04:0026/11/2025, Çarşamba
G: 26/11/2025, Çarşamba
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım

Papa XIV. Leo’nun Hristiyan teolojisinin odak noktasının şekillendirildiği, hem Katolik hem de Ortodokslar tarafından ekümenik konsil olarak kabul edilen I. İznik Konsili’nin 1700. yılı etkinliklerine katılacak olması Katolik köklere dönüş fotoğrafı olarak okunmalı.

Prof. Dr. Mahmut Aydın - Samsun Üniversitesi Rektörü

Papa Francis’in vefatının ardından Vatikan’da yükselen beyaz duman, yalnızca yeni bir papanın seçildiğini değil, aynı zamanda Katolik dünyasının yeni bir yönelim arayışına girdiğinin de ilk işaretleri gibiydi. Zira kardinal Robert Francis Prevost, sahip olduğu çok katmanlı kimliğinden dolayı (İtalyan anne ve Fransız babadan Amerika’da dünyaya gelen hem ABD hem de Peru vatandaşı) Papa XIV. Leo adıyla tek bir ulusun ya da kıtanın değil, çoklu aidiyetlerin ve geçişli kimliklerin temsilcisi olarak papalık makamına getirilmişti. Yeni Papa, hem Katolik Hristiyanlığın dini lideri hem Vatikan site devletinin başkanı olarak seleflerine kıyasla adeta bir “uygarlıklar ağının papası” görünümü arz ediyordu.

Bu nedenle Papa XIV. Leo’nun ilk yurt dışı ziyaretini, 27-30 Kasım tarihleri arasında, uygarlıklar merkezi, medeniyetler beşiği ve aynı zamanda Orta Doğu barışının anahtar ülkesi olan Türkiye’ye yapması, sıradan bir diplomatik tercih değil; çok boyutlu bir sembolik hamle olarak okunmalıdır. Kimi uzmanlar Papa’nın bu tercihini “teolojik devamlılık” olarak görürken, kimileri ise bunu “stratejik bir satranç hamlesi” olarak değerlendirmektedir.


SİYASETİN, TARİHİN VE TEOLOJİNİN KESİŞME NOKTASI: TÜRKİYE

Papa’nın ziyaret programına bakıldığında Türkiye’ye üç tam gün ayırdığı görülüyor. Diplomaside nadir görülen bu cömertlik tesadüf değildir. Türkiye’nin Ukrayna–Rusya tahıl anlaşmasından Suriye diplomasisine, Gazze’deki insani krizden Lübnan dosyasına kadar geniş bir sahada yürüttüğü “aktif arabuluculuk” rolü, Ankara’yı Vatikan için doğal bir muhatap hâline getirmektedir.

Papa XIV. Leo’nun papalık makamına geldikten sonra yaptığı konuşmalara bakıldığında sürekli “barış, adalet ve diyalog” çağrısında bulunduğu görülüyor. II. Vatikan Konsili’nin Nostra Aetate belgesiyle başlayan Hristiyan–Müslüman diyaloğuna vurgu yapan her papa gibi Leo da bu çizgiyi sürdürüyor. Bununla birlikte geçmiş papaların bu çağrıları çoğunlukla söylemde kalmış; mülteci krizleri, Orta Doğu savaşları ve Avrupa’da yükselen İslam karşıtlığı gibi meselelerde Vatikan somut adımlar atmaktan kaçınmıştır.

Bu noktada Papa XIV. Leo’nun Türkiye’yi ilk ziyaret durağı seçmesi, bu kez söylemin ötesine geçileceği izlenimini veriyor. Eğer Papa’nın çağrıları pratik düzeyde bir karşılık bulursa, Katolik Kilisesi sadece manevi alanda değil siyasi ve insani krizlerin çözümünde de daha aktif bir rol üstlenmeye başlayabilir. Bu ziyaretin, Vatikan’ın uluslararası arenada yeniden görünür bir güç olma arayışının başlangıcı olması mümkündür.


ZİYARET GERÇEKTE NE SÖYLÜYOR?

