
Tarihin sıfır noktası olarak kabul edilen Göbeklitepe ardından daha da eski yıllara ait olan “Karahantepe ” ile Şanlıurfa adını dünyaya duyuruyor. İsmini bu tarihi tepeden alan, bölgenin göz bebeği “4. Göbeklitepe Film Festivali” 20-23 Kasım tarihleri arasında Urfa’da sinema severler ile buluşuyor üstelik tüm gösterimler ücretsiz.
Sinema sanatı ile kültürel mirası buluşturan festival sloganıyla yola devam eden Göbeklitepe Film Festivali’nin 3 kategorisi var. Ulusal, uluslararası ve arkeolojik temalı belgesellerden oluşan festivalin bu yıl ki ilham kaynağı “Karahantepe” oldu. Festival Kurucusu ve Yönetmeni Mustafa Deniz Doğan ile bu yıl daha da büyüyen Göbeklitepe Film Festivali’ni tüm detaylarıyla konuştuk. Doğan; “Burada bir filmi göstermek sadece bir gösterim değil, aynı zamanda o hikâyeyi doğduğu topraklarla buluşturmak anlamına geliyor” dedi ve ekledi “Urfa artık sadece bir neolitiğin başkenti değil, bir sinema kenti olarak da anılmaya başladı”
Festivalimiz arkeolojik kazı gibi
Evet, takvim olarak yılın son film festivallerinden biriyiz. Bu da bize aslında güzel bir avantaj sağlıyor çünkü yıl boyunca hem ulusal hem uluslararası festivallerde öne çıkan filmleri yakından takip edebiliyor, Urfa’da özel bir seçkiyle izleyiciyle buluşturabiliyoruz.
Bizim önceliğimiz, Göbeklitepe’nin temsil ettiği ruhu yansıtan filmler. Yani; insanlık, köken, dönüşüm, keşif gibi temaları işleyen yapımlar. Bu yüzden festivalin her yılı bir tür “arkeolojik kazı” gibi ilerliyor diyebilirim ,geçmişi anlamaya çalışan ama geleceğe bakan filmlerle. Ayrıca bölge halkının sinemayla güçlü bir bağ kurmasını da çok önemsiyoruz; seçkide sadece büyük ödül almış filmler değil, seyirciyle temas edecek yapımlar da yer alıyor.
“Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri” bizim için çok kıymetli bir film. Hem üretim süreci hem de anlatım diliyle bölgenin insan hikayelerine evrensel bir bakış sunuyor. Murat Fıratoğlu’nun festivalimiz ile kurduğu bağ da çok değerli. Bu yıl özel gösterimini burada yapması, aslında Göbeklitepe Film Festivali’nin yönetmenler için artık güvenilir bir alan, bir buluşma noktası haline geldiğini gösteriyor. Onunla iletişimimiz her zaman karşılıklı saygı ve üretim heyecanı üzerine kurulu oldu. Urfa’da bir filmi göstermek sadece bir gösterim değil, aynı zamanda o hikâyeyi doğduğu topraklarla buluşturmak anlamına geliyor.
Göbeklitepe insanlık tarihinin bilinen en eski tapınağıysa Karahantepe de aynı dönemin başka bir tanığı. Bu iki alan arasında yalnızca coğrafi değil, simgesel bir bağ da var. Biz bu yıl, o bağı görünür kılmak istedik çünkü Göbeklitepe’nin hikayesi tek bir yerle sınırlı değil. Bu toprakların tamamı insanlığın ortak belleğine ait. Karahantepe’ye selam göndermek, hem arkeolojik olarak hem de ruhsal anlamda o bütünlüğü onurlandırmak demek. Festivalin bu yılki afişinde ve tematik seçkisinde de bu selamın izlerini görebilirsiniz.
Başlangıç ruhunu koruyoruz
Göbeklitepe dünyada tarihin başlangıcı olarak ses getiriyor ve ismiyle festival düzenlemek ayrı bir sorumluluk hissettiriyor mu?
