Peygamber efendimiz (sav)’in sofra adabı bize ne anlatıyor?

04:002/03/2025, Pazar
G: 2/03/2025, Pazar
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

RAMAZAN BİNGÖL

Allah Resulü (sav), sofraya oturduğunda öncelikle Besmele çeker, yemeği sağ eliyle yer ve tabağında asla bir lokma dahi bırakmazdı. Tevazuu şiar edinen Resûlullah (sav), kendisine ikram edilen hiçbir yemeği küçümsemez, hoşuna gitmese dahi kötü söz söylemezdi. Sofrada yaşça büyük biri varsa, ona hürmeten yemeye başlamaz, birlik ve beraberliği esas alarak aile fertlerinin bir arada yemek yemesini tavsiye ederdi. Davet edildiğinde bunu geri çevirmez, ikrama değer verir, nimetin paylaşıldıkça bereketleneceğini bilirdi. O’nun (sav) sofrası, adeta bir ahlak ve nezaket mektebiydi.


Sofraya besmele ile oturmak, şükürle kalkmak

Resûlullah (sav)’ın sofrası ihtişamdan uzak, mütevazı ama bereketliydi. O’nun sofrasında bazen sadece birkaç hurma, bazen bir kap süt, bazen de bir arpa ekmeği bulunurdu. Hz. Âişe (ra), “Resûlullah (sav)’in vefatına kadar, ailesinin üst üste üç gün buğday ekmeği yediğini görmedim.” diyerek bu sadeliğin şahidi olmuştur.

Peygamberimiz (sav), yemeği bir ibadet şuuruyla yer ve bu bilinci ashabına da aşılamak isterdi. Daha sofraya oturmadan başlardı eğitim: “Yemekten evvel elleri yıkamak fakirliği giderir” buyurarak temizliğin hem bereket hem de sağlık getirdiğini anlatırdı. Su kıtlığından ötürü o dönemlerde Arap toplumunda pek yaygın olmayan el yıkama alışkanlığını bizzat kendi örnek olarak yerleştirmiştir.

Temiz ellerle, temiz bir niyetle sofraya oturuldu mu ilk yapılacak şey Besmele çekmekti. Resûlullah (sav), ashabına, “Biriniz yemek yiyeceği zaman, ‘Bismillâh’ desin. Eğer yemeğin başında besmele çekmeyi unutursa, ‘Bismillâhi fî evvelihî ve âhirihî’ desin.” (Tirmizî, Et’ıme, 47) buyurarak bu bilinci kazandırmıştır.


Sofrada bereket arıyorsak önce edebini öğrenmeliyiz

Allah Resulü (sav), yemeği sağ elle yer, ashabına da bunu öğütlerdi: “Biriniz yemek yiyeceği zaman sağ eliyle yesin; bir şey içtiği zaman da sağ eliyle içsin! Çünkü şeytan sol eliyle yer ve sol eliyle içer.” Ancak bir özrü olan kişileri bundan muaf tutardı.

Sofrada önünden yemeyi öğütler, tabağın ortasına uzanmayı hoş karşılamazdı. Bir sahabenin sofrada önündeki yemeği bırakıp başkasının tabağına uzandığını gördüğünde nazikçe “Kendi önünden ye” diyerek sofrada düzenin önemini anlatmıştır. Çünkü sofranın bir ahlakı vardı ve bu ahlak, yemeğin bereketini artıran en önemli unsurdu. Bu öğüt, asırlar boyu her Müslüman evladının kulağına küpe oldu. Bugün hâlâ nice Türk ailesinde anneler çocuklarına “Besmele çek, sağ elinle ye, önündekini ye evladım” diyerek sofra adabını aktarır. İşte bu, o Nebevî terbiyenin devamıdır.

Yemek esnasında acele etmez, yavaş ve dikkatli yerdi. Lokmalar küçük tutulur, iyice çiğnenir, ağızdaki lokma yutulmadan diğerine uzanılmazdı. Ağız doluyken konuşmamayı, yemeğe üflememeyi, suyu bir nefeste içmemeyi ve kabın içine nefes verilmemesini öğütlerdi.


Resûlüllah’ın bir yemeği kötülediği duyulmamıştır

Hoşlanmadığı bir yemeği kötülemez, sessizce bırakırdı. “Resûlullah’ın bir yemeği kötülediği hiç duyulmamıştır.” diye anlatır sahabeler. Hoşuna gitmeyen bir tat olsa bile bunu dile getirmez, yemeden bırakarak kalkardı. “Hoşlanmadığın yemeği bırak, fakat onu başkasına haram etme” diyerek damak zevkine uymayan bir yemeği kötülemenin başkalarını incitebileceğini belirtmiştir.

