
TRT 12 Punto’nun jürisinde yer alan Filistinli oyuncu Yasmine Al Massri’yle her platformda cesurca savunduğu Filistinli kimliğini ve sanatını konuştuk. “Caramel” filmindeki rolüyle akıllarda kalan Massri, Filistinli bir mülteci olarak Lübnan’da büyümenin kendisine kattıklarına değindi. Hayatta karşılaştığı bütün engeller ve üstesinden geldiği bütün sorunları Filistinli mülteci kimliğine borçlu olduğunu söyleyen Massri, “Filistinli olmak sanatçı kimliğimin bir parçası” dedi.
Babam Lübnan’da doğmuş Filistinli bir mülteci. Ailemiz 1948’de Yafa’dan Lübnan’a göç etmek zorunda kaldı. Turist olarak değil tabii ki, Nakba’yı yaşadılar ve bütün varlıklarını geride bırakarak zorla göç ettirildiler. Ben Lübnan’da 2. nesil olarak doğdum. Yolda yürürken “Ben Filistinliyim” demiyorum ama Filistinli mülteci olmak hayatımı şekillendiriyor. Karşılaştığım bütün engeller ve üstesinden geldiğim bütün sorunları Filistinli mülteci kimliğime borçluyum. Yarı Filistinli, yarı Lübnanlı, ama hırslı ve dünyanın bir parçası olduğum için kazandım. Filistinli olmak sanatçı kimliğimin bir parçası.
DÜNYA FİLİSTİNLİLERİ SAYI OLARAK BİLİYOR
Bugün yaptığınız şey mesela, beni ülkenize davet ettiniz… Filistinli bir sanatçıyı ülkenize davet ederek, ona kendini ifade edebilme platformu sundunuz. Bizi tanımanın çok fazla yolu var. Tanıma derken bizleri haberlerde geçen “ölü sayısı” değil de insan olarak görmenizden bahsediyorum. İsraillilerin Gazze’de bu kadar çok insanı öldürmeleri ve bununla ilgili de çok fazla tepki görmemelerinin sırrı, bizleri sayısallaştırmış olması. Dünya, Filistinlileri “sayı” olarak biliyor, insan olarak bilmiyor. Birisini insan olarak görmeniz için onu tanımalısınız. Birini tanımak için ya siz onu ziyaret edersiniz ya da davet edersiniz.
SAVUNDUĞUM ŞEYLER SANATTAN AYRILAMAZ
Kesinlikle. Bunun için yaşıyorum. Sanatın değiştirmediği bir hayatta yaşayamam. Savunduğum şeyler sanattan ayrılamaz, sonuçta ben bir insan hakları avukatı değilim. Savunduğum şeyleri sanatla ifade ederim. Seçtiğim tüm roller ve yapımcı kimliğimle geliştirdiğim bütün projeler insan olarak savunduğum değerler doğrultusunda. Ve evet, sanat dünyayı değiştirir. Çünkü sizinle hikâye, resim veya müzik hakkında konuşabilmemizi sağlıyor. Sanatın başlatabildiği bu diyalog, dünyayı değiştirecektir.
Evet. Lübnanlılar çok özel insanlar. Belki de iç savaşın bıraktığı bir miras bu; hayattan tat almaya, bağlanmaya, sevmeye ve yoğun duygular yaşamaya çok açık bir toplum. Ve bu yoğun duygular, özellikle Lübnanlı kadınlarda fazlasıyla hissediliyor. Çünkü kadınlığınızı dışa vurmak, görünür olmak için mücadele etmek zorundasınız. Dikkat çekmek değil bu, sadece var olmak. Kadın olarak tanınmak istiyorsunuz. Bu yüzden Lübnanlı kadınlar bence çok güçlü.
2 sene önce “Strangers Case” filminin çekimleri için gelmiştim. Filistinli büyükannem yarı Türk. Her zaman herkese, “Türkiye’de evimdeyim. Burası benim evim” diyorum. Ama maalesef çok sık gelemiyorum. Sanırım daha sık gelmem lazım.

TÜRKİYE’DEKİ HİKAYELER ÖZGÜN VE YOZLAŞMAMIŞ
Öncelikle TRT’yi yerel film endüstrisini ve yerel yetenekleri desteklediği için alkışlamak isterim. Ayrıca Türk yetenekler de alkışı hak ediyor. Çünkü dün jüri olarak seyrettiğim sunumlar inanılmazdı. Türkiye’de hikâyeler o kadar özgün, o kadar sıra dışı ki, hiçbir manipülasyon veya yozlaşma yok. Yapımcılar ve yönetmenler kültürlerine ve sosyal yapılarına o kadar bağlılar ki, karakterler her zaman özgün bir şekilde senaryoya ait oluyor. Çok etkilendim. Çoğu bütçe ulaşılabilecek seviyelerde. Batı’daki gibi yapay ve şişirilmiş bütçeler yok. Bu da daha fazla bağımsız film çekilebileceği anlamına geliyor. Daha fazla bağımsız film çekilmesi de daha sağlıklı bir toplum anlamına geliyor. Çünkü genelde bağımsız filmler sosyal adalet, sosyal drama, aileler ve nesiller arasındaki ilişkiler hakkında olur. Siz bunlarla ilgili bir platforma sahip olduğunuz sürece bu konular hakkında diyalog kurabilme imkanına sahip olursunuz ve sağlıklı toplum yapısına katkıda bulunmuş olursunuz. Bu imkânı TRT’nin sunması muhteşem bir şey.
SULTAN ROLÜNÜ OYNAMAK İSTERİM
Çok isterim! Ama ne olacağını söyleyince bana gülmeyeceksiniz… Osmanlı döneminde geçen bir TV dizisinde oynamak hep hayalim olmuştur. Ama cariye değil, sultan olmak isterim. O dönemin kostümleri beni çok etkiliyor. Aynı zamanda profesyonel dansçı da olduğum için, müzikal bir şeyler de olabilir. Türk müziğini çok seviyorum.