
Osmanlı kadınlarının ve çocuklarının fotoğraflarını çekmek için 1918 yılında İstanbul’da fotoğrafhane açan ilk Müslüman kadın Naciye Hanımın hikâyesi Gülderen Bölük’ün arşiv çalışmasıyla gün yüzüne çıktı.
Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşamış, Türkiye’nin ilk Müslüman kadın fotoğrafçılarından biri olan Naciye Hanım’ın portresi “Cicim – Naciye Hanım ve Türk Hanımlar Fotoğrafhanesi’nin Hikâyesi” ile gün yüzüne çıktı. Fotoğraf tarihçisi ve araştırmacı Gülderen Bölük’ün kaleminden okurla buluşan Cicim Naciye Hanım’ın yaşamı ve fotoğrafçılık serüvenine dair eşsiz bir kaynak niteliği taşıyor.
Aile ilişkilerine ışık tutuyor
Fotoğraflarla zenginleştirilen kitap ünlü heykeltıraş Nusret Suman’ın, Beyoğlu’nun kalender siması Fikret Suman’ın ve Türkiye’nin ilk modacılarından Nedret Ekşigil’in annesi olan Naciye Suman’ın aile ilişkilerini ve fotoğrafçı kimliğini ortaya koyuyor. Adını Naciye Hanım’ın lakabından alan Cicim, Naciye Hanım’ın yaşamına odaklanmasının yanı sıra Osmanlı toplumunda kadına ve fotoğraf sanatına bakışı da yansıtıyor.
Üsküp’ten İstanbul’a göç
1881’de Üsküp’te dünyaya gelir Naciye Hanım. Babası Kıztaşılı Miralay Salih Bey Alyanak Mustafa Paşa ile Sultan Abdülaziz’in yaverliğini yapmış bir Osmanlı subayıdır. Naciye Hanım 1903’de Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey ile evlenir. Bu evliliğin üzerinden geçen on yılda çiftin Nusret, Fikret ve Nedret adında üç çocuğu dünyaya gelir. Balkan Savaşı’nda alınan ağır yenilginin ardından Rumeli topraklarında Anadolu’ya doğru büyük bir göç dalgası başlar. İsmail Hakkı Bey de ailesini alarak İstanbul’a göç eder. Aile Beşiktaş Yıldız’da Said Paşa konağına yerleşir.


Asker ve sanatçı bir eş
Naciye Hanım’ın eşi İsmail Hakkı Bey, asker olmakla birlikte sanatın birçok alanına ve fotoğrafa ilgi duymaktadır. Viyana’dan getirdiği makine ve gereçlerle, yaşadıkları konağın çatı katında bir fotoğrafhane kurar. Profesyonel stüdyoları aratmayacak şekilde tertip ettiği bu yerde Naciye Hanım fotoğraf çekmeyi öğrenir.
İsmail Hakkı Bey ardı arkası kesilmeyen savaş yıllarında cepheden cepheye gider. Bu esnada Naciye Hanım maddi zorluklar yaşamaya başlayınca bir fotoğrafhane açmaya karar verir. 1918’de Beşiktaş’ta oturdukları konağın önüne “Türk Hanımlar Fotoğrafhanesi-Naciye” yazan bir tabela asarak fotoğrafçılığa girişir.
Divanyolu’nda kurulan ilk fotoğrafhane
Birkaç yıl sonra da aile Beyazıt’ta Divanyolu’nda kiraladıkları üç katı bir binaya taşınır. Bu binanın çatı katında kurduğu fotoğrafhane özellikle kadın müşterilerle dolup taşmaya başlar. Kadınlar daha çok cephede savaşan eşlerine yollamak için Naciye Hanım’ın stüdyosunda fotoğraf çektirir. Beyazıt’taki yeni mekân Müslüman kadınlar kadar Fransız kadınlarının da sıkça uğradıkları bir yer haline gelir. Türk kadınların giydikleri kıyafetleri otantik bulan Fransız hanımlar yerel kıyafetlerle Naciye Hanım’a poz verirler.
Naciye Hanım’ın fotoğrafhane dışında da özel günler için çeşitli çekimler yapar. Sünnet, evlilik gibi törenlere davet edilen Naciye Hanım asistanıyla birlikte törenlerin yapıldığı mekânlara giderek fotoğraflar çeker.
