Boşluğu dövmeye de, gölge boksu yapmaya da niyetim yok bu yazıda. Evet, isim vermeyecek, “kim bu AK Parti’li liberaller?” sorusunu şimdilik cevaplama-yacağım ama bunu işi magazine kurban verip esası elden kaçırmaya niyetim olmadığı için yapacağım. Yoksa onlardan korkan -Allah muhafaza- onlar gibi olsun.
Önce şuradan başlayayım. Sıkı takip etmiyor bile olsanız bileceksinizdir muhtemelen. Dünyada “demokrasi vurgusu” yapan, demokrasinin insan eliyle bulunmuş en önemli yönetim sistemi olduğunu savunan kimse kalmadı. Bunun hem demokrasinin kendi içerisinde barındırdığı pek çok zaafın artık gizlenemez olmasıyla hem de dünyanın artık “sert bir politik zemin”e sahip olmasıyla yakından ilgisi var.
Bizim durmaksızın “demokrasi vurgusu” yapan AK Partili liberallerimiz bilmez mi bunu? Bilirler. Onlar, her şeyden önce dünyayı 40 yıl geriden takip ediyor olsalar da lehlerine ve aleyhlerine olacak herzeleri bilme konusunda çok uyanık heriflerdir.
Bu, burada bir dursun.
Seversiniz yahut sevmezsiniz, o ayrı bahis. Leman’ın hesaplı-kitaplı şekilde çıkardığı karikatür krizinde AK Partili liberallerin aksine “düşman edinmekten zerrece çekinmeyen” Süleyman Soylu, “not alınacaksa tavırlılar ve tavırsızlar not alınsın” diye bir tweet attı. Burada Soylu’nun CHP’yi, Kamalistleri, her türden seküler muhalefeti kastetmediği çok açık. O da doğrudan, bence epeydir rahatsız olduğu, AK Partili liberallere “biraz omurganız olsun lan” dedi. Tabii “biraz omurga” ve AK Partili liberaller yan yana geldiğinde oksimoron oluyor.
Dünyayı demosla, kratosla, “iktidarın bilmem kaç yolu” yahut Sun Tzu kolaycılığıyla izaha meyyal, Ahlak-ı Alai’den, Mukaddime’den, Siyasetname geleneğimizden bihaber gibi davranan, erdemliler şehrinden falan “dindar yığınlara ait duyarlılıklar” diyerek neredeyse tiksinen AK Partili liberallerin “her şeyi biz planlıyoruz, kimse de fark etmiyor” yaklaşımı pejmürde bir yaklaşımdır çünkü her şeyin çok farkındayız. Saf da değiliz, salak da.
Misalen ben hangi yazımı yayınladıktan sonra ODA TV’de haber olacağımı da, bu haberin motivasyonunun kimler eliyle tezyin edildiğini de biliyorum artık. Öyle ezbere bir iş tutma biçimleri var ama kendilerini çok ama çok zeki saydıkları için bunun fark edilmediğini düşünüyorlar. Oysa zannettikleri kadar zeki değiller. Sadece kullandıkları ilaçlar o zekilik özgüvenini yan etki olarak bünyeye salıyor. Hepsi bu.
Bu da burada bir dursun.
Peki, Leman’ın gayet hesaplı-kitaplı şekilde çıkardığı karikatür krizinde bu AK Partili liberaller niçin şoke oldular? Çünkü bir kez daha net şekilde anladılar ki bu arkadaşların kafalarındaki “muhayyel Türkiye” yok ve Allah izin verirse hiç olmayacak. Recep Tayyip Erdoğan sayesinde ve onunla girdikleri etkileşim neticesinde hangi duyarlılıklarla mücehhez olduklarını göstermekten hiç çekinmeyen “dindar yığınlar” bu sefer de “Müslümanız, Sünniyiz, değil seni, babamızın oğlunu tanımayız” refleksini koyuverdi yine masaya.
“Dindar yığınlar”a sadece “ya bunlardan bir şey olmaz, bunlarla iş yapılmaz, oy verseler kafi, dünya çok başka bir yere gitti abi” şeklinde yaklaşan bu herifler Leman krizinde dünyanın kaç bucak olduğunu bir kez daha gördüler. Özgür Özel janjanlayan, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının Reis’e seçim kaybettireceğini savunan, her seferinde karşı tarafa şirin görünmek için kendi insan kaynağını ve bu insan kaynağının duyarlılıklarını harcayan bu herifler tarafından Leman meselesi “ulan şimdi sırası mıydı?” cümlesiyle karşılandı.
Türkiye’deki mücadelenin asıl aksının ne olduğunu bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha gördüğümüz bir şey oldu Leman krizi. Bunu AK Partili liberaller de gördü ve öfkeden kuduruyorlardır bence.
Bitirmeden üç not.
İlki şu: Amelini(eylemini) kaybeden, imanını(teorisini) zaten ve hemen kaybediyor. Hem amelini, hem imanını kaybedip politikayı “rıza” değil “ele geçirme” temelli yapmaya başlayanlarsa amorf yaratıklara dönüşüyor. AK Partili liberallerin durumu budur.
İkincisi şu: Duyarlılıklarını göstermekten çekinmeyen dindarların bu duyarlılıklar etrafında oluşan politik taleplerini açıkça dile getirmemesinin tek sebebi Recep Tayyip Erdoğan’a duydukları derin sevgi, saygı ve minnettir. Bu da AK Partili liberalleri Recep Tayyip Erdoğan’a ait olan gücü kendilerine ait bir güçmüş gibi kullanarak iş tutmaya alıştırmıştır. Güç onların değil Tayyip Erdoğan’ındır. AK Partili liberallerin bu yanılgısının bir fıkrası da vardır da burada anlatılmaz.
Üçüncüsü şu: “AK Partili liberaller” tanımlamamda bir teori ve yaşam pratiği olan liberalizmi kastetmediğim çok açıktır. Burada “liberal” lafzını, kelimenin Türkiye’deki ikincil anlamıyla kullandığımı beyan ederek gerçek liberallere “sizlik bir durum yok” demek isterim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.