Balkanların usta kalemlerini Türk okuruna tanıtmak için yıllardır kalem oynatan, aynı zamanda Ketebe Yayınları Balkan Kitapları Editörlüğünü yürüten Demir, Balkan edebiyatı ve edebiyatçılarının Türkiye'deki yerini ve önemini anlattı.
Balkan edebiyatından bahsedilince akla gelen isimlerin Meşa (Mehmed) Selimoviç, İvo Andriç ve İsmail Kadare'den ibaret olduğunu dile getiren Demir, bölge halklarının tanıdığı Türk edebiyatçılarının da aynı şekilde birkaç ismi geçmediğini söyledi.
"Hem toprak, hem de akrabalarımızı kaybettik"
Demir, Bosna Hersek'in İliyaş şehrinde Necad İbrişimoviç ile 2009'da bir röportaj yaptığını aktararak,
"Rahmetli Necad İbrişimoviç, çağdaş Balkan edebiyatı ve özellikle çağdaş Bosna edebiyatının içerisinde en önemli kalemlerden birisidir. Onu bizim için önemli yapan kaleminin kıymetli ve kuvvetli olmasının yanı sıra Bosna Savaşı yıllarında hem kalemiyle hem de tüfeğiyle vatanını savunmuş olmasıdır. Bir yandan edebiyata kalemiyle sarılırken öte yandan da vatanına ve toprağına tüfeğiyle sarılmış kıymetli bir isimdir."
dedi.
Necad İbrişimoviç ile gerçekleştirdiği uzun röportaj sonrasında, Balkan edebiyatıyla ilgili özel bir çalışma yapmaya karar verdiğini belirten Demir, şöyle devam etti:
"1911 yılında vefat eden bir kişi Üsküp, Selanik, Manastır gibi şehirleri bizim bilerek hayata gözlerini yumdu. Kısa bir süre sonra birkaç ay içerisinde, kimse ne olduğunu anlamadan, İstanbul'dan ve Trabzon'dan önce fethedilen bu şehirleri kaybettik. Dedeağaç, İskeçe, Gümülcine gibi Edirne Vilayeti'nin birçok kıymetli beldesi elimizden kaydı gitti. Drama ve Vardar Yenicesi gibi yerleşim yerlerini bir günde kaybettik. Bu tarihten sonra yaklaşık yüz yıl boyunca, bu topraklardaki akrabalarımızdan ayrı kaldık. Yani biz sadece Balkanlarda toprak kaybetmedik, aynı zamanda o topraklardaki akrabalarımızı da kaybettik. Büyük Osmanlı ailesinin Balkan kolundan ayrılmış olduk."
Türkiye'de yaşayan ve Suriye'de evi veya akrabası bulunan Suriyelilerin, Gaziantep ve çevre illerden, bayram ziyareti için Halep başta olmak üzere pek çok bölge şehrine gidip döndüklerini belirten yazar, bu durumun benzerinin Balkanlar için de mevzubahis olduğunu ifade etti.
Demir, bu durumun bugün Suriye'de de yaşandığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Aynı şey Balkanlar için de geçerli. Kosova, Makedonya, Arnavutluk, Yunanistan, Batı Trakya ve Bulgaristan'da yaşayan bazı Türklerin, Müslümanların, Arnavutların, Boşnakların akrabaları, İstanbul'da, İzmir'de, Bursa'da, Eskişehir'de yaşıyor. Dolayısıyla, bölgeyle olan irtibatımız sadece bir tarihi birliktelik değildir. Arada kan bağı var, hatıralar var, geçmiş var. Tabii olarak bu geçmişin ve hatıraların edebiyat ve sanat sahasına yansımaları var. Üzerine ölü toprağı örtülmüş olan edebiyat sahasındaki bu çalışmaları yeniden ayağa kaldırmayı planlayarak çalışmaya başladık. 2009 yılından bu yana, bu çalışmalara ağırlık vererek devam ediyoruz."
