Türkiye toplumsal sinir uçlarına dokunan seri provokasyonlarla karşı karşıya. Cami, cemevi ve kiliseleri hedef alan saldırılar son 48 saatte de hız kesmedi. Ankara’da öldürülen Barış Çakan’ın “Kürtçe müzik dinlediği için öldürüldüğü” iddiasının yalan olduğu katillerin itirafları ile bir kez daha tescillendi. Hrant Dink Vakfı ikinci kez tehdit edildi, gözaltına alınan bu şüphelinin dosyası da kabarık.
Seri provokasyonun fitili 7 Mayıs’ta ateşlendi. Terör örgütü DHKP/C, açlık grevi eylemi nedeniyle ölen DHKP-C’li terörist İbrahim Gökçek için Gazi Cemevi’nde düzenlenen töreni provoke etti. Cemevini kapatan teröristler buradan emniyet güçlerine kiremit, taş, masa ve sandalye yağdırdı. Polis olaylara müdahale edince sosyal medya devreye sokuldu. Dolaşıma sokulan videolarla polisin Gazi Cemevi’ne saldırdığı iddia edildi. HDP ve CHP’li vekiller de yalan haberlerin dolaşmasına yardımcı oldu. Teröristlerin polislere yaptığı saldırıların görüntüleri yayınlanınca provokasyon boşa çıktı.
Bir gün sonra, 8 Mayıs’ta İstanbul Bakırköy’deki Dzınunt Surp Asdvadzadzni Ermeni Kilisesi hedef oldu. Kilisenin kapısı ateşe verildi. Güvenlik kamerası görüntülerini inceleyen ekipler, kapıyı yakan M.K. adlı kişi gözaltına aldı. M.K. ifadesinde “Koronavirüsü bunlar başımıza bela ettiği için yaktım” dedi.
Provokatörler 20 Mayıs’ta da İzmir’de sahneye çıktı. İzmir’in çeşitli bölgelerindeki bazı camilerin hoparlörlerinden kimliği belirsiz kişilerce İtalyan partizan marşı olarak bilinen ‘Çav Bella’ çalındı. Büyük tepki toplamasına rağmen saldırı 1 gün sonra da devam etti. İzmir’in 4 ilçesinde minarelerden Selda Bağcan’ın “Yuh yuh” şarkısı çalındı. Bu çirkin saldırıyı sosyal medya hesabından paylaşarak sahip çıkan CHP İzmir eski İl Başkan Yardımcısı Banu Özdemir tutuklandı.
Bir diğer önemli provokasyon ise FETÖ’nün öldürülmesine yol verdiği gazeteci Hrant Dink’in ismi üzerinden gerçekleşti. Hrant Dink Vakfı’na yönelik 27 Mayıs gecesi gerçekleşen ölüm tehdidi içeren elektronik posta yollandı. Postayı yollayan ve daha önce kasten yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından kaydı olan H.A. tutuklandı. 31 Mayıs’ta Hrant Dink Vakfı’na yönelik ikinci elektronik ölüm tehdidi vakası yaşandı. Bu eylemi gerçekleştirenin bir dönem ABD’de yaşadığı tespit edilen E.B. isimli şahıs olduğu belirlendi. Şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi. Şüpheli adliyeye sevk edildi. İstanbul’da gözaltına alınan E.B.’nin de çok sayıda suç kaydı çıktı.
Dink Vakfı’na yönelik ilk tehditten 3 gün sonra Üsküdar Kuzguncuk Çarşı Caddesi üzerinde bulunan Surp Krikov Lusavoriç Ermeni Kilisesi’nin dış kapısının haçı yerinden söküldü. Haçı kırdığı tespit edilen Mazlum D. gözaltına alındı. Şüpheli ilk etapta İstanbul Nöbetçi 7. Sulh Ceza Hakimliği tarafından adli kontrolle serbest bırakılırken, savcılığın yaptığı itiraz üzerine bir üst Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Mazlum D.’nin de “Tehdit”, “başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma”, “hakaret”, “6136 sayılı kanuna muhalefet (Ateşli Silahlar Ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun)”, “hırsızlık” ve “mala zarar verme” gibi suçlardan kaydı olması dikkat çekti.
Hrant Dink Vakfı’nı ilk tehdit eden ve tutuklanan şüpheli H.A, ilk gözaltına alındığı Konya Emniyet Müdürlüğü’nde verdiği ifadede, “İnternetten tanıştığım Azerbaycan uyruklu kız arkadaşımın Karabağ’da Ermenilerle alakalı anlattıklarından etkilenerek böyle bir şey yaptım. Bu kapsamda bir de Ermeni Kilisesi’ni aradım, ancak telefonuma bakan olmadı” ifadelerini kullandı. Soruşturma birimleri şüpheli H.A.’nın internetten tanıştığını söylediği Azeri kız arkadaşını mercek altına aldı. İlk etapta söz konusu şahsın gerçek olup olmadığı, suçtan kaçmaya yönelik bir iddia olup olmadığı tespit edilmeye çalışılacak. Bu kapsamda H.A’nın kullandığı sosyal medya hesapları incelemeye alınırken, soruşturmanın ilerleyen aşamalarında söz konusu ‘Azeri sevgili’nin kimliği tespit edilmesi ve soruşturmaya dahil edilmesi bekleniyor.