Bugün binlerce kadın anne olmanın mutluluğunu bir kez daha yaşıyor. Onlar arasında biyolojik anne olamayan bazı anneler var ki onlar bize en büyük sevginin kalp yoluyla anne çocuk arasında kurulduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Koruyucu aile sistemiyle anne olmuş olan Seda Gören Bölük ile Arife Kaner, kalbinden doğuran binlerce anneden sadece ikisi. 41 yaşındaki Seda Gören Bölük’ü hepimiz AK Parti İstanbul Milletvekili olarak tanıyoruz ama 16 yıldır özlemini çektiği annelik duygusuna kavuşan koruyucu annelerden biri. 2023 yılında henüz altı aylıkken bir bebeğe koruyucu anne olan Bölük, doğurmadan da anne olunabileceğine inananlardan. Ankara’da yaşayan 42 yaşındaki ev hanımı Arife Kaner ise Kahramanmaraş merkezli depremde anne ve babasını kaybeden Y.K. isimli bebeğin koruyucu ailesi. Anneliğin sadece kandan olmayacağını gösteren Seda Gören Bölük ve Arife Kaner ile koruyucu aile olmanın güzelliklerini, deneyimlerini konuştuk.
41 yaşındaki Seda Gören Bölük ve eşi Rumeli göçmeni bir aileye mensup. 23 yaşında çocukluk arkadaşıyla evlenen Bölük evliliğin ilk yıllarında çocuk sahipi olmak istemediklerini söylüyor. Kendini anne olmaya hazır hissettiğinde ise hayal ettiği gibi olmamış. Bir süre tıbbi tedavi gören Bölük, “Sürecin bu kadar sıkıntılı olacağını, başlayacağını düşünmedik. Çocuk sahibi olma kararını kendimizin verebileceğini düşündük. Ama öyle değil. Rabbim ne nasip ettiyse onu yaşıyorsunuz. Biz de onu yaşadık” ifadelerini kullanıyor ve 15 yıl önce tüp bebek tedavisine başladığını anlatıyor. Bölük, sayısını net olarak hatırlamasa da yaklaşık beş kez tüp bebek tedavisi olmuş. İlk tüp bebek tedavisinde talihsiz bir doktorla sürece başlayan Bölük, “İlk doktorum bir tedavi süreci başlatmıştı. Tüp bebek tedavisi esnasında uygulanan ilaç ile Ovarian Hiperstimülasyon Sendromu (OHSS) oldum. İlk tüp bebek denememde embriyo nakli bile olamadan başarısızlıkla sonuçlandı ve uyguladığı tedavi yöntemiyle vücudumda hasar kaldı ve hâlâ devam ediyor bu hasar” diye anlatıyor. Bölük, daha sonra farklı doktorlarla tedavisine devam etmiş. 16 yıllık tedavi sürecinde yapılan testler sonucu birçok farklı rahatsızlıkla karşı karşıya kalmış.
Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin en sıkıntılı anlarının gebelik testi yaptıkları an olduğunu ifade eden Bölük, “Evde yapmak istemezsiniz çünkü onun yanlış çıkabileceğini düşünürsünüz. O çift çizgiyi hiç görememiş olmak çok başka bir duygu. Ben yaptığım iş gereği de profesyonel iş hayatım içerisinde güçlü durmaya, örnek olmaya ve rol model olmaya çalışmış bir kadın oldum. Benim güçlü duramadığım belki de tek alan budur. Her test sonucu eşimle birbirimize sarıldığınız, hüngür hüngür ağladığımız, bu olumlu güzel haberi bekleyen insanların telefonlarını bir iki gün açmadığımız, onlara sadece mesajla ‘olmadı’ dediğiniz süreçlerden geçtik”
sözleriyle dile getiriyor.
Çok kolaymış gibi bir süreç gözükse de her tüp bebek tedavisinde hem fiziksel hem ruhsal olarak çok yorulduğunu söyleyen Bölük, 16 yılın sonunda en son tedavi olduğu doktorunun yaptığı testler sonucunda artık biyolojik olarak anne olamayacağını öğrenmiş. Bir dönem yas tuttuğunu söyleyen Bölük, yas sürecinin ardından eşiyle koruyucu aile olmak için araştırmalara başlamış. Bölük, “Eşimle konuşmaya başladık, her yönüyle araştırdık, ailelerimizle konuştuk onlar da bizi cesaretlendirdiler. 2022 sonunda başvurumuzu yaptık. Sağlık raporu, testler, hazır olduktan sonra da sadece sonuca odaklandık. Cinsiyet olarak hiçbir tercih de bulunmadık. Sadece bir bebek istedik çünkü bir bebeğe verebilecek enerjimiz, gücümüz, imkânlarımız daha fazlaydı. Biz sadece bir evlada, çocuğa yuva olmak istiyoruz dedik ve bekledik” sözleriyle koruyucu aile olma yolundaki ilk adımı anlatıyor.
