Buda heykellerine ‘turistik’ ilgi

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
04:0018/05/2025, Pazar
G: 18/05/2025, Pazar
Yeni Şafak
Japonya’nın geleneksel mekanlarının birinin önünde
Japonya’nın geleneksel mekanlarının birinin önünde

Türk Hava Yolları’nın Japonya’nın Osaka şehrine başlattığı seferle bu güzergahın ilk yolculardan biri olan ilahiyatçı yazar İhsan Süreyya Sırma’nın izlenimleri: “Japonya’nın genelinde olduğu gibi, özellikle Osaka’da Buda’ya ve Budizm’e ait birçok heykel gördüm. Fakat bu mekânlar daha çok turistik özellikleriyle ön planda yer alıyorlar. Çünkü Japonya’da herhangi bir dinin veya inancın sosyal hayatta bir karşılığını görmek mümkün değil. Daha çok kişisel bir inanç olarak yaşanıyor.”

Uzun senelerdir, Japonya’yı merak ediyor, fakat bir türlü fırsat bulup bu “insanı çok çalışkan” coğrafyaya gitme fırsatını bulamıyordum.

Japonya’yı görme arzumun iki özel nedeni vardı. İlki; Dağların Sırrı kitabımda pek çok dağla beraber anlattığım Fujiyama dağını dünya gözüyle görmekti. Çünkü o yazıyı Fujiyama’yı görmeden, hayal gücümle yazmıştım. Diğer sebep de üzerinde yıllarca çalıştığım Sultan Abdulhamid’in, dönemin Japon imparatoruna gönderdiği kafileyi taşıyan Ertuğrul Fırkateyni’nin acı hatıralarının yaşandığı bu ülkeye gidip aziz şehitlerimize bir Fatiha okumaktı.

Mecit Bey’le bir “rikisha”nın üstünde

Bilindiği gibi Japon İmparatoru Meiji’nin 1887 yılında Sultan Abdülhamid’e gönderdiği nişana karşılık Osmanlı Devleti’nin en yüksek nişanlarından biri olan İmtiyaz Nişanı’nı takdim etmek için bir Osmanlı heyetinin gönderilmesine karar verilmişti. Sultan Abdülhamid, bu görev için donanmanın en iyi gemilerinden biri olarak bilinen Ertuğrul Fırkateynini özel bir görevle göndermişti.Ziyaret tamamlandıktan sonra dönüş için yola çıkan gemi, 16 Eylül gecesi, fırtına sebebiyle kayalıklara çarparak Kushimoto açıklarında batmıştı. Bu faciada 500 kişiden fazla görevli şehid olmuş sadece 69 kişi kurtulabilmişti.


Bir acı olay

Japonya denince zihnimde hep bu acı olay canlanır, Abdulhamid’in Çin’den sonra Japonya’ya kadar uzanan siyasî hedeflerine olan hayranlığım daha da artardı. Bu nedenle THY tarafından yapılan Japonya davetini büyük bir heyecanla karşıladım. THY’nin nazik daveti vesilesiyle bendenize Japonya yolu gözüktü. “Yolu” dediysem, öyle kara veya deniz yolu falan değil; bulutlar arasından süzülerek, gökteki yıldızlarla “hem rah” olarak gideceğiniz; ve maalesef gece yol alacağınız bir yolculuk… Gerçi adını bildiğimiz ve de bilmediğimiz trilyonlarca yıldız arasında seyahat etmek, Yahya Kemal’in deyimiyle “meçhule giden bir gemi” gibi isek de, yine de bir nefis oluyor gece yolculuğu… Ve bir Müslüman olarak, birdenbire Hz. Peygamber(s.a.s)’in, biz insanoğlunun kolay kolay anlayamayacağı o “göğe yükseliş/Mi’rac” mucizesini hatırlıyor, bir daha iman ediyorsunuz Yüce Yaratıcı’nın kudretine ve de son Peygamberi Hz. Muhammed(s.a.s)’e lütfettiği bu izahı “nâmümkün” “olağanüstü”lüğe!.. Meğer Allah’ın, lütfedip Son Peygamberi’ne gösterdiği bu “mucize”ye inanan biz Müslümanlar ne kadar da şanslıymışız!

