Gazze'de budandıkça yeşeren iman

04:005/05/2025, Pazartesi
G: 5/05/2025, Pazartesi
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

Doç. Dr. Kenan Baş - Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi

“Gazze” adının etimolojik izi sürüldüğünde kelimenin İbranice kökenli olduğu ve güçlü şehir, güçlü kale anlamlarına geldiği görülecektir. İmam Şafi’nin doğduğu yer (MS 767) olarak da bilinen “Gazze” bugün insanlığın iflas ettiği, çaresizliğin tutsaklığında kadınların, çocukların, kısacası Mescidi Aksa mücahitlerinin kan gölü deryasında kaybolduğu şehrin adıdır. Gazze insana ve insanlığa yapılabilecek, insanlık dışı her türlü muamelenin yine insanoğlu tarafından reva görüldüğü, direnişin son nefesini soluduğu yerin tam merkezidir. Her gün ekranlar karşısında Gazze’ye ilişkin kanıksayarak izlediğimiz ve tepkisel olarak felç olduğumuz yüzlerce haber, video ya da görüntüler hayatımızın olağan akışı içerisinde akıp gidiyor. Şaşkınlık ve korkunun etkisiyle etrafında olup bitenleri anlamaya çalışan çocuklar; şarapnel parçalarının vücudunda açtığı yaralara bağlı olarak sedye üzerinde uzanmış olan oğlunu, kızını sakinleştirmeye çalışarak, böyle bir durumda bile şehitlik duygusunu, Allah’a olan inanç ve bağlılık hissiyatıyla evladına hatırlatmaya çalışan anne ve babalar…


ALLAH BİZE YETER

7 Ekim 2023 tarihinden bu yana yaşanan ve telafisi mümkün olmayan maddi ve manevi kayıplara, açlığa, susuzluğa, yokluğa, kısacası imkansızlığın ve yokluğun kendini her yönüyle gösterdiği öngörülmez çaresizliğe karşın, “Biz hiç kimseden yardım istemiyoruz, kimse bize yardım etmesin, Allah bize yeter. O ne güzel vekildir” diyen her yaş grubundan insanlar… Bu büyük dramın en önemli aktörlerinden biri olan ve görünürde Hamas’ın sözde dostu olan (!) İran’ın, sürecin, geldiğimiz noktaya evrilmesinde payı büyük. İran’ın tarihsel süreç içerisindeki duruşu ve 3 kıta hâkimi Necip Ecdad Osmanlı hükümdarlarına karşı uygulamış olduğu bel altı politikalar dikkate alındığında İran bürokrasisinin ve arka kapı siyasetinin farklı mecralara açıldığı şüphesini ister istemez hep diri tutmaktadır. Hamasın önde gelen siyasi liderlerinden İsmail Haniye’nin İran’ın başkenti Tahran’da İsrail tarafından gerçekleştirilen bir suikast ile şehit edildiği gerçeğini de önümüze koyduğumuzda İran ile ilgili önemli iki önerme ortaya çıkmaktadır. Birincisi, görünenin aksine ya İranın arka kapı siyaseti farklı mecralara açılıyor ya da başta ABD olmak üzere dünyanın farklı dinamik güçlerine zaman zaman gözdağı veren İran’ı gözümüzde fazla büyütüyoruz.


EN SOYLU DİRENİŞ

İlgisiz Müslüman toplumlarının kendi vicdansızlıklarına karşı, gel sen de bu meseleye bir kılıf uydur ve üç maymun oyununu oyna çağrısına karşın, İslam’dan ve Müslümanlıktan bihaber milyonlarca cesur gayrimüslim, Gazellileri anlıyor ve Filistin Gazze’si için Avrupa’nın bilmem hangi metropolünün bilmem hangi caddesinde yerlerde sürünmek pahasına polisin müdahalesiyle karşı karşıya kalmaya razı oluyor. Gazze’de hayatta kalanlar ise, İsrail’in zulmüne maruz kaldıkça, hem her geçen gün daha da kör ve sağır olma tercihinde bulunan Müslüman toplumlarına hem de kendilerine bu zulmü reva gören, insanlık açısından tarihin en sabıkalı toplumuna ve onun fikri zeminini oluşturan Siyonizm’e karşı, davası inancı ve toprağı için sahip olunması gereken psikolojik sağlamlığın nasıl olması gerektiği duruşunu tüm dünyaya kan desenli kırmızı bir perde üzerinden gösteriyor. Gazze’nin şehitleri bile, Gazze’de tek bir Gazzeli çocuk hayatta kaldığı sürece İsrail’in tam olarak bu topraklara hâkim olamayacağı cesaretini toprağın üzerindeki mücahitlere aşılıyor. Gazze ismine münhasır (güçlü şehir, güçlü kale) bir tavırla halen direnişin en soylu olan duruşu ile ayakta kalmaya çalışıyor. Tıpkı Yahya Sinvar gibi. Peki o zaman kim daha güçlü? sorusunu gelin önce kendimize sonra da tüm insanlığa soralım…


#Gazze
#soykırım
#İsrail