Turistik seyahat değil, sıla-i rahim
Ayhan Demir, Balkanlara gidiş gelişinin sadece turistik bir seyahat olmadığını, eşinin Bosna Hersekli olması dolayısıyla aynı zamanda "sıla-i rahim" özelliği taşıdığını ifade etti. Eşinin, önce Diyarbakır ve Mardin yöresinde, ardından Çankırı civarında iskânlı olan ve Bosna Hersek’in fethinden sonra, Foça, Taşlıca (Plyevlya) ve dönemin eyalet başkenti olan Mostar şehirlerinde yaşayan Çengiç ailesine mensup olduğunu söyledi. Ayrıca Çengiç isminin Çankırılı manasına gelen ‘Çangrliçi’ ifadesinden geldiğini de dile getirdi.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun Bosna Hersek’in idaresini fiilen devralmasından sonra Çengiç ailesinin bir kısmının Bosna’da kaldığını aktaran Demir, diğer bir kısmının ise Bursa ve İstanbul’da yaşamaya başladığını ifade etti. Çengiçlerin Anadolu’ya geri dönen temsilcilerinden bir tanesi olan Leyla İlova’nın Bursa’da yaşadığını da hatırlattı.
Türkiye'de özellikle 1990'lı yıllardan sonra Balkanlarla ilgili hafızanın yeniden tazelendiğini dile getiren yazar şunları söyledi:
"Neredeyse her hafta, hatta belki de her gün bir televizyon kanalında, siyasetten gezi programına, yemekten kültür sanata Balkanlarla ilgili bir program oluyor. Ancak meselenin edebiyatını yapmaktan edebiyatın işini yapmayı ihmal ettik.
Şunu söylemeye çalışıyorum ki, Balkanlarla ilgili bu kadar program olmasına rağmen, Balkan edebiyatından pek az yazarın eseri Türkçeye tercüme edilmiştir. İvo Andriç ve Meşa (Mehmed) Selimoviç gibi Boşnak edebiyatçıların ve İsmail Kadare gibi Arnavut edebiyatçıların kitapları Türkçeye tercüme edilmiş. Fakat bunun yanında çağdaş Arnavut edebiyatından Dritero Agolli gibi, Kim Mehmeti gibi Arnavut edebiyatçılar da var. Eserleri Türkçeye neredeyse hiç tercüme edilmemiş veya sadece bir eseri tercüme edilmiş. Bunun yanında Necad İbrişimoviç, Cevad Karahasan ve Mak (Mehmedaliya) Dizdar gibi daha önce hiçbir eseri Türkçeye tercüme edilmemiş Bosnalı edebiyatçılar, Nusret Dişo Ülkü ve İlhami Emin gibi Balkan Türk edebiyatının önemli kalemleri de var."
Demir, Balkan edebiyatının önemli isimlerinin eserlerinin geçmişte Almanca, Fransızca ve İngilizceden Türkçeye tercüme edildiğine, bu sebeple ana dillerindeki orijinal eserleri ile karşılaştırıldığında bu tercümelerin çok sağlıklı olmadığına dikkati çekti.
"Aliya külliyatı Türkçede"
Balkan edebiyatçılarının hayatlarını ve eserlerini detaylı olarak incelediği "Balkan Defteri / İsimler, Eserler ve Hayatlar" kitabının kaleme alınma gerekçesini İsmet Özel'in
"Neyi kaybettiğini hatırla" ifadesiyle özetleyebileceğini söyleyen tecrübeli yazar, "İnsan unutkandır, unutur. Fakat millet unutmaz. Kaderimizden kaçamayız, kurtulamayız. Birbirimizi yeniden hatırlatacak, gönülleri yaklaştıracak ve aramızdaki kaynaşmayı temin edebilecek yegâne yol edebiyat ve kültür sanattır. Kalıcı ve mümbit zemin burasıdır."
şeklinde konuştu.
Ketebe Yayınevi bünyesinde Mart 2018'den beri, 20 Balkan edebiyatçısı ve fikir adamının 50'ye yakın eserini ana dillerinden tercüme ederek Türkçeye kazandırdıkları bilgisini veren Demir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Edebiyatın yanına fikriyatı da koymayı tercih ettik. Mesela, rahmetli Aliya İzetbegoviç'in 11 eserden oluşan külliyatını Türkçeye kazandırmak için girişimlere başladık. Bu külliyattan 5-6 tanesi Türkçeye tercüme edilmişti. Ancak bunların da büyük bir kısmı ana dilinden değil, İngilizce veya farklı dillerden tercüme edilmişti. Aliya İzetbegoviç'in tüm külliyatını kendi ana dili Boşnakça üzerinden Türkçeye kazandırmak üzere bir çalışma da başlattık. Şu ana kadar, 6 eser yayınlandı. Bu yılın sonuna kadar geri kalanları da tercüme edilerek okurlarıyla buluşturulacak inşallah."