Yıllarca çocuk hasreti çeken Bölük ve eşi, 16 yılın her gününü çok farklı duygularla geçirmiş olsa da geçtiğimiz yıllarda koruyucu aile başvurularının olumlu sonuçlanarak özlemini çektiği annelik duygusuna kavuşmuş. Bölük, henüz altı aylıkken kucağına aldığı evladıyla ilk buluşma anını şöyle ifade ediyor: “Evladımla ilk buluştuğum yer kurum olmuştu. O zamanlar bir salgın vardı. Bebekleri çok temas ettirmiyorlardı. Evladımla aramızda bir cam varken bir araya geldik. O zamanlar altı aylıktı. Çok güler yüzlü bir çocuktu. Biz karşılaşır karşılaşmaz o gülmeye başladı. Prosedürde size beş tane çocuk gösterebiliyorlar. Evladım ilk karşılaştığımız bebekti. Evladım bizim kaderimizmiş zaten. 15-16 sene çok zor bir dönem geçirmiş olabilirim ama evladımla 16 sene buluşmak için bir yolculuk geçirmişim. Özellikle bu kalp kırıklığını üzüntüyü yaşayan kadınlar, yaşadığımız hiçbir şey boşuna değil. Her şey Rabbimin çizdiği bir yol. O yolun sonu bazen biyolojik olarak da anne olmanıza sebep olabilir, kalpten de anne olmanıza sebep olabilir. Ben 16 yıl boyunca evladımı beklemişim ama bunu geç idrak etmişim. Annelik sadece biyolojik olarak sahip olunabilecek ya da alabileceğiniz bir sıfat değil. Çocuklar sevgisiyle geliyorlar.”
Evladıyla kurumda fiziken buluştuktan bir süre sonra evine götürebildiğini söyleyen Bölük, “Evladım bizim evimize geldiğinde bebekti. İlk evimize götürdüğümüzde bizim tedavi sürecimiz çok uzun sürdüğü için evimiz bayram havasıydı. Ayrıca evimize götürdüğümüzde benim en yoğun olduğum dönemlerden biriydi. Tam seçim serüveninin ortasındaydık. Ama ikisi birbirinden çok bağımsız süreçlerdi. Ben başvurumu yaptığımda aday adaylık başvuruları bile başlamamıştı. Evladımı alıp evime gittiğimde gerçekten hastaneden doğum yapıp gelmiş gibiydik. Çok kalabalıktı evimiz. Zaten kıyafetler alınmış, yatağı kurulmuş, küveti alınmıştı. Her şeyi hazırlanmış bir şekildeydi. Onu alıp kokusunu içime çektiğim o an evladım olduğunu hissetmiştim” diyor.
“Biz her şeyi beraber yaptık. İlk adımı beraber attık, dişlerini beraber çıkarttık. Ateşi çıktığında sabahlara kadar uykusuz başında bekledik. Aklınıza gelebilecek bütün süreçlerde yan yanaydık” ifadelerini kullanan Bölük, ayrıca evladı için hiçbir tercihte bulunmamasına rağmen eşine çok benzediğini söylüyor.
“Evladımla aramdaki bağ bu dünyada sahip olunabilecek en sağlam bağ” diyen Bölük, “Ben evladımla çok konuşuyorum, anladığını da düşünüyorum. Hukuken farklı bir süreç gelişmediği sürece ‘Ben seni asla bırakmayacağım’ diyorum. Asla yalnız kalmayacaksın. Biz hep birbirimize sahip olacağız. Evladımla aramdaki bağın bu dünyadaki en sağlam bağlardan biri olduğunu düşünüyorum. Evladımla aramda bir göbek bağı olmadı ama göbek bağından sağlam bir kalp bağı var. Gerçekten bu çocuklar kalpten doğan çocuklar. Bir çocuk doğurmak nasıl olur bilmiyorum ama belki bir çocuk doğursam evladımı doğurmuş olurdum. Şu an evladıma ne hissediyorsam aynısını hissederdim. Çocuk evlat sevgisiyle beraber geliyor haneye. Rabbim o sevgiyi de veriyor. Ve fıtratlarımız da uyuyor. Devletimiz, hükümetimiz, bakanlığımız o çocuklara gözleri gibi bakıyorlar. Ama her çocuğun bir eve ihtiyacı var. Ya giderse korkusuyla o çocukların oradan alınmaması beni üzüyor. Bebek olur yaşı daha büyük olur ne olursa olsun bu çocukların hepsine koruyucu aile olsunlar” diyor.
Her anneler günü çok zor geçen bir Anneler Günü’ydü benim için” diyen Bölük, “Çünkü vücudunuzda ve ruhunuzda bırakılan hasarlar var. O süreç çok zorlu geçiyor. O yüzden ben her anneler gününü böyle geçiren hanımefendiler varsa onlara yalnız olmadıklarını anlatmak istiyorum. Bunun bir çıkış yolu var. Bu hikâyenin hayırlı bir sonu var. Bunu hissedebilmeniz lazım” sözleriyle şu an çocuk sahibi olmak isteyen ama olamayan kadınların yalnız olmadıklarına dikkat çekiyor.