THY ekibiyle yemekte

Şekl-u şemaillerini anlatmanın, bu satırları karalayan aciz kişice izahı nâmümkün olan, “ışıktan daha ışıklı” yıldızlar arasından ya da altlarından, gökyüzünün sonsuzluğunda ilerlerken, dünya yeteneklerimin felç olduklarını kaydetsem, asla mübalağa ettiğimi sanmayın… Saatler saatleri kovalıyor; bu yolculuğun bir yerinde durup, “çay molası” verme gibi saçmalıklar aklımın sınırlarını zorluyor, yalanı bir tarafa bırakıp bu gece yolculuğunun ürküntü vermeye başladığını kendi kendime mırıldanıp duruyorum… Ve tabi bu korku dolu heyecanımı, uçaktaki herkesin benden yaşça küçük olan yolcularına hissettirmemeye de gayret ediyorum…


9 saat süren bir yolculuk

Saatler saatleri kovalıyor; ve nihayet kaptan pilotumuz, dokuz saat meçhulde geçirdiğimiz “gökyüzü seyahati”mizin yakında son bulacağını, bunun için de uçağın alçalmaya başladığının müjdesini veriyor; Osaka Havaalanı üzerinde bir-iki tur yaptıktan sonra, bizi “gökten” yere indiriyor sevgili pilotumuz…

Sonuçta Japonya’nın en önemli şehirlerinden biri olan Osaka’ya ulaşmış olduk.

Japonya seyahatinin sebebi, 1851’den beri düzenlenen “dünya fuarı” Expo’nun bu sene Osaka’da yapılmasıydı. Bendeniz ticaret erbabı değilim. Fakat seyahati seven, seyahatnameler yazmış birisi olarak bu tür davetlere dahil edilmekten büyük mutluluk duyuyorum.

THY’nin, dünyanın her tarafına uzanan seyahat ağının yeni güzergahı bu sefer Osaka oldu. Osaka’da sadece üç gün kaldık. THY yetkilileri, sebeb-i ziyaretleri olan işleriyle meşgulken, bir kısmımız da Osaka’nın en turistik yeri olan Kiyoto’ya gittik.

Japonya’daki bir günümüz, Kiyoto denen turistik şehre ayrılmıştı. Gerçi şehirden ziyade büyük bir kasaba havası veriyor amma, gelen turistler o kadar çok ki, buraya şehir mi desek, kasaba mı desek, tereddüt ediyoruz.

Dünyanın değişik yerlerinden gelmiş olan turistler kadar yerli turistler, yani Japonlar da gelmişler Kiyoto’ya…

Hayli kalabalık olan, sokakları oldukça dar bu kasabanın bütün tuhaflıklarını anlatacak değilim.

Kasabanın yollarına, kasabayı dolaşacak şekilde, etrafında tropikal ağaçların, özellikle “bambu” ağaçlarının yükseldiği, çiçeklerin oluşturduğu bahçelerle çevrili, içinde küçük arabaların geçebildiği şekilde konumlandırılmış, tatlı bir köy havası verilmiş. Kıvrım kıvrım ve oldukça dar olan bu yollarda, küçük arabalar, insanlar, hayvanlar, birbirlerine değmeden, kasabayı gezmedeler…

Bütün bunlar, dünyanın başka yerlerinde gördüğümüz sıradan manzaralar…

Fakat hemen hemen bütün dünyayı gezdiğim halde, hiçbir yerde rastlamadığım ve özellikle Japonya gibi zengin bir ülkeye yakıştıramadığım bir şey dikkatimi çekti ki, bunu “turistik amaçlar”la yapıyorlarmış!

Merakınızı hemen gidermek için ifade edeyim ki, bu kasabanın yollarında yapılan seyahatler, at veya eşek cinsinden hayvanların değil, kırmızı-beyaz elbiseler giymiş insanların çektikleri arabalarla yapılıyor. Yani arabalara hayvanlar değil, insanlar koşuluyor ki, bunlara “rikisha” yani insan tarafından çekilen araba adı veriliyormuş.

Enteresan bir tevafuk ile, Prof. Mecit (Eş) Bey’le beraber bindiğimiz “rikisha”yı çeken yirmi yaşındaki genç, Paris’te üniversitede okuyan ve Fransızca konuşan bir delikanlı çıktı. Böylece bu delikanlı hem bizim arabaya koşulmuş at veya eşek görevini yerine getiriyor, hem de benim kadar olmasa bile fevkalade Fransızca konuşup, köy hakkında bilgi veriyordu. Luca isimli bu genç, görevini öyle güzel yapıyor ki, gücüyle bir atı aratmadığı gibi, sokaklarda atlardan daha atik hareket edip, üzerine bindiğimiz arabayı, yani faytonu çekiyor, virajları hiçbir zorluk çekmeden alıyor; bu arada da bize Fransızca olarak bu ilginç köy hakkında bilgi veriyordu.

Onun için Osaka’ya gezmeye giden her turiste, mutlaka bu kasabaya gitmelerini ve de “rikisha”yla köyü gezmelerini tavsiye ederim.


Kiyoto’da “helal yemek” bulmak

Kiyoto’ya dünyanın her yerinden turist geldiği için, Japon yemeklerini yiyemeyenler için de özel yerler açılmış. Reklam olmaması için adını veremeyeceğim lüks bir otelde, Müslümanların yiyebilecekleri yemekler de vardı.

