15 Temmuz darbe girişimine kadar bürokrasideki gücü ile siyasete doğrudan etki etmeye çalışan örgüt, 15 Temmuz’un hemen akabinde diasporada on yıllar boyunca teşekkül ettirdiği nüfuz ile Türkiye açısından bir tehdit olma potansiyelini sürdürdü. Bulundukları ülkelerde özellikle Türkiye karşıtları ile kurdukları koalisyonlar, Türkiye’nin kritik süreçlerinde etkili olmuş ve Türkiye karşıtlığında sınır tanımayan bir örgüt mantığı ortaya çıkmıştır. Lobiler aracılığıyla yapılan Türkiye karşıtı kampanyaların yanı sıra finans desteği temin edilerek yazdırılan raporlar, bu karşıtlığın somut göstergeleri.
Fakat tüm bunlara rağmen, Türk devletinin özellikle Balkanlar ve Afrika’daki sınır ötesi operasyonlarının yanı sıra Batılı ülkelere yönelik diplomatik baskılar örgütle mücadelede önemli bir kazanım sağladı. Bu açıdan, FETÖ ile mücadelede kazanılan ivme örgütün gücünü örselemiş ve uzun yıllar boyunca farklı yönleriyle tartışılan örgüt, kendi içerisinde de arayışlara gitme ihtiyacı hissetmiştir.
Özellikle örgütün sahip olduğu finansman ve örgütü kimin yöneteceği noktasındaki çatışma, çözülmeye doğrudan etki edebilecek bir husus. Son dönemde Gülen’e etki eden ve onu kendi geleceklerinin teminatı olarak gören sınırlı sayıdaki örgüt üyesinin, var olan kaynakları kullanmak suretiyle bir süre daha ayakta kalmaya çalışacakları aşikar. Bu da örgüte kimin hakim olacağı, kaynakları kimin yöneteceği ve en önemlisi sevk ve idarenin hangi kişide toplanacağı gibi tartışmaları beraberinde getirecektir.
Fakat örgütün seyri ve kapasitesi açısından en önemli parametre, örgüte yönelik uluslararası desteğin sürüp sürmeyeceği. Bu açıdan bakıldığında, özellikle ABD ve Almanya gibi görece etkili olunan yerlerdeki kamusal ve siyasi destek, örgütün geleceği açısından oldukça mühim. Finans ve operasyonel kapasitesi ciddi ölçüde örselenen örgüte yeni katılımlar olması da bu açıdan oldukça zor. İnsan kaynağı açısından da ciddi bir çözülme yaşayan örgütün bundan sonraki süreci, kuvvetle muhtemel örgüt içi elitin hayatta kalabilme ve uluslararası desteğin niteliğine göre şekillenecektir.
FETÖ’nün MİT Krizi, 17-25 Aralık ve nihayetinde 15 Temmuz darbe ve işgal girişimindeki rolü dün gibi hafızalarda. Bürokrasi, iş dünyası, medya ve siyasetteki etkisi üzerinden genişlettiği nüfuz alanları, Türkiye açısından telafisi zor sonuçlar da ortaya çıkarttı. Örgütün en fazla zarar verdiği alanlardan birisi din ve dindarlara yönelik algıdır. Türkiye gibi din ve devlet ilişkilerinin netameli olduğu ve laiklik üzerinden dindarların uzunca yıllar rencide edildiği bir toplumsal yapıda, özellikle dini topluluklara yönelik algıda telafisi zor tahribatlar yarattı.
Bir diğer sosyolojik tahribat ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ısrarla altını çizdiği, yetişmiş insan kapasitesinin mankurtlaştırılmasıdır. Eğitim kurumları başta olmak üzere inşa ettikleri yapılar aracılığıyla bünyesine kattıkları kişileri ifsat eden ve onları iradelerinden yoksun biçimde yönlendiren bir örgüt mantığı, bir dönemin insan kaynağına yönelik büyük bir darbe vurdu. Hizmet ve himmet gibi dini terminolojiden yararlanarak ürettikleri kavramları da istismar eden FETÖ ile mücadelenin diaspora ayağı, Gülen’in ölümünün ardından daha da önemli.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.