İslam İş birliği Teşkilatı, Kudüs’ün İsrail tarafından saldırıya uğraması ve Mescid-i Aksa’ya yönelik tehditler sonrası kurulmuştur. İsrail yönetiminin, Mescid-i Aksa’yı ortadan kaldırıp yerine Süleyman Tapınağı’nı inşa etmek gibi bir inancı olduğu artık dünyada sır değildir. Bu amaç doğrultusunda Siyonizm, Yahudi ırkının üstünlüğünü ve dünya halklarının Yahudiler tarafından idare edilmesi gerektiği inancıyla hareket etmektedir. Bu kehanet temelli stratejiler, kuruluşundan beri adım adım uygulanmaktadır.
Bugün, bağımsız bir Avrupa devleti, ABD veya küresel bir dünya sistemi kavramlarından bahsetmek güçleşmiştir. Çünkü bütün devletlerin kontrolü küresel Siyonizm’in elindedir. Rahmetli Teoman Duralı’nın “İngiliz Yahudi Medeniyeti” adını vermiş olduğu kitabı durumu özetlemektedir. İsrail’in Gazze işgali ve uluslararası sessizlikle birlikte daha da anlam kazanmıştır. Birleşmiş Milletler’deki tıkanıklık, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail’i soykırımla suçlaması ve karşılaşılan tehditler, bu durumu net biçimde ortaya koymaktadır.
Uzun süredir savunduğum bir tez vardır: ABD ve küresel güçler eskisi kadar güçlü değildir. Aynı şekilde Türkiye, Mısır, İran ve Pakistan gibi ülkeler de eskisi gibi zayıf değildir. Askeri kapasiteyi bir yana bırakırsak, 100 milyonluk bir nüfus bile dünya dengelerinde belirleyici bir unsur haline gelir ve kontrolü zorlaşır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra petrol krizleriyle zenginleşen Suudi Arabistan, İran, Kuveyt gibi ülkeler, finansal anlamda etkili olmaya başlamıştır. Batı’nın en büyük çabası ise bu kaynakları kontrol altına almak ve bağımsızlığı kırmaktır.
İsrail’in İran’a yönelik saldırısı ve ABD’nin sıkı desteği, hukuksuzluklara rağmen Batı’nın hâlâ keyfi müdahaleler yapabildiğini göstermektedir. Bu da sömürge çağının devam ettiğinin işaretidir; 200 yıldır dünya dengelerinde radikal bir değişiklik olmamıştır.
2016-2019 yılları arasında İslam
İş birliği Teşkilatı başkanlığı Türkiye’ye geçtiğinde, Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesine karşı Türkiye BM’de olağanüstü toplantı çağrısı yaptı. Bu toplantıda ABD ve İsrail’in yanında sadece birkaç küçük devlet destek verirken, büyük Avrupa
devletleri çekimser kaldı. Bu tablo, Sn. Erdoğan’ın öncü rolünü ve İslam dünyasının ortak duruş oluşturmadaki etkinliğini açıkça göstermiştir.
O dönemde “Büyük İslam ülkeleri arasında çatışmasızlık paktı mümkün mü?” diye düşünmüştüm. Bugün
bu fikir hâlâ geçerlidir. İslam ülkeleri,
bir savunma ve iş birliği paktı kurmadan önce, en azından saldırmazlık paktı gibi koruyucu adımları atmalıdır. Batı’nın İslam’a yönelik açtığı savaşlar ve
çeşitli terör örgütleri aracılığıyla
yürüttüğü saldırılar, İslam dünyasının birliğini engellemiştir.
Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan, Pakistan, Endonezya ve Nijerya gibi ülkeler öncelikle böyle bir paktın parçası olabilir. Çin’in Suudi Arabistan ve İran dışişleri bakanlarını bir araya getirmesi, bu coğrafyada güven tesisinin mümkün olduğuna işarettir. Eğer Suudi Arabistan ve İran, birbirlerine karşı askeri hazırlık yapmak yerine ortak tehditlere karşı tedbir alabilirse, Ortadoğu’daki sorunların önemli kısmı çözülebilir.
İsrail’in İran’a saldırısından sonra, Sayın Devlet Bahçeli ve Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyu dillendirmiş, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde de müzakereler yapılmıştır.
Avrupa devletleri tarih boyunca birbirleriyle savaşırken, Birleşik Avrupa fikri bu acı deneyimlerden sonra hayata geçirilmiştir. İslam dünyasının da benzer şekilde bir araya gelmesi kaçınılmazdır.
Bugün için büyük iddialarla değil, öncelikle saldırmazlık paktı gibi gerçekçi ve pragmatik adımlarla başlanabilir. Bu durum uzun vadede İslam ülkeleri arasında güven ve iş birliğinin temel taşı olacaktır. Eğer İslam ülkeleri, teker teker ABD ve İsrail’in saldırılarının
hedefi olmak tehdidi ile karşı karşıya olduklarını düşünüyorsa bu açık bir tehlikedir. Ortak bir savunma anlayışı geliştirebilirlerse, bölgesel ve küresel dengelerde yeni bir sayfa açılabilir.
Sonuç olarak, entelektüel anlamda bu fikir üzerinde ciddi çalışmalar yapılmalı, diyalog ve güven inşa edici bir, zemin hazırlanmalıdır. İslam dünyasının ortak güvenliği, sadece bölgesel değil, küresel barış ve istikrar için de hayati öneme sahiptir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.