ABD Başkanı Donald Trump’ın, para toplamak üzere düzenlediği Körfez seyahati enteresan olaylara sahne oldu. Kendilerinden para almaya gelmiş olan Trump için sergilenen aşırı coşkulu sevinç gösterileri tabii ki siyasal psikolojinin konusu olmalı. Bu açıdan çok ilginç analizler yapılabilir. Arap geleneksel bedevi kültürüne özgü misafir ağırlama protokolleriyle ağır misafirlerine Araplığa ait bir şeyleri abartılı bir biçimde sergileme hevesi, elbette Araplığın çok daha önemli değerlerini de gizleme
ABD Başkanı Donald Trump’ın, para toplamak üzere düzenlediği Körfez seyahati enteresan olaylara sahne oldu.
Kendilerinden para almaya gelmiş olan Trump için sergilenen aşırı coşkulu sevinç gösterileri tabii ki siyasal psikolojinin konusu olmalı.
Bu açıdan çok ilginç analizler yapılabilir. Arap geleneksel bedevi kültürüne özgü misafir ağırlama protokolleriyle ağır misafirlerine Araplığa ait bir şeyleri abartılı bir biçimde sergileme hevesi, elbette Araplığın çok daha önemli değerlerini de gizleme telaşını da açığa çıkarıyor. Burada sergilenen şey Arap Şerefi, kültürü, değerlerine dair herhangi bir şey söylüyor mu?
Genç kızların saçlarını sağa sola sallayarak bir yabancıyı karşılama şekli bildiğimiz kadar İslam’dan sonraki Araplar arasında hiç de hoş karşılanacak bir hareket değil.
O gösteriye koşulan kadınlar her türlü haklarından mahrum bırakılmış, hiçbir şahsiyet özelliği tanınmayan, Arap cahiliyesinin derinlerinden çıkıp gelmiş gibi. Böyle bir geçit töreninin ortasından geçip giden birinin Araplara ait herhangi bir şeyi merak etmesini, hayranlık duymasını kim bekleyebilir?
Trump’ın bu şaşaalı karşılanışı esnasında ABD’nin tam desteğine sahip ve bu destekle alabildiğine şımarmış İsrail, Gazze’de yine sivilleri bombalıyordu.
7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımın neticesinde en az 20 bini çocuk olmak üzere 60 bine yakın insan hayatını kaybetti. Hastaneler, okullar, camiler, kiliseler, kreşler ve gazetelerin bombalandığı bu saldırılar ABD’nin bombalarıyla, silahlarıyla ve tabii ki tam siyasi desteğiyle gerçekleşiyor. Trump’ın gezisi esnasında da bu saldırıların durmadan devam etmiş olması ve bir gecede en az 100 kişinin katledilmiş olması aslında İslam dünyası adına büyük bir rezalet.
Lübnanlı sanatçı Julia Boutros'
un meşhur şarkısında Filistinlilerin maruz kaldığı bu katliamlar karşısında haykırdığı gibi;
GAZZE’DE ÖLEN HER ÇOCUK ARAP ŞEREFİNİ DE ÖLDÜRÜYOR
Katledilen çocuklar sadece Filistinli değil, onlarla birlikte hedef alınan bizatihi Arap şerefidir. Arap şerefi büyük güç gösterileriyle, milyar dolarlar harcanarak yapılan abartılı gösterilerle hiçbir şekilde ayağa kalkmıyor.
Gazze’de ölen her çocuk Arap şerefini de öldürüyor.
Gazze’de taş üstüne taş kalmamış, tehcir edilmek istenen insanlar açlığa mahkûm edilerek bir soykırımla mıntıka temizliği yapılmaya çalışılırken süpürülen Arap şerefidir. Bütün dünyanın vicdanı sızlayıp isyana koşarken kımıldamayan Arap şerefi bu vicdan kuruluğuyla birlikte kuruyup gidiyor.
