Dervişe bir şey sormamışlar bu sefer. Tekkede genç derviş adayları, sokakta bu işlere meraklı adamlar. Hiçbiri ağzını açıp bir sorucuk olsun sormamış bizim dervişe.
Kendisine soru sorulmasından hoşlanmayan derviş, başlangıçta memnun olmuş bu duruma. Kafasını dinlemiş. Sorusuzluk iyi gelmiş ona. Hatta “Ne güzel oldu bu iş. Kafamı dinliyorum işte” diye geçirmiş aklından.
Ama gelip göresin ki insanın hikâyesi çetrefildir ve gayetle zorludur. Sorusuzluk sürünce içine bir kurtçuk düşmüş bizimkinin. Kimsenin kendisine bir sorucuk olsun yöneltmemesinin nedenini merak etmeye başlamış.
İlkin “Demek ki verdiğim cevaplar yavan gelir oldu insanlara. Bana bir soru soran olursa şöyle ağdalı, okkalı, ışıltılı bir cevap vereyim ona da, memnun olsun” diye düşünmüş.
Zaman geçtikçe kendisine sorulan sorular hayal edip bu sorulara şahane cevaplar verdiğini hayal etmeye başlamış. Şairlerin, âlimlerin, fazılların kendilerine sorulan sorulara verdikleri cevapları okumaya girişmiş.
Tekkede, sokakta insanlara gülümsemeye, “Belki bir soru sorarlar” umuduyla onlara sokulmaya başlamış.
I ıh. Tek bir soru bile sormamış kimse bizim dervişe.
Üzülmeye başlamış derviş bu kez. Hiç kimsenin kendisini bir soru olsun sorulacak kadar değerli bulmadığını düşünmeye başlamış. Biri bir soru sorsa ortaya koyacakmış bütün bilgisini ve kendisine soru sormayan herkesi utandıracakmış.
Gelip göresin ki soru soran olmadıkça artmış dervişin değersizlik duygusu. Ne yapsa çıkamamış o ruh halinden. Ne gece namazı yetişmiş imdada ne vird yetmiş ne tesbihat.
Sonunda “Madem burada kıymetim bilinmiyor, ben de kıymetimi bilecekleri bir yere konarım” diye düşünüp toplamış dağarını. Bir sabah namazından önce, tekkeye son kez bakıp yürümüş kapıya.
Kapıda şeyhi karşılamış bizim dervişi. Gülümseyivermiş ve demiş ki: “Demek nefsinin atına bindin de gider oldun. İnsanlar sana soru sorunca için şişer, gönlün bulanır, kalbin daralırdı. Soru sorulunca sadece kendinin bilebileceği bir gurura, hatta bir kibre kapılırdın. Soru bitince nefsini okşayacak bir şey de kalmadı. O yüzden de bizi kıymet bilmeyen sayıp düştün yola. Eh, uğurlar ola madem.”
Afallamış derviş. Ne desin, nişlesin bilememiş. Şeyhi “uğurlar ola” dediğine göre gitmesi gerektiğini bilmiş.
Birkaç adım atmış boşluğa. Şeyhi arkasından seslenmiş: “Nasılsın?” Derviş, bu soruyla kendine gelmiş. Yüzgeri edip kapanmış şeyh eteğine. “Kocaman bir soru işareti gibiyim şeyhim” demiş, “Bulanığım, çok bulanığım. Himmet et.”
Şeyhi, başını okşamış dervişin. Demiş ki: “Bulanık suların aksın durulsun. Sorulunca söyle, sorulmazsa sus. Kalbini bir büyük cevaba bağla ki sorunun da cevabın da anlamı olsun.”
Neyse. Bir şey anlatacaktım ben size. Daha doğrusu bir şey söyleyecektim.
“Şam çarşılarında Şems’e rastlamadı mı
Yolun bir kıyısında o, öbürü bir kıyısında
Şems bir soruydu
Bir cevaptı Mevlânâ
Benziyorlardı bir arada
Kişinin kendisiyle yaptığı bir konuşmaya”
Allah. Eyvallah.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.