Unuttuğumuz değerlere dönüş ve iki örnek

Muhammed Gümüş
Muhammed Gümüş
04:0023/11/2025, Pazar
G: 23/11/2025, Pazar
Yeni Şafak
Hatay kaytaz böreği
Hatay kaytaz böreği

Günlük hayatın akışında ve koşuşturması içinde unutulan onca güzellikler ve değerler var ki. Yeter ki durup soluklanalım, etrafa şöyle bir bakalım, derin bir nefes alıp yaşadığımızın ayırdına varalım. Yaşarken aynı zamanda insanı insan yapan değerlerin de yaşatılması ancak bencil bir hayat tarzımızın fasit dairesinden biraz olsun çıkalım. O zaman gerçekleri, insanı insan yapan değerleri fark edebileceğiz.

Çağın getirdiği hızdan ve bu koşuşturmacadan bahsederken aklıma gelen şu hikâyeden bahsetmek yerinde olacak. Afrika’da kayıp bir şehri arayan arkeologlar bir an önce oraya ulaşmak için acele ederken eşyalarını da yerliler taşır. Yerlilerin arada sırada durup beklediklerini görürler. Yanlarına giderler ve çabuk olmalarını söylerler. Yerliler ise cevap vermezler, sessizce beklemeye devam ederler. Batılı arkeologlar ise telaş içinde yürümeye devam ederler. Arkeologlardan biri dayanamaz yerlilerden birine niçin beklediklerini sorar ve o yerliden “çok hızlı yürüdük, ruhlarımız geride kaldı” cevabını alır.

Hazır burada durup ruhumuzu beklerken şu iki sosyal proje örneğini vermek istiyorum. Zira bu tür projeler unuttuğumuz değerlere dönüş umudumuzu canlandırmaktadır. Çünkü bu örnekler reklam kaygısına kapılmadan yapıldıkça ve çoğaldıkça insanlık değer üretir hale gelecek. Dahası bu değerlerin insanlığın geleceğine bir kapı aralayacağına dair umudumuz artacak.

İşte tatlar üzerinden yola çıkarak gerçekleştirilen sorumlulukların sosyal projeye dönüştürülmüş iki örneği:

Kafkas mantısı atölyesi

Mutfak Sanatları Akademisi’nde Zekeriyaköy Gönüllüleri ve Bir Can Bir Nefes Derneği iş birliğiyle sokak hayvanları yararına “Kafkas Mantısı Atölyesi” düzenlendi. Şef Aydan Üstkanat, Kafkas göçmeni Ülkü Mazlum’un aile yadigârı reçetesinden esinlenerek Kafkas mantısı hazırladı.

Yaptıkları çalışmanın bir atölye değil, hayatı savunmanın bir yolu olduğunu dile getiren Üstkanat’a göre, yapılan şey yalnızca bir atölye değil, yaşamı savunmanın bir yolu. Çünkü insan olmak, sadece kendi sofrasına değil, aç ve korunmasız olana da sıcaklık koyabilmektir. Tek bir atölyeyle dünya değiştirilemez ama bir cana dokunulabilir.

Kafkas mantısının yersizliğin, köksüzlüğün ama aynı zamanda yeniden kök salmanın yemeği olduğuna dikkat çeken Üstkanat, göç eden insanlarla sokak hayvanları arasında bir paralellik kuruyor: *Göç eden insanlar yalnızca birkaç parça eşya değil, bildikleri tatları da yanlarında getirdiler. O tatlar yeni topraklarda yeniden hayat buldu; tıpkı bir canlının, yeni bir dünyada tutunmaya çalışması gibi. Sokak hayvanlarının hikâyesi de bundan çok farklı değil. Onlar da bir yerden bir yere sürülüyorlar; bazen bir sokaktan diğerine, bazen bir barınaktan hiç bilmedikleri bir yere. Ama her defasında yeniden doğuyorlar, yeniden güvenmeye çalışıyorlar.”