Papa XIV. Leo’nun seçilmesi, Batı’nın ruhani ve politik liderliğini yeniden güçlendirme yönünde atılmış stratejik bir adım olarak da yorumlanabilir. Çok katmanlı kimliği, farklı kültür ve coğrafyalar arasında köprü kurabilme kapasitesi ve ABD ile güçlü bağları nedeniyle yeni Papa, çok merkezli dünya düzenine uygun bir figür olarak öne çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Papa XIV. Leo’nun Türkiye’yi seçmesi üç temel mesaj içeriyor: Birincisi; Vatikan Hristiyanlığın doğuş ve ilk yayılış coğrafyası olan Orta Doğu ve Anadolu’da yeniden etkin bir özne hâline gelmeyi amaçlamaktadır. Bu, özellikle Papa Francis döneminde zayıflayan bölgesel görünürlüğü yeniden güçlendirme arzusuyla örtüşmektedir. İkincisi; Vatikan’ın bu etkiyi Türkiye ile kurulacak dengeli ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkiler üzerinden tesis etmeyi planlaması olabilir. Zira Türkiye, hem Müslüman dünyaya hem de Batı’ya hitap edebilen nadir ülkelerden biridir. Ve son olarak Papa’nın ziyareti, Vatikan’ın küresel diplomasi sahnesine “geri döndüğü” ilanı niteliğinde okunabilir. Geçen yüzyılda olduğu gibi Vatikan’ın yeniden çatışma çözümünde etkin rol oynamaya talip olduğu mesajı verilmektedir.


DİPLOMASİDE YENİ DÖNEM: ÇOK MERKEZLİ DÜNYANIN PAPASI

Papa XIV. Leo’nun biyografisine bakıldığında Avrupa kökleri, Amerikan bağlantısı, Latin Amerika tecrübesi ve Afrika–Asya duyarlılığı onun çok merkezli bir dünya düzeni için tasarlanmış bir figür olduğunu düşündürmektedir. Bu nedenle Hristiyanlığın teolojik omurgasının şekillendiği I. İznik Konsili’nin 1700. yıl dönümü dolayısıyla gerçekleşen Türkiye ziyareti, verilecek mesajlarla ve atılacak adımlarla yalnızca bir ritüel değil; yeni papalığın dış politika önceliklerini açığa çıkaran bir manifestoya dönüştürülebilir. Papa, hem Batı dünyasına hem de Müslüman ülkelere yönelik yürütmeyi amaçladığı çok yönlü diplomasi sayesinde, Gazze krizi başta olmak üzere Orta Doğu’daki çatışmalar ve Rusya–Ukrayna Savaşı konusunda barışın önemli aktörlerinden biri olarak gördüğü Türkiye üzerinden şu güçlü mesajı verebilir: Barışın birçok adresi olabilir; fakat o kapıyı ancak birlikte açabiliriz.


KATOLİK-ORTODOKS YAKINLAŞMASININ TÜRKİYE BOYUTU

Ankara temaslarının ardından Papa XIV. Leo’nun İznik Konsili’nin 1700. yıl dönümü etkinliklerine katılacak olması ve Fener Rum Patrikhanesi lideri Patrik Bartholomeos ile gerçekleştireceği görüşmenin ziyaretin en kritik teolojik boyutu olduğunu düşünüyoruz.