Kadınların ve çocukların fotoğrafçısı
1918’de Kadınlar Dünyası’na verdiği ilânda Naciye Hanım, kendisini kadınların ve çocukların fotoğrafçısı olarak tanıtır. Türk Hanımlar Fotoğrafhanesi’nin açık bulundurduğu yaklaşık on iki yıl zarfında çekmiş olduğu fotoğraflardan günümüze ulaşanlar Naciye Hanım’ın en büyük müşteri portföyünü kadınların oluşturduğunu ortaya koyuyor. Bunun birlikte fotoğraflarda çocukların da genellikle anneleriyle birlikte kadraja girdikleri görülür.
Profesyonel ilk Müslüman kadın fotoğrafçı
Profesyonel olarak fotoğrafçılık yapan ilk Müslüman kadın olan Naciye Hanım fotoğrafhanesinde, zaman zaman fotoğrafçılığa merakı olan kadınlara dersler verir. Ders verdiği kadınlar arasında Sultan Reşad’ın torunları da yer almaktadır. Naciye Hanım kimi zaman saraya gidererek fotoğraf çeker kimi zaman da sultanları stüdyosuna davet eder. Haftada iki kez harem ağalarıyla gelen sultanlar Naciye Hanım’ın fotoğrafhanesinde karanlık odaya girer burada fotoğraf çekmeyi öğrenir.
Türk Hanımlar Fotoğrafhanesinde zamanın modaları ve tekniklerini titizlikle uygulanmaktadır. Çektiği fotoğraflara küçük rötuşlar yapan Naciye Hanım istenmeyen lekeleri, kırışıklıkları, analog fotoğrafçılıkta karşılaşılabilecek ufak aksaklıkları ‘püpitr’ adlı basit bir aletin yardımıyla düzeltir. Naciye Hanım’ın stüdyosundan günümüze kalan çalışmalar içinde renklendirilmiş olanlar da bulunuyor. Bunlar arasında iki genç kızın poz verdiği, pastel tonlarla ve ustalıkla renklendirilmiş nadir fotoğraf dikkat çekiyor.
Ankara’ya gider ve fotoğrafhane kapanır
1927’de Naciye Hanım kızı Nedret genç yaşta evlenip Ankara’ya taşınır. Torunu Sevgi (Divitçioğlu) dünyaya gelince Naciye Hanım fotoğrafhaneyi oğlu Fikret’e devrederek torununa bakmaya Ankara’ya gider. Nedret Hanım o yıllarda oldukça müşterisi olan Ankara’da tanınmış bir terzidir. Fotoğrafhane ise bir süre sonra kapanır, eşyalar dağılır fotoğraflar kaybolur. Naciye Hanım önce Ankara’da daha sonra İstanbul’da 1973’te vefatına kadar kızı Nedret Ekşigil ile yaşar.
Edebiyat dünyasının ünlü isimleriyle dostluk
Ankara’da olduğu yıllarda çocuklarının sanat dünyasından dostlarıyla sık sık bir araya gelir. Dönemin ünlü edebiyatçıları, şairleri, ressamları ve sanatçılarıyla aynı sohbet ortamını paylaşır. Sabahattin Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Nazım Hikmet, Müzeyyen Senar, Peride Celal, Adalet Cimcoz ve daha birçok isim kendisiyle dostluk kurar. Doksan iki yılı bulan uzun hayat yolculuğunda Naciye Hanım düzenli bir eğitim almamasına rağmen yakın çevresinde çok kitap okuyan, sanatı ve edebiyatı seven, gayet kültürlü bir kadın olarak tanınmaktadır.
Eşi en büyük destekçisi olur
Çok geçmeden aldığı ağır yaralar sebebiyle artık cepheye gidemeyen İsmail Hakkı Bey de Naciye Hanım’ın fotoğrafhanesinde en büyük yardımcısı olacaktır. Türk Kadınlar Fotoğrafhanesi yıllar içinde hatırı sayılı miktarda müşteri kitlesine ulaştığı gibi Naciye Hanım fotoğraf camiasından tanınan bir kadın olarak önemli bir başarı elde eder. Naciye Hanım yaşadığı maddi sıkıntıları aşmak için kurduğu ve büyük emek verdiği fotoğrafhanede 1930’lara kadar fotoğraf çekmeyi sürdürür. Aile üyelerinin de zaman zaman fotoğraflarını çekerek bir albüm oluşturur.