Bir sofrada üç şef üç hikâye

Farklı mutfak kültürlerini ve sosyal sorumluluğu bir araya getirerek özel bir etkinliğe evsahipliği yapan Izaka Terrace “3 Şef · 1 Sofra · 3 Hikâye”de İstanbul’un önde gelen şeflerini ve gastronomi tutkunlarını aynı sofrada buluşturdu. Şeflerin kendi mutfak kültürlerinden ilham alarak yarattıkları imza tabaklarla bir araya geldi. Üç şefin her birinin kendi hikâyesini yansıttığı tabaklar farklı yorumlarla aynı sofradaydı. Geceden elde ediler gelirlerin tamamı ile TOÇEV’e destek sağlandı.

Sunulan menü, Serhat Eliçora’nın "deniz tacı" ile başladı. Ardından ara sıcak olarak Okan Aydemir’in hazırladığı "Antalya patlıcanı" ve Serhat Eliçora’nın "ördek mantısı" servis edildi. Ana yemekte ise Soner Kesgin’in hazırladığı "Madhu’s etli royal seti" sunuldu. Finalde ise Serhat Eliçora’nın hazırladığı "ıslak hurmalı kek" misafirlerin damaklarında unutulmaz bir tat bıraktı.

Gözüme takılanlar

Boğaziçi lüferi için eğitim programı

Özyeğin Üniversitesi çatısı altında faaliyet gösteren Le Cordon Bleu Türkiye ve İstanbul Ticaret Odası işbirliğiyle “Boğaziçi Lüferi Elçisi Eğitim Programı” hayata geçiridi. Eğitimin ilk kısmı, İstanbul’un önde gelen otel ve restoranlarında görev yapan genç şeflerin katılımıyla gerçekleştirilirken, ikinci aşamada ise meslek liseleri öğrencileri var.


Balığın tazeliğini gösteren buluş

Balığın tazelik derecesini gösteren ölçüm cihazı Türk Patent ve Marka Kurumunca buluş olarak tescil edildi. Prof. Dr. Gonca Alak tarafından üç ay süren bir çalışmanın sonucunda geliştirilen cihaz “elektronik burun sensörler” ile çalışıyor. Analiz sonuçlarının cep telefonuna mesaj olarak iletilebilmesi ciddi kolaylık sağlayan proje 45 dakikalık analiz süresini en aza indirmeyi amaçlıyor.


“Balık Takımı” projesine ödül

Curious Felis Ödülleri’nde Metro Türkiye, “Balık Takımı” projesiyle B2B Trailblazers kategorisinde Bronz ödüle layık görüldü. Proje işletmelerin balık tedarik sürecini uçtan uca kolaylaştıran, uzmanlık ve hız odağında şekilleniyor. Başarıya ulaşan kampanyaları onurlandıran yarışma, etkisini kanıtlamış kampanyaların ardındaki stratejik aklı ödüllendirmeyi amaçlıyor.

Hatay kaytaz böreği

Hatay’ın geleneksel lezzetlerinden kaytaz böreği geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği’nden coğrafi işaret tescili aldı.

Açılan kare veya daire şeklindeki hamurun içine kıyma, soğan, nar ekşisi, pul biber ve karabiberden oluşan harç konulduktan sonra fırında pişirilen bir börek çeşididir. Bazı kaynaklarda salça da konduğu ifade edilir.

İçi yumuşak, dışı çıtır olan bu böreğin lezzet sırrı ise taş fırınlarda pişirilmesidir. Hazırlanması kolaydır. Hem evlerde hem de restoranlarda sofraların vazgeçilmez lezzetlerindendir.

UNESCO’nun gastronomi alanındaki “Yaratıcı Şehirler Ağı”nda yer alan kentin özgün lezzetinin tescillenmesi ustalarının da yüzünü güldürdü. Geçmişten bu yana çok sevilen bu lezzetin AB tarafından tescil edilmesi dünyaya tanıtılmasını sağlayacak.

Yörede sadece bayramlara ve özel günlere özel olarak üretilen bu börek günümüzde de üretiliyor. Geçmişi eskiye dayanır. Hatay ilinin mutfak kültüründe önemli bir yere sahiptir.



#tadımlık
#aktüel
#hayat