Sofrada beraber oturulan kişilere karşı saygılı olmaya çok ehemmiyet verirdi: Yaşça büyük olana önce ikramda bulunmak, sofranın büyüğünün izniyle yemeğe başlamak Allah Resûlü’nün sofrasında dikkatle uygulanan kurallardandı. Nitekim Resûlüllah (sav)’ın bulunduğu sofralarda herkes, önce onun başlamasını beklerdi; o ise yemeğe başlar başlamaz hemen yanındakilere ikram eder, tabağı sağındakine doğru uzatırdı.

İsraf etmemek Peygamberimiz (sav)’in sofra adabının en önemli düsturuydu. Düşen ekmek kırıntılarının bile zayi edilmemesini ister, “Ekmek kırıntılarını ve yere düşen lokmaları temizleyip yiyin, şeytana bırakmayın.” derdi. İsrafın bereketsizlik getirdiğini anlatır, tabakta yemek bırakmayı hoş karşılamazdı. Lüksten kaçınır, altın ve gümüş kaplarda yemek yemeyi yasaklardı. Yemeğin kap-kacağı sade, sofra malzemesi de temel ihtiyaç kadar olurdu.


Sofradan Kalkmak İçin Herkesin Yemeğini Bitirmesini Beklerdi

Efendimiz (sav)’in sofrasında, nimete saygı vardı. Yemek bitmeden sofradan kalkılmaz, sofradakilerden biri yemeye devam ediyorsa ona eşlik edilirdi. “Sofra kurulduğu zaman, sofra kaldırılmadıkça kimse kalkmasın. Kişi doysa bile sofradakiler yemeyi bırakmadıkça o da elini çekmesin, kendisine fazla gelse de yemeye devam etsin. Çünkü kişi (yemeyi bırakmakla) yanında oturan kimseyi utandırır ve bu kimse, ihtiyacı olduğu hâlde yemeyi bırakabilir.” Efendimiz (sav)’in bu tavsiyesi, henüz doymamış olan kimselerin yemeğe devam etmelerini kolaylaştırmayı ve utanarak yemekten erken kalkmalarını önlemeye yönelik bir tedbirdir.

Allah Resûlü, yemeğin ardından Allah’a şükrederdi. Ashabına da bu alışkanlığı kazandırır ve “Biriniz yemeğini yiyip hamd ederse, işte bu hamd o yediği nimetten daha hayırlıdır. Allah Teâlâ da kulunun bir lokma yedikten sonra “Elhamdülillah” demesinden razı olur.” (Müslim, Zikir 89) buyururdu.

Son olarak, Peygamber Efendimiz (sav) yemekten sonra yine ellerini yıkayarak hem temizliği tamamlardı hem de sofradan kalan yemek kokularından arınırdı. Böylece yemeğe başlarken ve bitirirken temizliği tavsiye ederek, yemeğin başını da sonunu da dua ve temizlikle bütünleştirirdi. Bizim kültürümüzde de yemek sonrası kolonya dökme, el yıkama ve sofra duası etme alışkanlıkları, hep bu Nebevî adabın yansımalarıdır.


Ramazan sofralarında nebevi nezaketi

Bugün iftar sofralarımıza baktığımızda, Peygamber Efendimiz (sav)’in sofra anlayışından ne denli uzaklaştığımızı üzülerek fark ediyoruz. Tabakların dolup taştığı ancak birçok nimetin israf edildiği sofralar, Ramazan’ın ruhuna ne kadar uygun?

Ramazan, yalnızca oruç tutup aç kalmak değil, aynı zamanda paylaşmanın, sofrada kardeşlik hukukunu yaşatmanın ayıdır. Günümüzde iftar sofraları sadece bir yeme-içme alanı olmaktan çıkmalı, tıpkı Resûlullah (sav)’ın sofrasında olduğu gibi muhabbetin, paylaşmanın, bereketin ve şükrün mekânı hâline gelmelidir. O’nun sofra adabı, Ramazan’ı nasıl daha ihlasla ve bereketle yaşayabileceğimizin en güzel rehberidir. Mübarek Ramazan ayının feyzi ve bereketi üzerinize olsun.


#Ramazan
#oruç
#sofra adabı