Çin’in ucuz işçilik ve daha az maliyetli ham madde avantajına karşın Türkiye; yerli üretim gücü, genç nüfus ve pazarlara yakınlık gibi özellikleriyle ön plana çıkabilir. Pandemide sahip olduğu bu özelliklerinden dolayı rakiplerinden ayrışmayı başaran Türkiye’nin, rekabetçi konumunu Çin’e kaptırmamak için ithal ikame malların üretimine verdiği destekleri artırması gerekiyor. Konuştuğumuz farklı sektörlerden iş dünyası temsilcileri, Çin’e karşı verilen dış ticaret açığını dikkate alarak yerli üreticinin sorunlarını ve çözüm önerilerini Yeni Şafak’a açıkladı.
İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç: Gerek salgında döneminde gerek Kızıldeniz geçişlerinde yaşanan krizde, Türkiye’nin küresel tedarik rotalarında son derece önemli bir yere sahip olduğunu açıkça gördük. Türkiye hem tedarik güvenliği hem tedarik maliyetleri bakımından dünya ölçeğinde eşsiz bir konuma sahip. Burada hem tedarik kapasitemizi artırmamız hem de fiyat avantajımızı istikrarlı olarak korumamız son derece kritik. İhracatçımız için Çin coğrafyası oldukça farklı hukuki, kültürel ve bürokratik bir çerçeveye sahip. Dolayısıyla asıl mesele bu pazara erişebilmek… Özellikle, ihracat izin prosedürlerinin uzunluğu, regülasyon, güncellemeleri ve ürün kayıt süreçlerinin katılığı bizlerin sıklıkla zorluk yaşadığı alanlar. Karşılıklı ilişkilerimizi kolaylaştıracak bir önemli husus da vize konusu… Vize süreçlerinin kısalması ve bürokrasiden mümkün olduğunca arındırılması ihracatçımızın önünü açacak kritik bir mesele.
Züccaciyeciler Derneği Başkanı Mesut Öksüz: Tarife ve miktara ilişkin önlemlerin yanında tasvip edilmeyen ve karşılıklı ticareti engellemeye gidecek tarife dışı engellemeler olabiliyor. Örneğin Çin ve STA menşeli elektrikli otomobil ithalatının hızla artarak iç piyasayı bozması tehdidi üzerine 7 bölgede 20 servis açılması zorunluluğu koyularak ithalatın önüne geçildi. Yine porselen ve seramik ürünleri ithalatı yalnızca Ankara, İzmir, Erenköy ve Kütahya İhtisas gümrüklerine yönlendirilerek ithal ürünlerin maliyetli hale gelmesi sağlanmaktadır. Referans fiyat, ilave test talepleri, işlemlerin belirli günlerde yapılması gibi önlemlerle korunma sağlanması örnekleri var.
MODOKO Başkanı Koray Çalışkan: Çin pandemi sonrasında pazara ciddi bir geri dönüş yaptı. Pandemide kapalıyken Türkiye Çin’in boşluğundan çok iyi yararlandı. Çin’in kapılarını açmasına rağmen bu güçlü pazarı elimizde tutabilecekken değerli TL sorunumuz yurt dışında mal verdiğimiz ülkelerde her geçen gün fiyatlarımızın artmasına neden oluyor. Geçtiğimiz yıla göre ihracatımızda düşüş söz konusu. Bunun için acil eylem planlarının devreye girmesi gerekiyor. Nedir bunlar? Bireysel teşvikler dışında özellikle lojistik maliyetlerinin düşürülmesi, ihracat yapanlara özel kur uygulanması, tanıtım destekleri gibi uygulamalar devreye girebilir.
İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Çetin Tecdelioğlu: Çin, bizim sektörümüzde büyük bir alıcı olarak ham maddenin yüzde 60’ını tüketiyor. Düşük üretim maliyetiyle ilerliyor ve bu konuda bizim çok aşağımızda kalıyor. O sebeple fiyat konusunda rekabet edemiyoruz. Ancak Çin ürünleri bizimkilere göre daha düşük kaliteli olduğundan Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD gibi nitelikli ürün talep eden coğrafyalarda avantaja sahip olabiliyoruz. İhracatçıya ayrı bir kur politikası, lojistik destek ve özel bir faiz politikası olabilir. Geçici olmak kaydıyla sektörel bazda SSK, muhtasar, KDV desteği gibi destekler gündeme gelebilir.
İstanbul Halı İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Hayri Diler: Türkiye, Çin'den gelen düşük maliyetli halıların yerli piyasada haksız rekabetini engellemek için anti-damping vergileri uygulayabilir. Bu tür vergiler, bu ülke ürünlerinin Türkiye pazarına girişini zorlaştırarak yerli üreticilerin rekabet gücünü artırabilir. ABD ve Avrupa Birliği'nin benzer politikalar uygulaması, bu stratejinin etkinliğini gösterir. Devlet, yerli halı üreticilerine yönelik teşvik programlarını artırabilir. Bu teşvikler, Ar-Ge yatırımları, üretim kapasitesinin artırılması ve yenilikçi tasarımların desteklenmesi gibi alanlarda olabilir. Yüksek katma değerli ve yenilikçi halıların üretimi rekabet gücünü artıracak.
Kibar Holding'in CEO'su Haluk Kayabaşı: Paslanmaz çelik sektörü son yıllarda Çin başta olmak üzere Uzak Doğulu üreticilerin baskısı altında. Piyasayı yıllar içinde ele geçirme gibi politika söz konusu. Bugün Çinli ve Endonezyalı üreticiler hammadde olarak kullanılan sıcak haddelenmiş paslanmaz çeliği bize 2 bin doların üzerinde fiyatlarla teklif edip satıyorlar, bu rakam ton başına bin 850 dolar olan nihai üründen daha fazla. Biz POSCO ASSAN TST'yi kurmasaydık bu üreticiler Türkiye'ye çok daha yüksek fiyatlardan satış yapacaklardı. Elde ettiğimiz bu deneyim, son yıllarda âtıl paslanmaz çelik üretimlerini dampingli fiyatlarla ülkemize getiren Uzak Doğulu üreticiler tarafından sekteye uğratıldı. Çin, Endonezya, Tayvan gibi ülkelere karşı paslanmaz çelikte koruma gelmezse tüm sektör bu ülkelerin insafına kalacak.