Hristiyan teolojisinin odak noktasının şekillendirildiği hem Katolik hem de Ortodokslar tarafından ekümenik konsil olarak kabul edilen I. İznik Konsili’nin 1700. yılı etkinliklerine katılacak olmasının bir nostalji değil Papa Leo’nun açıkça Katolik köklere dönüş fotoğrafı olarak okunması gerektiği kanaatindeyim. Nitekim 30 Kasım’da Papa XIV. Leo ile Patrik Bartholomeos arasında gerçekleşecek özel görüşmenin, tıpkı Papa Francis döneminde olduğu gibi, sıradan bir nezaket ziyareti olmadığı açıktır. Bu buluşma, Hristiyan dünyasına verilen güçlü ve tarihî bir “birlik mesajı” olarak kayıtlara geçebilir. Zira selefi Papa Francis’in 28-30 Kasım 2014 yılındaki Türkiye ziyaretinde 1054 tarihinde Roma Katolik ve İstanbul Kiliselerinin birbirlerinin otoritelerini karşılıklı olarak reddedip birbirlerini aforoz ettikleri 1054 tarihinden beri ilk defa Roma Katolik kilisesinin lideri ile İstanbul merkezli doğu kiliselerinin lideri Papa Francis ile Patrik Bartholomeos’un, birbirlerinin yanaklarından öperek kucaklaşmaları ve ardından da Bartholomeos’un, Papa Francis’i takkesinden öpmesi teolojik olmasa da siyasi olarak artık birbirlerini kabul ettiği anlamına gelmektedir. Papa XIV. Leo’nun da selefi Francis’in izinden giderek Patrik Bartholomeos ile özel bir görüşme yapacak olması Hristiyan birliği yanında Katolik Kilisesi’nin Orta Doğu ve Anadolu coğrafyasında yeniden görünür olmak istediği ve bunun da kapısının Fener Patrikhanesinden geçtiği mesajı taşıyor olabilir.

Papa Leo’nun, selefi Papa Francis gibi Ortodokslarla teolojik olmasa da siyasi ve sembolik düzeyde bir birlik zemini oluşturmaya çalışması, I. İznik Konsili’nin 1700. yıl dönümü etkinliklerine katılacak olması ve Volkswagen Arena’da düzenlenecek ayin törenini yönetmesinin Anadolu’nun bir zamanlar Hristiyanlığın merkezlerinden biri olduğu gerçeğini yeniden Hristiyan dünyasının zihninde canlandırma çabası olarak okunması gerektiği aşikardır.


DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINI ZİYARET EDECEK Mİ?

Bu ziyaret, Türkiye’nin bölgesel güç olarak artan etkisiyle Vatikan’ın yeniden küresel sahnede rol alma isteğinin kesiştiği bir noktayı temsil etmektedir. Papa XIV. Leo’nun Türkiye ziyareti, diplomatik boyutta güçlü, sembolik düzeyde dikkat çekici ve teolojik olarak dikkatle okunmayı hak eden çok boyutlu mesajlar taşımaktadır. Gerçekleşecek ziyaretin eleştirel yönünü de vurgulamak gerekir.

Papa XIV. Leo’nun selefleri -Papa XVI. Benediktus (2007) ve Papa Francis (2014)- Türkiye ziyaretlerinde siyasi liderle görüştükten sonra Türkiye’deki Hristiyan dini liderle görüşmeden Diyanet İşleri Başkanlığı'nı ziyaret ederek Diyanet İşleri Başkanlarıyla görüşmeler yapmış ve Müslüman-Hristiyan ilişkilerinin geliştirilmesi başta olmak üzere ortak insani sorunlarla ilgili önemli mesajlar vermişlerdi. Papa XIV. Leo’nun gerçekleşecek Türkiye ziyareti programında Diyanet İşleri Başkanlığı ziyaretinin olmaması buna karşı Hristiyan gruplarla özel görüşmeler yapılacak olması Türkiye–Vatikan ilişkilerinde Hıristiyan dünyaya odaklı bir dış politika seçiminin işareti olarak değerlendirilebilir.

Ziyaret esnasında verilecek mesajlar bu konuda daha sağlıklı bilgi edinmemizi sağlayacaktır. Sonuç olarak, bu ziyaret bir köprü olma hamlesi olma potansiyeli taşırken aynı zamanda hâlâ bir güç mesajı niteliği de barındırıyor. Papa XIV. Leo’nun barış, diyalog ve adalet çağrıları ile ilk yurt dışı ziyaretini gerçekleştireceği Orta Doğu coğrafyasının barış anahtarını elinde tutan ve onsuz diyalog ve uzlaşı masasının kurulmasının mümkün olmadığı Türkiye’de vereceği mesajlar sözde mi kalacak yoksa sahada bir karşılık bulacak mı bunu elbette zaman gösterecek.


#Papa Leo
#Türkiye
#ziyaret