Kesinlikle. “Göbeklitepe” ismini taşımak sadece bir marka tercihi değil, aynı zamanda bir sorumluluk çünkü bu isim insanlığın başlangıcını, yani tüm kültürlerin kökünü temsil ediyor. Biz de bu nedenle festivalde gösterilen her filmde, yapılan her etkinlikte o “başlangıç ruhunu” korumaya çalışıyoruz. Bu festival, sadece bir sinema organizasyonu değil; geçmişle bugünü, insanla hikâyeyi, yerelle evrenseli buluşturan bir alan. O yüzden evet, bu sorumluluk büyük ama bir o kadar da ilham verici.
Çünkü arkeoloji, sinemayla aynı şeyi yapar aslında: Katmanları açar. Bizim “arkeoloji temalı” kategorimizde yer alan filmler, sadece kazıları değil, insanın iç dünyasındaki keşifleri de anlatıyor.Bu nedenle bu kategori bizim kimliğimizin merkezinde yer alıyor. Her yıl bu alanda belgesel yapımları izleyiciyle buluşturmak festivalin en temel geleneklerinden biri haline geldi. Geçmişin izini sürmek, sinemada geleceği anlamanın en güçlü yollarından biri bence.
Aslında çok doğru bir tespit. Bu yıl festival, hem içerik hem de etkinlik anlamında önceki yıllardan çok daha geniş bir yelpazeye sahip. Film seçkimizde daha fazla ülke, daha çok yönetmen ve ilk kez gösterilecek yapımlar var. Bunun yanı sıra paneller, yönetmen söyleşileri, müzik dinletileri ve atölyelerle programı zenginleştirdik. Örneğin çok zengin bir jürimiz var. Onun dışında kıymetli sinemacılar, oyuncular, tarihçiler ve arkeologlar aramızda olacak. Erkan Can, Güven Kıraç, Eylem Kaftan, Vuslat Saraçoğlu, Murat Fıratoğlu,Tayfur Aydın, Faysal Soysal, Necmi Karul gibi ve ismini daha sayamadığım değerli konuklarımız olacak.
Şehrin kalbinde büyüyoruz
Bizim için mekân, sadece bir gösterim alanı değil, deneyimin bir parçası. Filmlerimizi mümkün olduğunca Göbeklitepe’nin ruhuna yakın yerlerde; taşın, rüzgarın, ışığın sinemayla buluştuğu atmosferlerde izletiyoruz. Bu sayede seyirci sadece bir film izlemiyor, aynı zamanda o hikâyenin parçası haline geliyor. Urfa’nın mimarisi ve ışığı sinemayla birleştiğinde bambaşka bir enerji doğuyor diyebilirim. Festivalin eski bir Süryani kilisesinde ki açılış konseri, şehrin kalbinde gerçekleşecek film gösterimleri ve yeni ödül kategorilerimizle bu yıl gerçekten “büyüyen bir festival” dönemindeyiz.
En başta hayal denilen birçok şey bugün gerçek oldu. İlk yıl bu ölçekte bir uluslararası festivalin Urfa’da kalıcı olacağına inanmayan çok kişi vardı ama bugün hem bölge halkının ilgisi hem de uluslararası katılım , bize bu işin doğru bir temele oturduğunu gösteriyor. Urfa artık sadece bir “Neolitiğin Başkenti” değil, bir “Sinema Kenti” olarak da anılmaya başladı. Bence en büyük değişim bu; kentin kültürel özgüveninin artması.
Urfa çok meraklı
Aslında Urfa seyircisi çok meraklı, sadece doğru içerikle buluşmaya ihtiyaç duyuyor. Biz de bunu sağlıyoruz. Festivale gelmek demek, hem dünyanın dört bir yanından gelen hikâyeleri izlemek hem de bu toprakların sesini evrensel bir dille duymak demek. Her yıl salonlarda hem genç izleyicilerin hem de farklı yaş gruplarının coşkusunu görmek bizi çok motive ediyor ve bu yıl iki gün üst üste çocuklar için animasyon film gösterimlerimiz de olacak. Kısacası, Göbeklitepe Film Festivali sadece bir sinema etkinliği değil, Urfa’nın kendini dünyaya anlatma biçimi. Bu hikâyeye ortak olmak için herkesi bekliyoruz.







