Dünyanın dününden, bugününden ve yarınından her dilde belli başlı kavimler için üretilen ve çoğu halen dolaşımda bulunan menfi nitelemelerin tamamını ABD-İsraili’ne nispet etsek bile onu tam olarak tanımlamış, tasvir etmiş olmayız.
Zira, HAMAS’ın Gazze’yi ABD-İsraili’nin tahakkümünden kurtarmak için başlattığı son harekattan beri, SiyoNazilerin dünyanın gözü önünde işledikleri soykırımı müttefiki, destekçisi olan Batılılara gerekli göstermek için başvurduğu tüm araçlar yalancı, hırsız, katil, sahtekar, arsız… tanımlı olarak doğrudan onların kendilerine işaret ettiği halde, onlar dünya tarihinde emsali görülmemiş bir pişkinlikle hâlâ hukuktan, adaletten, bahsedebilmekte ve kendi kitaplarında haklarında sabit olan olumsuz vasıfları başkalarına yüklemekteler.
Kasım 2023’te bu köşede yayımlanan “Tevrat şimdi de Katiller İçin El Kitabı oldu” başlıklı ve aynı temalı sair yazılarımızda SiyoNazilerin bu pişkinliklerini Tevrat’la kurdukları yeni sapkınlık ilişkisi içinde her duruma göre bir Tevrat oluşturma ve onu çıkar amaçlı olarak kullanma emellerinin bir neticesi saymış ve doğrudan muharref Tevrat’tan verdiğimiz örneklerle, Yahudi araştırmacı Mendenhall’den yaptığımız nakillerle, İbn Meymûn’un kelami yorumlarıyla işlemiştik.
Şimdi de ABD-İsraili’nin güya kardeş olarak ilan ettiği Dürzileri koruma maksadıyla Suriye’nin güney ucunda yapmaya kalkıştığı işgali de yine Tevrat esasında gerekçelendirme yüzsüzlüğüne tanığız.
Gazetemiz Yeni Şafak’ın ilgili haberinden de okunacağı üzere, birkaç gün önce Suriye’deki son durumu görüşmek üzere toplanan BM Güvenlik Konseyi’nde konuşan ABD-İsraili’nin daimi temsilcisi, “dini ve ahlaki bir yükümlülük” olarak nitelendirdiği yeni işgal girişimini, yine “Levililer Kitabı’nda Tanrı şöyle buyurur: Komşunun kanı dökülürken seyirci kalmamalıyız.” diyerek Tevrat’la ilişkilendirdi.
Böylece, birkaç hafta önce Gazze’deki muhtemel ateşkesin şartlarını oluşturmak için Washington’a demir atan katillerin en soğukkanlısı Netanyahu’nun asıl Arzımevud’un ikinci etabını (ki birinci etabı İsrail’e devlet görüntüsünün verilmesidir) gerçekleştirmek üzere hazırladığı Suriye planını kabul ettirmeye uğraşması; Filistin’e döner dönmez Suriye devletinin güneyindeki Dürzi unsurları ve kuzeyindeki ayrılıkçı Kürtleri (PKK/YPG, SGD terör örgütlerini) kullanarak Suriye’nin güneyinde açılacak bir koridorla kuzeyinin ABD-İsraili’nin denetimine girmesini sağlamaya çalışması perdelenmiş, muharref Tevrat’tan cımbızlanan “Komşunun kanı dökülürken seyirci kalmama” sözü ahlak kelimesiyle cilalanarak Batılıların anlayış ve beğenisine servis edilmiştir.
Az ya da çok akıl sahibi olan herkese saç baş yolduracak olan bu olan bu ahlaksız kalkışmaya karşı, Tevrat’a göre Hz. İbrahim’in Sara’dan olma oğlu İshak’ın, “Sara’nın cariyesi Mısırlı Hacer’in İbrahim’e doğurduğu İsmail”in (Yaratılış, 25) kardeşi olması, böylece Yahudilerin asıl kardeşlerinin Arapların atası olan İsmailoğulları olduğunu göstermez mi? diye sormanın ve Tevrat’taki bilgi böyleyken SiyoNazilerin Filistinlilerin kundaktaki bebeklerini bile katletmelerini izah etmenin mümkün olmadığını söylemenin hiçbir karşılığı yoktur. Yine aynıyla Yahudileri Babil sürgününden kurtaran ve hatta bir kısmını İsfahan’da iskan eden Pers karlı II. Kiros’un torunlarına karşı SiyoNazi nefrestini sorgulamanın da yine hiç bir karşılığı yoktur. Zira kendi kitapları SiyoNazilerin elinde “her duruma, olaya göre yeniden ve yeniden yazılan, yorumlanan katiller el kitabı”dır.
Biz bunları biliyoruz ve bu yargıya bizzat Tevrat’tan ulaşıyoruz da akideleri tamamıyla Tevrat’a bağlı olan Batılılar yani Hıristiyanlar bunu bilmiyorlar mı, diye sormamız şunca gerçeğe rağmen hâlâ mümkün olabilir.
Bununla ilgi olarak Batı zihniyetinin kurucu isimlerinden Niccolò Machiavelli’den (ö. 1527) şu ilginç ayrıntıyı nakledebiliriz:
“Ve Tanrı’nın ona buyurduğu şeylerin salt bir uygulayıcısı olduğu için Musa’dan söz etmemek gerekse de gene de sırf onu Tanrı’yla konuşmaya layık kılan şu kavramdan ötürü ona hayranlık duymak zorundayız.”
Machiavelli’nin bu yargısından baktığımızda “hani Batı aydınlanması, hani bilimin üstünlüğü” diye sormanın da bir karşılığı olmadığı gibi, “Kilise özelinde Hıristiyani değerlerin amasız düşmanı olan Machiavelli konu Yahudiler olduğunda nasıl da çark edivermiştir” demenin de yine bir karşılığı yoktur.
Zira, Batı’nın bizde hasıl ettiği geçmişini unutmakla övünme şapşallığı sadece bize mahsustur. Dini ve kültürel kodların sürekliliğine ise ancak Batılılar layıktır ve SiyoNazilerin o kodları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları da Batılıların sadece ve sadece onlara tanıdığı bir haktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.