Bizler de Japonya’nın/Osaka’nın bu güzel ve enteresan köyünü gezip, bizi gezdirmek için “at görevi” yapan Luca’ya ödememizi yaptıktan sonra öğle yemeğini yemek üzere yukarıda arz ettiğim “Müslüman oteli” ne gittik.

Yemekler arasında, karidesler olduğunu görünce, benim için başka yemeğe gerek kalmadı. Hanefilere göre karides yenmezmiş; Şafiîlere göre ise yeniyor. Ben kemâli afiyetle karideslerimi yerken, yanımdaki Hanefi arkadaşlara da yemeleri için ısrar ettimse de yemediler; kuzu pirzolayı tercih ettiler….


Japon öğrencilerle birlikte

Uluslararası Osaka Fuarı

Osaka’ya gidişimizin “Uluslararası Osaka Fuarı”yla ilişkisini belirtmiştim. Heyet olarak katıldığımız bu fuarda, hemen bütün ülkelerin yerleri olduğu gibi, Türk Hava Yolları’nın da bir standı vardı. Hayli kalabalık olan fuarda hem Türkiye standını hem de başka stantları, Türk Hava Yolları Genel Müdürü Ahmet Bolat Bey’le birlikte gezmek fırsatımız oldu. Her ülkenin, kendi özelliklerini sergiledikleri bu fuarda, Suudi Arabistan’ın Mekke ve Medine stantları oldukça ilginçti. Türkiye standı da oldukça güzel hazırlandığı ve yabancılarca ilginç göründüğünden hayli ziyaretçi akınına uğruyordu. Mekke-Medine standı hurma, Türkiye standı da lokum dağıtıyordu gelen ziyaretçilere… Uluslararası Osaka fuarını, dünyanın değişik yerlerinde başarılı fuarlar düzenleyen, Prof. Dr. Esra Ekmekçi Hanımefendi hazırlamış ve hayli takdir almıştı. Aynı günün akşamında, kaldığımız otelin büyük salonunda, çoğu Türk yemekleri olmak üzere “Fuar yemeği” düzenlendi ve bu yemeğe, Türkiye’den teşrif etmiş olan Ticaret Bakanımız Ömer Bolat Bey de katıldı. Bu tablo bende, Abdulhamid döneminde başlayan Osmanlı-Japonya ilişkilerinin yeni bir formatta 150 yılı aşkın bir süre sonra yeniden başlamakta olduğu düşüncesini oluşturdu.


Budizm’in kurucusu Budha Tapınağı

Bilindiği gibi Japonya’da, kurucusu Buda/Budha olan Budizm, yaşayan dinlerden biridir. Buda adına Japonya’nın her yerinde ve özellikle de Osaka’da büyük bir tapınak vardı. Osaka’ya birkaç km. uzaktaki büyük bahçe içerisinde bulunan bu tapınak, Japonya’nın en eski Budist tapınaklarından biri imiş. Japon kaynaklarına göre bu tapınaktaki büyük heykel, 593 yılında Prens Shōtoku tarafından inşa ettirilmiş. Japonya’nın genelinde olduğu gibi, özellikle Osaka’da Buda’ya ve Budizme ait birçok heykel gördüm. Fakat bu mekanlar daha çok turistik özellikleriyle ön planda yer alıyorlar. Çünkü Japonya’da herhangi bir dinin veya inancın sosyal hayatta bir karşılığını görmek mümkün değil. Daha çok kişisel bir inanç olarak yaşanıyor.Yani dinlerin insan hayatında meydana getirdiği ilahî bir amaca yönelik yaşama hedefi burada, çalıştıkları şirketleri ve ülkeyi yüceltme amacına dönüşmüş gibiydi. Bu nedenle insanlar birer robot gibi hedeflerine kitlenmiş bir çalışma hayatının içinde yaşıyorlardı. Bu arada yaşım nedeniyle benim katılmam mümkün olmayabilir belki fakat Japonya için şöyle bir hayal kurmaktan kendimi alamıyorum: Fazla gecikmeyecek bir zaman içinde, Abdulhamid’in 150 yıl önce teşebbüs ettiği fakat acı bir sonla yarım kalmış dostluk seferini yeniden başlatmak amacıyla, “Ertuğrul” isimli bir uçakla, içinde ağırlıklı olarak ilim adamlarının, sanatçıların, tüccarların ve gençlerin oluşturduğu bir heyetin Japonya’ya bir sefer düzenlenmesidir. Mümkünse her yıl dönümünde ve her yıl...


#Japonya
#THY
#İhsan Süreyya Sırma
#Osaka