"Balkan edebiyatı hak ettiği yeri alacak"
Türkiye'de Balkanlara çok büyük bir ilginin olduğunu, fakat bu ilginin edebiyat sahasına yeterince yansımadığının altını çizen Demir, Balkan edebiyatının önemli isimlerinin Türkiye'de daha çok tanınmasıyla birlikte Türkiye hafızasında Balkan edebiyatının hak etmiş olduğu yeri alacağına inandığını ifade etti.
Türk okurunun tanımadığı Balkan edebiyatçılarına şans tanıması gerektiğini dile getiren Demir, okurun kütüphanelerinde Cevad Karahasan, Necad İbrişimoviç, Kim Mehmedi gibi çağdaş Balkan edebiyatının usta isimlerine yer açmalarını da tavsiye ederek, bu kıymetli çalışmaların amacına ulaşması yönündeki temennisini dile getirdi.
Yazar Ayhan Demir'in ilk yazıları, Milli Gazete'nin İbrahim Tenekeci editörlüğündeki "Düşünce Sayfası"nda yayımlandı. Balkanlar hakkında 2005-2010 yılları arasında çok sayıda köşe yazısı kaleme alan Demir, "Kırknar", "Derkenar", "Ayraç" ve "İtibar" dergilerinde de çeşitli görevlerde bulundu.
Halen Yeni Akit gazetesi ve Cins dergisinde Balkanlar'daki sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmeler hakkında yazılar kaleme almaya devam eden Demir'in ayrıca birçok yazısı Arnavutça ve Boşnakçaya tercüme edilerek yayınlandı.
Ayhan Demir’den Balkan Defteri
Ayhan Demir'in yakın zamanda okuyucuyla buluşan "Balkan Defteri / İsimler, Eserler ve Hayatlar" çalışmasının birinci bölümde Cevad Karahasan, Dritero Agoli, İlhami Emin, İsmail Kadare, İvo Andriç, Kim Mehmeti, Mak (Mehmedaliya) Dizdar, Meşa (Mehmed) Selimoviç, Necad İbrişimoviç, Nusret Dişo Ülkü ve Radovan Karaciç'in hayatları ve eserleri hakkında detaylı incelemeler, ikinci bölümde ise İlhami Emin, Kim Mehmeti ve Necad İbrişimoviç ile gerçekleştirdiği röportajlar bulunuyor.
Ayhan Demir, ‘Bosna kasabı’ olarak bilinen Radovan Karaciç’in bu kitapta yer almasını şu şekilde izah ediyor:
“Hafızamız, yaşanan olumlu gelişmelerden ibaret değildir. Her türlü olumlu ve olumsuz gelişme buraya kaydedilir. Bu sebeple sadece beğendiğimiz isimleri değil, Radovan Karaciç gibi rakiplerimizi / düşmanlarımızı da yakından tanımak, bilmek zorundayız. Karaciç eğitimli ve planlı bir katildir. Ancak onun şiirleri, peşinen komik veya değersiz bulunarak reddedilmemelidir. Aksine, etnik temizliğin nasıl işlediğini anlamaya dair önemli bir anahtar olarak görülmeli, okunmalıdır. Onun şiirleri ürkütücü ve mantıksız bir şiddetin psişikaa manzarası ve paramiliter bir sürrealizm olarak tanımlanabilir.”
Alanında önemli bir eksikliği doldurması sebebiyle Türk okuru tarafından beğeniyle karşılanan Balkan Defteri kitabı, Balkanlarda da büyük ilgi görüyor. Yayınlanalı bir yıl gibi kısa bir süre olmasına rağmen Arnavutçaya tercüme edilen Balkan Defteri, yakın zamanda, Tiran’da faaliyet gösteren Fan Noli Yayınevi tarafından da faaliyet gösteren Fan Noli Yayınevi tarafından yayınlanacak. Bosnacaya tercüme çalışmaları da devam eden eserin, 2022 yılı içerisinde Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da yayınlanması bekleniyor.