
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, 'Tüm yollar Roma'ya mı çıkar?' başlıklı yazısını okuyucularıyla paylaştı. 'Evet, Roma’ya ilk defa 1968’de gitmiştim. Şimdi ise 2025’te fethetmek nasip oldu' sözleriyle yazısına başlayan Ülker, sanatçı Ahmet Güneştekin’in Roma GNAMC’deki (Modern ve Çağdaş Sanatlar Ulusal Galerisi) sergisinden söz etti.
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker'in kaleme aldığı 'Tüm yollar Roma'ya mı çıkar?' başlıklı yazısı şöyle:
Sanatçı ve küratörler Paola Marino ile Sergio Risaliti ile yapılan röportajda, silahlı ve siyasi çatışmaların medeniyeti altüst ettiği, acı ve yıkım yarattığı tarihi bir dönemde Ahmet Güneştekin’in Yoktunuz/Eravate Assenti başlıklı kişisel sergisinin Roma’da açıldığı belirtildi. Bu sergi, sanatçının çalışmalarını 15 yılı aşkın süredir takip eden Paola Marino ve Sergio Risaliti küratörlüğünde, Angelo Bucarelli’nin organizasyonel yöneticiliğinde müze direktörü Renata Cristina Mazzantini ile hepimizin uzun ve sürekli emekleri sayesinde gerçekleşti.
Ahmet Güneştekin, içinde yaşadığımız kırılgan ve gergin bir dönemde sanatın araçları ve diliyle bizlere yanıt veriyor.
İtalya’da da tartışmalar eksik olmadı. Artribune, Roma’daki müzede sergilenen bir eserin, sendikal açıklamalara göre bazı güvenlik personelinde rahatsızlık yarattığı gerekçesiyle kaldırılmasının istendiğini, sergideki “zarar verici” eserlerin incelenmesi ve maske kullanımı zorunluluğunun resmî olarak talep edilmesine yol açtığını bildirdi.

Ahmet Güneştekin, siyasi açıdan kırılgan ve gergin bir dönemde yaşanan krizlere, toplumsal ve toplumsal sorunlara, sanatın araçları ve diliyle yanıt veriyor.
İtalya’da da tartışmalar eksik olmadı (Artribune): “Roma’daki müzede sergilenen bir eserin, sendikal açıklamalara göre, bazı güvenlik personelinde rahatsızlık yarattığı gerekçesiyle kaldırılması istendi. Bu durum, sergideki “zarar verici” eserlerin incelenmesi ve maske kullanımı zorunluluğunun resmî olarak talep edilmesine yol açtı.”

Burada, Roma’da da sorun yaşandı. Picco di Memoria (Hafıza Tepesi) adlı eserin kaldırılmasıyla sonuçlanan bu olay hayatımın en büyük hayal kırıklığıydı. Rönesans’ın doğduğu ülke olan İtalya, sanatla dolu. Sizin sokaklarınızda her yürüdüğümde, gördüğüm sanatın çokluğundan neredeyse boynum tutuluyor. Bu olay yaşanana kadar İtalya’da hep kendimi özgür hissettim. Bu halk böyle bir mirası korumayı başarmış, diyordum.”
“Picco di Memoria (Hafıza Tepesi) beş kez sergilendi. Kimse itiraz etmedi, kimse maske takmadı. Tartışmaya neden olan koku; işçi sınıfının, çalışan insanların kokusu. Benim 14 yaşıma kadar giydiğim, anne babamın ölene dek ayağından çıkaramadığı ayakkabıların kokusu… Ben oraya turistik kartpostallar götürmedim; her gün yaşadığımız gerçekleri taşıdım. Mütevazı, yoksul, dışlanmış insanların gerçeklerini. İtalya’nın kırsal bölgelerine git, hâlâ insanlar lastik çizme giyiyor.”

