Psikoterapist Betül Rana Uludoğan’ın “Ney”de Depresyonun İyileştirici Makamı isimli araştırması geçtiğimiz günlerde Nobel Akademik Yayınları etiketiyle kitaplaştırıldı. Kitap; insanların duygu durumu üzerinde etkisi olan müziğin kadim geleneklerde olduğu gibi iyileştirici yönünü ele alıyor. Çalışmada müziğin insan ruhunda meydana getirdiği rahatlama biyolojik, psikolojik ve fiziksel olarak incelenmiş ve ruhsal hastalıklarda tedavi edici yönü işlenmiş. Psikiyatride en sık karşılaşılan depresyon üzerine yetişkin bireylerin aldıkları tanının bütüncül tedaviyle olan ilişkisinin araştırıldığı çalışma makamların şifasıyla uygun vakitlerde kullanılan, hastalığa iyi gelecek olan eserin dinlenilmesinin kişiyi iyileştirmeye sevk ettiğini ortaya koyuyor. Çalışmalara göre bu yola eşlik edecek en ideal enstrümanın ise nefesli çalgı aletlerinden “ney” olduğu belirlenmiş. Bir destek terapisi olarak müzik terapinin hem psikoterapi hem de ilaçla tedavi gören depresyon hastalarında nasıl bir etkiye sahip olduğunu uygulamalı bir şekilde inceleyen kitap, müzik terapi desteği alan depresyon hastalarıyla almayan hastaların depresyon skorlarıyla yaşam kalitesi ölçeklerinin kıyaslamasını yapıyor. Yapılan bu araştırma depresyon hastalarında azalan ilgi, istek ve hazların müzikten destek alarak yapılan terapiyle yaşadıkları sorunlara karşı bir müdahale geliştirmeleri açısından da önem arz ediyor. Psikoterapist Betül Rana Uludoğan ile müziğin insanların duygu durumu üzerinde etkisini, “ney”in hangi makamlarının, hangi vakitlerde tedavi için uygun olduğunu, kişideki olumlu bu makamların insan ruhuna etkisini konuştuk.
Çalışmanızda ney enstrümanını tercih etme sebebiniz neydi? Özel bir sebebi var mı?
Üniversite için İstanbul’a geldiğim ilk yıldan itibaren ney eğitimi almaya başladım. Aktif olarak on yıl boyunca çeşit çeşit kurslara gittim. Herhangi bir enstrümanı öğrenmek için illa ki bir sabır gerekir ancak ney enstrümanı beni sabrımdan oldukça fazla sınadı diyebilirim. Lisedeyken astım hastasıydım. Ailem o dönemlerde ney eğitimi almamı uygun görmemişti. İlk heves kırıklığım orada başlamıştı. İstanbul’a geldiğimde ailemden habersiz bir şekilde ney kursuna başlamıştım. Aynı zamanda ilaçlarımı kullanmaya hâlâ devam ediyordum. Ney’den ilk başta ses çıkarmak pek kolay değildir demişlerdi. Ben neyle ilk tanıştığımda hemen ses çıkarmıştım ve bu beni çok motive etmişti. Ancak ilerleyen zamanlarda nefesim yetmiyordu. Sadece nota seslerini çıkarmaya çalıştığımda bile nefesimin daha iyileştiğini fark etmiştim. Bu motivasyonla eser icra etmeye başlamıştım ve güzel ilerliyordum. Dört yılı bu şekilde geçirip mezun olduktan sonra memlekete dönünce ilk işim doktoruma kontrole gitmek olmuştu. Doktorum, sonuçlardan çok memnun kalmıştı, ben de ilaçların yanı sıra ney üflediğimden bahsetmiştim. “Farkında olmadan kendini çok iyi tedavi etmişsin” demişti. Sonra ilaçları yavaş yavaş kesmeye başladık. Ben nefesimi daha iyi kontrol etmeyi öğreniyordum aynı zamanda kurslara da gitmeye devam ediyordum. Ancak neyle imtihanlarım bitmiyordu. Fakültede iki bölümü birden okumama rağmen bu kadar zorlanmıyordum. Gittiğim her kurs bir nedenden kapanıyordu. Oranın başka bir hikayesi varmış meğerse onu daha sonra fark ettim. Onca enstrüman arasında ney sazını seçmemde daha özel, bilinçdışı bir hikaye rol oynamış. Nitekim, astım hastalığımı ben ney ile yendim, ney önce bana şifa oldu. Buradan hareketle psikoloji yüksek lisansımda, kadim öğretilerde olduğu gibi neyin şifalandırıcı etkisini psikiyatrik hastalıklarda da uygulamak istedim.
İslam dünyasında insan, musikiyle aslında daha doğar doğmaz tanışıyor. Dünyaya ilk geldiğimizde kulağımıza ezan okunmasıyla bir makamla karşılaşıyoruz ve müzikle ilk kez doğrudan bir ilişki kuruyoruz. Gerek ezanla gerek ilahilerle gerekse kutsal kitabın güzel sesle okunması emriyle musikiye verdiği önemi görüyoruz...
