Hydra…

04:009/08/2025, Cumartesi
G: 9/08/2025, Cumartesi
Nedret Ersanel

1950’li yılların ortası Soğuk Savaş’ın taraflarından ABD’nin bir paranoya seline kapılmasıyla şekillenmişti. Ülkenin bütün güvenlik ve istihbarat camiası, Sovyetler’in elinde kaç nükleer füze ve başlık bulunduğu üzerine yatıp-kalkıyordu… Devlet bu ‘Vertigo’ kafası içinde yüzüp giderken, medyanın hali onu da aşmıştı. “Kızıllar” korkusu her yerdeydi. Ellerinde birkaç bin füze/başlık vardı ama Moskova’nın kaç nükleer silahı olduğunu bilmiyorlardı. Uydu, uçak, teknolojik istihbarat sistemleri bugüne

1950’li yılların ortası Soğuk Savaş’ın taraflarından ABD’nin bir paranoya seline kapılmasıyla şekillenmişti. Ülkenin bütün güvenlik ve istihbarat camiası, Sovyetler’in elinde kaç nükleer füze ve başlık bulunduğu üzerine yatıp-kalkıyordu…

Devlet bu ‘Vertigo’ kafası içinde yüzüp giderken, medyanın hali onu da aşmıştı. “Kızıllar” korkusu her yerdeydi. Ellerinde birkaç bin füze/başlık vardı ama Moskova’nın kaç nükleer silahı olduğunu bilmiyorlardı. Uydu, uçak, teknolojik istihbarat sistemleri bugüne kıyasla denli bodur olduğundan, her gece uykularından kan-ter içinde uyanıyorlardı…

Meşhur
U-2 casus uçakları
biraz bu yüzden icat edildi (1956). İhtiyacı tam karşılamıyordu belki ama yine de tepeden bakan bir gözdü. İlerleyen zamanlarda yarattığı siyasi krizler dünyayı gerçekten nükleer savaşa yaklaştırdıysa da işe yaradı. 1957’de Sovyetler ‘
Sputnik’i
uzaya gönderdi. Washington’un ödü patladı; ‘Uzaya bunu gönderebiliyorlarsa, nükleer başlıklı bir füzeyi kim bilir ne yaparlardı!” Ardından “
Corona uydusu
” geldi…
Sonunda istediklerini öğrendiler; Sovyetler’in elinde binlerce füze yoktu. Yüzlerce başlık da yoktu;
sadece dört taneydi
! Yanlış okumadınız, rakamla da 4…

Yani füze üstünlüğü ABD lehine 1000’e 1’di. Ruslar üstün değildi, üstün olmaya da çalışmıyordu. Amerika’ya saldırmayı düşünmedikleri gibi dünyayı yönetmeyi veya o günlerin popüler deyimleriyle kolonize ya da fethetmeyi de düşünmüyorlardı. Ama 1961’e gelindiğinde Amerika’nın elindekiler 23.000 başlığa ulaşmıştı!..

Peki bu kör kandırmaca ve dünyaya hazmettirilmesi on yıllar boyunca neden ve nasıl sürdürüldü? Nedeni çok basit ve kısa; kârlıydı! Hem de çok. ‘Nasıl’ı hâlâ hakkınca deşifre edilmiş değil…

Sonunda öyle bir “savunma hydrası” yarattılar ki, bahis konusu yıllarda ABD’nin başında bulunan Eisenhower şu çok bilinen konuşmasını yapmak zorunda kaldı…

“Muazzam boyutta ve kalıcı bir savunma sektörü yaratmak zorunda kaldık. Şimdi devlette askerî-endüstriyel kompleks tarafından yersiz nüfuz elde edilmesine karşı önlem almalıyız”…

Bugün dünyanın şartları ve oyuncuları yıkıcı bir değişimden geçiyor. Eski dünyanın kurumsal yapıları da teker teker güçlerini yitiriyor ya da yok oluyor. Sadece bir tanesi, olduğu gibi, belki daha da güçlü biçimde yerinde duruyor;
askerî-endüstriyel kompleks…

‘ÖLÜ EL’…

Bu eski ve pek bilinmeyen anektodu yazmamın sebebi yine “bugünle” ilgili…

Hafta içinde, ABD Başkanı Trump ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in bir araya geleceğine ilişkin somut gelişmeler oldu ve bu satırlar yazılırken, “bir hafta sonra” iki liderin buluşacağı haberleri resmen duyuruldu…