“Ayrıca, farklı ifade biçimleri kullanıyorum çünkü bir sanat eseri beş duyunun tamamıyla iletişim kurabilir. Jannis Kounellis, Fabio Sargentini’nin L’Attico galerisinde 12 canlı at sergilediğinde insanlar kokudan, hayvanlardan ya da dışkılarından şikâyet etmedi. İşte bu nedenle, Roma’daki bu olayın beni neden bu kadar kırdığını şimdi daha iyi anlayabilirsin.”
Gayem yokluğu görünür kılmaktı. Serginin başlığında yer alan ve her şey yaşanmadan önce seçilmiş olan “yokluk” kavramı da buna işaret ediyor.”
“Evet, yokluk. Ve duvarlara “hafızanın hafızası” işlevi gören fotoğraflar astım. Bu kriz sayesinde bana yeni bir sanat eseri yaratma fırsatını dolaylı da olsa veren herkese teşekkür ediyorum.”

“Bu bölümün sonunda üç resim yer alıyor: Biri büyük, görkemli kırmızı bir kapı; diğeri asidik yeşil tonlarının hâkim olduğu bir tablo; sonuncusu ise mitolojik tanrı ve kahraman figürlerinin işlendiği eski paralarla ilişkili alegorik bir tablo.”

“Müzenin diğer kanadındaki son bölüm ise “savaşlar salonu.” Güneştekin, ilk mekân keşfinde bu savaşlara bugünün perspektifinden bakarak her çatışmada mağdur olanların yoksullar, ezilenler ve masumlar olduğunu hemen dile getirdi.”
“Sanatçıların çeşitli yollarla, farklı şiirsel tutumlarla da olsa her zaman çağlarının tanığı olduklarına inanıyoruz. Bazı sanatçılar doğrudan tanıklık eder; eserleriyle bir suçlama yöneltir. Şiddetli ölümlere, iktidarın zorbalığına, baskılara, özgürlük ve hak kısıtlamalarına isyan eder. Tarihte Michelangelo, Rubens, Goya, Géricault, Courbet gibi örnekler var. Elbette Picasso’nun Guernica’sı bu çizgide bir dönüm noktasıdır. Nazi yetkilileri atölyesini gezdiğinde ve “bunu kim yaptı?” diye sorduklarında Picasso’nun verdiği yanıtı hatırlayalım: “Siz yaptınız!””

Öncelikle, Güneştekin’in ismini dünyada aynı imla ile kullanması, bilhassa bize has ‘Ü’ ve ‘Ş’ harfi…
Kıvanç duyduğum tablo ise Il drago di Fatih il Conguistatore (Fatih’in Ejderhası). Doğu Roma’nın sonunu betimleyen tablonun Roma’da sergilenmesinin anlamı bana göre müthişti.
Lastik ayakkabı kokusuna gelince, hakikaten esef ettim, Avrupa insanlarının bu bencil tutumlarına çevre ve sağlık gibi çekinceleri alet etmelerine…
“Yakında açılacak olan çağdaş sanat sergisi kapsamında bazı eserlerin kurulmasının ardından Roma’daki Ulusal Modern Sanat Galerisi’nde kritik bir durum oluştuğunu bildiriyoruz” — bu ifadeler, temsilci sendikalar tarafından kaleme alınan ve Ahmet Güneştekin’in Hafıza Tepesi (Picco di memoria) adlı eserinin sergi alanından kaldırılmasını talep eden mektupta yer alıyor. “Bahsi geçen eser, keskin ve rahatsız edici bir koku yayıyor, bu da eserin bulunduğu 2. bölümde ve çevresindeki alanlarda bulunmayı dayanılmaz hâle getiriyor. Bu bölgelere göz kulak olan görevli çalışanların baş ağrısı ve mide bulantısı yaşadıklarını bildiriyor.”
Çağdaş sanat tarihinde yüksek sesler, göz alıcı ışıklar, yoğun kokular içeren çalışmalar oldukça yaygındır. Müzede güvenlik görevlisi olarak çalışıyorsanız, bu da işin bir parçasıdır. Ancak GNAM (Roma Ulusal Modern Sanat Galerisi) sendikalarının, müzenin akşamları sergi açılışları için uzun süre açık kalması bile sorun oluyorsa, alışılmadık bir kokuyu tolere etmeleri beklenemezdi. Neticede, oluşan huzursuzluklar Türk sanatçı Ahmet Güneştekin’i “Yoktunuz” Sergisi’nin, sergi düzenini gözden geçirmeye, güçlü duygusal ve görsel etkisi olan bu eseri farklı biçimde sergilemeye yöneltti.