İhaleye gelen talep oldukça zayıftı ve bu durum, ABD hükümetine borç vermeye olan güvenin birçok neden dolayı azalmış olabileceğine işaret ediyor.
“Belirsizlik” diye tanımlanan haliyle, son dönemdeki ABD merkezli gelişmeler birçok yönden farklı etkiler doğururken son hafta ABD Meclisi Bütçe Komisyonu’na getirilen vergi yasa taslağı piyasanın ABD’nin geleceğine dair soru işaretlerini arttırdı.
Teklif edilen yeni düzenleme ABD Bütçesine önümüzdeki on yılda 3,5 Trilyon dolarlık ek mali yük veya gelirden feragati beraberinde getirmektedir.
ABD’nin 36 Trilyon dolara varan borcunu ödeme kabiliyeti sorgulanırken üstüne üstlük böyle bir yükün daha maliyenin sırtına binmesini yatırımcılar hoş karşılamadı.
Geçen hafta (16 Mayıs) kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s ABD’nin notunu düşürdü.
Moody’sin ABD’nin kredi notunu düşürmesi yatırımcıların ABD’nin bütçe sürdürülebilirliği konusundaki kaygılarını arttıran diğer bir etken.
Borç almak tehlikeli ve zorlu bir süreç. Zira alınan borca ödenecek faizden fazla kâr veya ülkelerden bahsediyorsak katma değer yaratımı gerçekleşmiyorsa borç ödemesi yerini yeni borç alım talebiyle doldurur.
Borçlanma arttıkça kreditörler riskin arttığını düşünerek faizi artırır. Artan faiz bütün borca sirayet ederek yeni ve daha büyük faiz yükü oluşturur.
Daha yüksek, daha yüksek derken maliye bunu kaldıramaz noktaya gelir.
İşte bu manzara ve gelişmeler, özellikle ABD’nin bütçe açığı ve borçlanma hacmine dair artan endişelerle birleşince yatırımcıların uzun vadeli tahvillere karşı temkinli yaklaşmasına neden oldu.
Yukarıda bahsettiğim döngü ABD için çalışmaya başladı diyebileceğimiz bir kırılma anı gerçekleşti.
20 yıllık ABD Hazine tahvili ihalesine olan talebin zayıf kalması, tahvil fiyatlarını aşağı çekti ve getiri oranlarını yükseltti.
10 yıllık tahvil getirisi ~%4,6’ya yükseldi. Artan faizler yanında kısa dönemde farklı etkiler getiriyor; Tahvil getirilerinin yüksek seyretmesi, hisse senetlerini cazibesiz hale getirerek satış baskısını artırdı. Bu da Dow, S&P 500 ve Nasdaq endekslerinde düşüşe yol açtı. Yüksek faiz varsa varlık fiyatları düşer.
Kamu Borcu/GSYH oranı küresel ölçekte %94 (2023).
Gelişmiş ülkelerde kamu borcu ortalaması %103 (ABD hariç) ve ABD’de bu oran %123 civarında.
IMF’e verilerine göre G20 ülkelerinden bazılarının Kamu Borcu/GSYH oranına dair en son veriler ise şu şekildedir:
Japonya: ~205–263%
ABD: ~112–133%
İtalya: ~132%
Birleşik Krallık: ~100%
Fransa: ~92%
Almanya: ~45%
Gelişmekte olan ülkelerde Kamu Borcu/GSYH oranı 2023'te ortalama %57 olarak gözüküyor; ki bu oran henüz gelişmiş ekonomilere göre göreceli olarak düşük denebilir.
Türkiye: %35
Brezilya: ~%98
Arjantin: ~%102
Meksika: ~%61
Güney Afrika, Mısır, Endonezya gibi ülkelerde oranlar 60–90% arasında değişiyor.
Faizlerde %1 lik artış, 3 Trilyon dolarlık bir yükü Dünya milletlerinin sırtına yüklüyor.
Bir diğer risk, yüksek kamu borç oranlarının devletleri birer birer açmaza veya finans kapitalin oyuncağı olmaya sürükleyebilme ihtimalidir.
Moody’sin not indiriminin ve ABD 20 yıllık tahvil ihalesine talebin gerilen Trump-Siyonist ilişkilerinin ardından gelişmesi bir tesadüf olabilir mi, bunu da değerlendirmek gereklidir.
Devletler, borç veren el tarafından terbiye edilmeye çalışılabilir; dikkatli ve tedbirli olmak lazım.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.