Ancak bu buluşmanın “olgunlaştırılması”, Ukrayna savaşını aşan nükleer söylence faslından geçti…

Önce Trump, Putin’den şikayet ederek, “sabrın sonuna gelindiğini” söyledi. Moskova’nın yola gelmesi için önce 50, ardından kısaltılarak 10-12 gün süre verildi. Cevap Medvedev’den geldi, “Trump, Rusya ile ültimatom oyunu oynuyor; 50 gün ya da 10 gün? Rusya, İsrail ya da İran değil. Her yeni ültimatom bir tehdit ve savaşa doğru atılan ilk adımdır”…

Trump buna çok kızdı ve iki nükleer denizaltıyı Rusya’ya yakın bölgelere yerleştirdi. Hamle şeklen Soğuk Savaş’a aitti. Rusya üç karşılık verdi.
Birincisi
, “ölü el”i hatırlattı! Bu da eski bir kod. “Butona basacak kimse kalmamış olsa dahi çalışır” diye anlatılan bir sistem.
İki
, Oreşnik/Fındık füzelerinin seri olarak üretilmeye başlandığını ve orduya teslim sürecine geçildiğini açıkladılar.
Ve
üç
, ABD ile Sovyetler Birliği arasında 1987 yılında imzalanan, ‘Kısa ve Orta Menzilli Nükleer Silahların Yasaklanması (INF)’ anlaşmasından çekildiklerini ilan ettiler…

Nükleer anlaşmalardan çekilme sürecini önceki başkanlık döneminde Trump’ın başlattığını herkes hatırlıyor. Keza, Avrupa’da Rusya’ya yakın bölgelere nükleer güç yerleştirilmesi girişimleri de öyledir. Bunların içinde Kremlin’i en rahatsız eden, İngiltere’ye nükleer uçakların konuşlandırılmasıdır.

Zelenski’nin sesini de oturduğu koltuğu göstererek kısıyorlar. Kiev’de bir anda parlayan yolsuzluk karşıtı gösteriler ile eski Genelkurmay Başkanı ve ‘Londra Büyükelçisi’ Valeriy Zalujni’nin isminin öne çıkarılması aynı oyundur…

Hepsi, tipik/klasik “Soğuk Savaş” gel-gitleridir.
Hatta ‘randevuyu’ sağlayan Soğuk Savaş “flörtleridir”.
Devlerin aşkı böyle oluyor…

‘SİSTEM’…

Sonra, ABD Başkanı’nın Özel Temsilcisi Witkoff, Moskova’ya uçtu, Lavrov’la görüşüp, Putin tarafından kabul edildi ve.. Hem Washington hem Moskova, Ukrayna özelinde buluşmak yolunda ciddi adımlar atıldığını açıkladılar…

Tabii savaşın bitirilmesinde hâlâ ciddi şüpheler, engeller var. Putin; “Zelenksy ile bir araya gelmeye karşı olmadığımı, bunun mümkün olduğunu tekrar tekrar belirttim. Ancak bunun için belirli koşulların yaratılması gerekiyor. Ne yazık ki, bu koşulların yaratılması için hâlâ uzun bir yol var”…

Şüphe yok ki ABD, kapalı oturumlarda o şartların nasıl halledilebileceğine yönelik modeller de öneriyor. Gelgelelim o kadar kolay değil. Trump-Putin olası zirvesi duyulduğunda, bizim matbuat hâlâ, “yahu dün nükleer savaş tehditleri havada uçuşuyordu, bu nasıl oldu” üzerine şaşkınlıklarını anlatıyordu. Oysa yaşananların doğası tam bu…

Nükleer savaş riski var ama asıl olan “
sistemin
” çalışmasıdır…

Sistemi de ancak örnekle anlatabiliriz; ABD’ye sorarsanız savaşın bitmesini istiyor. Avrupa ise Ukrayna’yı/savaşı desteklemek istiyor ve “içinde ABD de olmalı” diyor. Amerika’nın formülü ise şu; “buna daha çok para harcayamam ama Ukrayna’ya yardım etmek de istiyorum. Bu yüzden siz silahları benden satın alın, Ukrayna’ya verin”!

Sistem bu.

Hydra yani.

Ölümsüzdür.


Not; İsrail’in Gazze Şeridi’nin kontrolünü ele geçireceğine ilişkin gelişme bu yazıyı kaleme alırken olgunlaştı. ‘Hakkını’ bir sonraki yazıda vereceğiz.
#Politika
#ABD
#Gazze
#Nedret Ersanel