GÜÇ SİLAHIN KENDİSİNDE DEĞİL, O SİLAHI TUTAN ELDEDİR
Her biri ABD’den yüz milyarlarca dolar silah satın aldığında güçlü bir Arap varlığı ortaya çıkmadığı gibi Arap şerefini kurtaracak bir güç de oluşmuyor işte. Daha önce de hepsi yüz milyarlarca dolar silah satın almıştı. Bu silahlarla her biri başındaki hiçbir sorunla baş edemedi bile. Yemen’de onca silah Husilerin Yemen’i teslim almasını önleyemediği gibi, Sudan’da, Libya’da ve birçok yerde Arap şeref ve haysiyetini ayaklar altına alacak fitne fücurdan başka bir işe yaramadı, yaramıyor. O kadar silah Gazze’de İsrail’e karşı bir caydırıcılık oluşturamadıktan sonra, çağın en vahşi en insanlık dışı soykırımını önleyemedikten sonra Arap şerefine hiçbir katkısı olmaz. Buna karşılık Gazze’deki yiğitler hiç kimseye muhtaç olmadan, hiç kimseden bir himmet beklemeden kendi imkanlarıyla verdikleri savaşla İsrail’e, dolayısıyla o muhteşem silahları tedarik eden ABD’ye kök söktürdüler.
Güç silahın kendisinde değil, o silahı tutan eldedir.
Allah’tan başkasına dayanmayan o elin sahipleri bugün sadece Arap şerefini değil, bütün insanlığın onurunu kurtarıyorlar.
ARAP LİDERLERİNİN GÜÇLERİYLE ACİZLİKLERİ ARASINDAKİ ORANTISIZLIK
Arap liderlerinin büyük bir gösterişle sergiledikleri iktidarlarıyla fiilen varlıklarını ve şereflerini hedef alan saldırılara karşı sergiledikleri pasiflik arasındaki orantısızlık şeref kavramını ister istemez gündeme getiriyor. Tabii Arapların Suriye’de, Gazze’de, Yemen’de Irak’ta ve tabii ki Filistin’de İsrail ve ABD tarafından veya bizzat kendi iç savaşlarıyla maruz kaldığı onca katliamı, onca aşağılamayı Arap şerefini zedeleyen bir olay olarak görmemeleri çok daha tuhaf, çok daha acınası bir durum.
Araplara nispet edilecek bir şeref bir bütündür halbuki, herhangi bir Arabın maruz kaldığı bir hak ihlali karşısında bu şeref duygusuna sahip olanlarda hemen harekete geçecek bir şey.
60 yıl boyunca Esed’in kendi Arap halkına karşı uyguladığı soykırım ve tehcir, dünyanın her tarafında Arapları mülteci, sığınmacı ve zavallı konumuna düşürürken bir yandan da zedelenen Arap şerefiydi. Ama Arap ülkelerinin liderleri maalesef hiçbir zaman bu durumdan incinmediler bile.
Bırakınız incinmeyi çoğu Arap ülkesi Suriye’den canını kurtarmak üzere kaçmak zorunda kalan Araplara kapılarını bile açmadı.
Oysa Gazze’de İsrail’in soykırımcı insanlık dışı katliamları insanlık şerefini, onurunu zedeliyor, incitiyor ve vicdan ayaklanmasına yol açıyor. İnsanlar bunu kendilerine yapılmış gibi kabulleniyor ve isyan ediyorlar.
Bu arada ölen her Gazzeli beraberinde Arap liderlerinin şerefini de gömüyor diyoruz ya, Gazzeli bu bombaların altında ölmüyor, şerefine bir şey olmuyor, bilakis Gazze halkı bütün insanlığa şerefiyle var olmanın mükemmel örneğini sergiliyor. Gazzeli öldükçe diriliyor, diğerleri yaşadıkça ölüyor.
#Gazze
#soykırım
#İsrail
#ABD