Koruyucu aile olduğu sırada milletvekili de olan Bölük, “Meclis’te milletvekilliği kaydına evladımla birlikte gittim. Rozetimi o kucağımdayken eşim taktı. Daha bir yaşı bile dolmadan meclis koridorlarının havasını aldı” diyor. Haftanın belirli günleri Ankara’da Meclis’te olduğu için evladı için Ankara’da da hazır bir evinin olduğunu dile getiren Bölük, “Bazen gelebiliyor bazen gelemiyor. Gelemediği günlerde babannesi bakıyor. Anneannesi ve dedesi de yakın oturuyor, onlar da ilgileniyorlar ” şeklinde konuşuyor. Evladının mecliste göz bebeği olduğunu da dile getiren Bölük, “Meclis’te çocuğumu çok seviyorlar. Kendini evinde hissediyor. Meclis’te birçok kişiye de ışık yaktı. Acaba biz de koruyucu aile olabilir miyiz diye düşünen vekillerimiz var” diye anlatıyor. Bölük, koruyucu aile olduktan sonra hayatını evladına göre şekillendirmeye başlamış. İşi biter bitmez eve gittiğini, seyahatlerini, tatillerini, programlarını artık evladına göre planladığını söylüyor. Bölük, “Bir anne babanın çocuk sahibi olduktan sonra hayatı nasıl değişiyorsa bizim de öyle değişti. Bazen geç saatte uçaktan iniyorum evladım sabah erken kalkıyor. Evladım bir gülüyor hayatım değişiyor o an. Çocuk sahibi olmak için geçirdiğimiz tüm süreçleri unutturuyor” ifadelerini kullanıyor.
Kahramanmaraş merkezli depremde anne ve babasını kaybeden Y.K. isimli bebeğe koruyucu aile olan Arife Kaner ile Eren Kaner ise Ankara’da yaşıyor. çok kez tüp bebek tedavisi olmasına rağmen biyolojik olarak çocuk sahibi olamamış. Arife Kaner, “Sonucu hep hüsran ile biten olumsuz tüp bebek tedavilerimiz oldu. Geriye eşim ile yıpranmış umutlarımız, suya düşen hayâllerimiz ve bitkin düşmüş bedenlerimiz kaldı. Sonrasında kendimize ‘Neden kurduğumuz hayaller kendi canımız ve kanımızdan olmayan masum bir çocuk da devam etmesin ki’? diye sorduk ve sorumuzun en güzel yeşeren cevabıydı Y.K. bizim için” diyor. Koruyucu aile olmaya karar verdiklerinde eşiyle ilgili kuruma gidip bilgi aldıklarını söyleyen Kaner, “Bir gün eşim beni aradı; bana, istediğimiz yaş ve istediğimiz çocuğun olduğunu perşembe günü görmeye gidebileceğimizi, istersek o bebeği almamızı söyledi. O an kalp atış ritmim ve ses tonum çok farklılaştı, çok heyecanlandım. Ve o gün geldiğinde erkenden Y. K.’yı görmeye gittik. Eşim ve beni küçük sevimli, oyuncaklarla dolu bir odaya aldılar ve ‘Birazdan size çocuğu getiririz’ dediler. Heyecanla bekledik. Çocuğumuz içeriye girdiğinde görevlinin kucağından beni görür görmez boynuma sarıldı. Ben de ona sımsıkı sarıldım, kokusunu içime çeke çeke, sanki doğum yapmış sonrasında anneye bebeğini getirmişler de kucağına vermişler gibi bir histi o an. sözleriyle duygularını paylaşıyor. “Y.K. belki bizim kanımızdan, canımızdan biri değil ama” ifadelerini kullanan Kaner, sözlerine şöyle devam ediyor: “Evet ben onu normal anneler gibi 9 ay karnımda taşımadım, onun her ay adım adım karnımda büyümesine şahit olmadım, her kontrol sonrası doktorun anneye verdiği o küçük vesikalık resmi olmadı ama bugün bana yarım yamalak da olsa anne diyen bir oğlum var varlığına şükür.”
Koruyucu aile olduktan sonra evinde, hayatında pek çok farklılıklar olduğunu ifade eden Kaner, “Eşim ve ben gezmeyi çok seven bir çiftiz. Bizim için gezmenin saati yoktu ama Y.K. bize geldikten sonra bir aile olduk. Artık bizim de bir çocuğumuz var ve öyle her canımızın istediği saat ve yerler olamazdı. Önceliğimiz oğlumuz oldu. Acaba üşür mü? Karnı doydu mu? Üşüdü mü? Aman televizyonun sesini kısalım, telefonlarımızı sessize alalım, ev içindeki eşyaları onun yaşama alanına göre dizayn edelimler başladı” şeklinde dile getiriyor.
“Hayatta kıyamadığımız, üzerine titrediğimiz bazı canlar, bazı eşyalar, nesneler ve umutlar vardır zarar gelsin istemeyiz. Tıpkı gözümüz gibi baktığımız saksı çiçeği gibi” diyen Kaner, “Y.K. bizim 7 yıl önce toprağa dikip 7 yıl sonra açan çiçeğimiz” sözleriyle tanımlıyor.