Evet, dünyaya gözümüzü açtığımız ilk andan, son nefesimizle toprağa verildiğimiz zaman da dahil olmak üzere hayat bizi hep bir makamla karşılıyor aslında. Sadece buradaki manadan bile ne kadar önemli olduğunu çıkarabiliriz. Müzik, insan ruhuna eşlik eden bambaşka bir detay bence. Hayatı daha çekilir kılan bir can şenliği. Üzgün olduğumuzda da bir tonla yanımızda, mutlu olduğumuzda da sevincimize ortak olan bir destekçi gibi. Herkesin bir çeşit bağımlılığı vardır; ben de müziğe bağlı yaşayan bir musiki bağımlısıyım.
Peki, depresyon günümüzde en sık karşılaşılan rahatsızlıklardan biri. Danışanlarınız da uyguladığınız “ney”in depresyonun iyileştirici etkisi üzerinde ne gibi gözlemlere şahit oldunuz?
Ben özellikle müzik terapiyi depresyon vakalarında, kişilerde örtük depresyon varsa onu açığa çıkarmak için destekleyici olarak kullanıyorum. Çünkü ilk önce o depresyonun farkına varmaları gerekiyor. Ney enstrümanına bakacak olursak da insan boğazına en yakın çalgı aleti olarak geçiyor. Ney de insan boğazı gibi dokuz boğumdan oluşur ve her boğum bir duraktır. Nefes, insanın duygu durumunu en çok belli eden yaşam belirtisidir. Bu özelliklere binaen kullanılan enstrümanda, psikolojik rahatsızlıklarda konuyu duygu odaklı ele aldığımız için duygular arası geçişi önemseyerek inceliyoruz. Burada özellikle grupla yapılan müzik etkileşiminde, danışanlar arasında aynı duyguyu başkalarının da yaşadığını görmeleri daha motive edici oluyor.
Öyleyse “Ney”in hangi makamları, hangi vakitlerde tedavi için uygundur?
Yine bu konuda da sıkça kadim öğretilere bakıyoruz. Ancak günümüzdeki notalar o günden bu zamana seyir ve değer açısından farklılık göstermiş olabilir. Bu tanımlamaları, günümüz ışığında bilimsel çalışmalarla desteklemeksizin olduğu gibi uygulamak, tedaviyi makam düzeyinde sınırlandırmakla eş değer olur. Bu eleştirel bakış açısını önemseyerek, ben çalışmamda çıkıcı seyir gösteren Uşşak Makamı’nı özellikle öğlen vakitlerinde daha etkili olduğu bilgisiyle kullanmaya çalıştım.
Makamların şifasını ve kişideki olumlu bu makamların insan ruhuna etkisi ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Müzik terapi, bir destekleyici terapi yaklaşımıdır. Bunu da çeşitli makamlar ve seyirleriyle, ritimlerle yapar. İlacın dozunu ayarladığımız gibi müziğin de tonunu, ritmini iyi tutturduğumuzda şifaya bir kaynak daha sunulmuş oluyor. Elbette ki müzik terapi ekolü tek başına kullanılmamalı ilaç ve psikoterapiye ek olarak destekleyici şekilde yer almalı.
Platon, müziğin amacının güzellik sevgisi olduğunu söylüyor. Makamların ise etik ve ruhsal etkisini savunuyor. Öğrencisi Aristoteles de müziğin ruhun eğitiminde önemli bir yerde olduğunu, müzik ve trajedi sayesinde insan ruhunun katharsis yaptığını, yani arındığını savunuyor. Ruhun gıdası müziktir diyebilir miyiz?
Bana göre müziğin edebiyatı da felsefesi de sinematografisi de daimi olarak çok iyi yapılır. Her alana çekip konuşabiliriz. Yapmış olduğum çalışmada da hem antik dönemde hem de Osmanlı Dönemi’nde yaşayan insanların müziğe olan yaklaşımlarını bir havuzda toplamaya çalıştım. Bu zamana kadar üzerine çok şey söylenmiş ve çok fazla yorumda bulunulmuş. Her biri ayrı kıymetli ve hâlâ üzerine ne desek bence az kalacak bir alan. O yüzden evet, müzik ruhun gıdasıdır söyleminin aksine ney virtüözü Niyazi Sayın hocamız, ruhun müziğin gıdası olduğunu, müziğin ise insan ruhunun bir sesi olduğunu belirtir.
Müziğin genel itibarıyla insanları iyileştirebildiği üzerine konuştuk. Peki bazı insanlara bazı durumlarda da enerji düşüklüğü ve ruh sıkkınlığı da vermiyor mu?
Evet işte asıl dikkat edilmesi gereken nokta bu. Depresif yatkınlığı olan bir insana sürekli hicaz makamı ya da inici seyir gösteren makamlar dinletmek onu ne kadar iyileştirebilir? O yüzden uygun makam ve ritimde eser seçmek çok önemli. Söz gelimi bipoların mani döneminde olan bir hastaya da yüksek ritimli çıkıcı seyirli eserler dinletmek onu daha çok tetikleyebilir.