Müzik üzerine felsefece düşünmek

04:003/07/2025, Perşembe
G: 3/07/2025, Perşembe
Ömer Lekesiz

İnsanın kendisiyle ve dışındakilerle ilişkilerini belirleyen fenomenler içinde ses ve müzik kadar çok boyutlu olanı yoktur. Zira doğrudan ruhun yani nefsin etkilendiği şey olarak ses ve müzik (sema) aynı zamanda her bir organa onların kendi hakikatlerine uygun bir zevk ve hareket bahşeder. Bu çok boyutluluk ve zevk çeşitliliğindeki zenginlik ses ve müziği aynı zamanda çok katmanlı bir tartışmanın öznesi haline getirir. Bu manada: -İnsanın sese maruz kalması yani kulaklarını sese karşı kapatamaması;

İnsanın kendisiyle ve dışındakilerle ilişkilerini belirleyen fenomenler içinde ses ve müzik kadar çok boyutlu olanı yoktur. Zira doğrudan ruhun yani nefsin etkilendiği şey olarak ses ve müzik (sema) aynı zamanda her bir organa onların kendi hakikatlerine uygun bir zevk ve hareket bahşeder.

Bu çok boyutluluk ve zevk çeşitliliğindeki zenginlik ses ve müziği aynı zamanda çok katmanlı bir tartışmanın öznesi haline getirir.

Bu manada:

-İnsanın sese maruz kalması yani kulaklarını sese karşı kapatamaması;

-Ses ve müziği duyumsamasının aynı zamanda ruhuyla (nefsiyle) bağlantılı olması nedeniyle duyma, duyumsama, idrak, dinleme, yorumlama, etkilenme ve zevk alma sürecinin çok karmaşık bir yapı ve işleyişe tabi olması;

-Ses olgusunun kürelerle / feleklerle / kozmolojiyle ilişkisinin iman, akıl ve mantık yönünden temellendirilmesi;

-Melodiye asıl olan sesin aritmetik, fizik ve matematikle olan bağı ve bu bağın ahenk ve ritim esasında düzenlenmesi;

-Müziğin bidayetinden beri güçlü bir
dispozitif
aracı olarak dinler ve iktidarlar tarafından etkili bir şekilde kullanılması… söz konusu katmanlardan yani düzeylerden sadece birkaçıdır.

Bu sebeple ses ve müzik fenomeninin hangi düzeye göre ele alındığı ve anlatılmak istendiği son derece önemlidir. Aksi halde çoklu katmandan çoklu karmaşanın ve dolayısıyla anlamsızlığın ve anlaşılmazlığın üretilmesi kaçınılmazdır.

Bu esasta, kanun sanatçısı ve bestekâr bir akademisyen felsefeci olan
Muharrem Hafız
’ın Müzik ve Felsefe – Klasik Dönem İslam Filozoflarının Müzik Felsefeleri adlı kitabını (Klasik, 2022) mezkur katmanlar arasında yapılmış güzel bir seçme ya da çerçeveleme (sınırlandırma, sınıflandırma) örneği olarak verebiliriz.

Hafız bu çerçevelemeyi ilkin kitabının giriş yazısında, kendisininkine benzeyen çalışmaları zikrederek filozofların müzik felsefelerine yoğunlaşmayı öne aldığını, bu maksadına dahil olmayan çalışmaları ise dışta bıraktığını söyleyerek yapmaktadır.

Bu minvalde müzik felsefesinin “genel manada müzik üzerine felsefece düşünmek” olduğunu belirten Hafız, bu düşünmenin bir gereği olarak

-Ses nedir? Sesin kökeni fiziksel mi yoksa kozmik/metafizik midir? Ses ile melodi arasındaki farklar nelerdir?

-Müzik pratiği ile teorisi arasındaki ayrım nerede başlar?

-Müziğin ilkesi tartışmasında pratik mi önce gelir yoksa teori mi?

-Melodik seslerin ilkesi doğal mı yoksa doğa-üstü güçler midir?

-Beste ile icra arasında nasıl bir ilişki söz konusudur?

İkisi arasında hangisinin diğerine önceliği bulunur? Sesten melodiye geçiş nasıl açıklanır?

-Müzik ilminin diğer ilimlerle ilişkisinin meşru zemini nedir?

-Gökcisimlerinin müziğinden bahsedilebilir mi?

-Bundan bahsedile bilinecekse dünyevi her türlü müziğin semavi ilkesi nasıl temellendirilebilir ve aksine müziğin asli ilkesi algısal ve fenomenolojik midir?

-Müzik hem sanat hem bir (b)ilim olabilir mi?

-Bu mümkünse o halde bu ilmin konusu, ilkesi ve yöntemi nedir?” şeklindeki “felsefi bilinçten” kaynaklanan ve sayısı daha da çoğaltılabilecek olan soruların izini
Kindî
,
Fârâbî
, İhvân-ı Safâ ile
İbn Sînâ
'nın ilgili eserleri üzerinden konu, ilke, mesele ve yöntem esasında sürmektedir.
Ne var ki “klasik dönem İslam düşüncesindeki” müzik felsefelerini konuşmak önce
Pisagorcu
/ Yeni Platoncu görüşlerle,
Aristoteles
ve
Aristoksenos
’un
görüşlerini konuşmayı da gerektirmektedir. Zira burası
ilm-i ilahî
anlamında
metafizik
le, dünyevileştirilmiş -negatif- metafiziğin ilk çatışma noktasıdır.

Bu çatışmayı Giriş yazısında “Pisagorcu Küreler Müziği ve Kozmik Armoni Anlayışı; Aristoksenos’un Algıya Dayalı Müzik Estetiği” başlıkları altında özetleyen Hafız, -kendisine mahsus değerli yargıları da işleyerek- “Kindî ile İhvân-ı Safâ’yı Pisagorcu görüşe, Fârâbî ile İbn Sînâ'yı ise Aristocu- Aristoksenosçu görüşe dahil etmekte; bu ayrımı kitabının diğer iki ana bölümünde “Müzik Metafiziği: I. Kindî, II. İhvân-ı Safâ; Müzik Estetiği: I. Fârâbî, II. İbn Sînâ” şeklinde daha somut olarak konumlandırmaktadır.

Batıda metafizik kavramının ancak 12., estetiğinse 19. yüzyılda tedavüle girdiğini bildiğimize göre, Hafız’ın söz konusu ayrımı 9. yüzyılda Kindî’nin, 10. Yüzyılda İhvân-ı Safâ’nın üzerinden yapılmış olmasını büyük bir soru işareti olarak görmemiz gerekmektedir.

Bu soru işareti bizi aynı zamanda müzik üzerine felsefece düşünmeye teşvik edecek ve böylece müziği -günümüzde sahne soytarıları tarafından performe edilen
elektronik miyavlamaları
n fevkinde ve dolayısıyla- doğru bir zeminde tartışabileceğiz.

Okuma önerisi:

-İbn Sînâ, Mûsıkî, trc.: Ahmet Hakkı Turabi, Litera, 2013

-Yalçın Çetinkaya, Kozmik Müzik – Kâinatın Zikrinden Kâinatın Müziğine, Ketebe, 2022

#müzik
#felsefe
#Ömer Lekesiz