Buhari Yiyecek Ve İçeceklerin Artıp Bereketlenmesi Hadisleri

- Sahih-i Buhari
Kitaplar
Buhari
Konu Başlıkları
Yiyecek Ve İçeceklerin Artıp Bereketlenmesi
Yiyecek Ve İçeceklerin Artıp Bereketlenmesi Hadisleri
5591-

Resulullah (sav)'ı ikindi namazının vakti girince gördüm. Halk abdest alacak su arıyordu, bulamadılar. 

Resulullah (sav)'a abdest suyu getirildi. Hemen elini içine koydu ve halka ondan abdest almalarını emretti. Enes der ki: "Ben suyun parmaklarının altından kaynadığını gördüm. Halk en sonuncuya varıncaya kadar abdestini aldı."
Vüdu 32;
Menakıb 25;
Fezail 5;
(2279);
Taharet 32;
(1;
32);
Taharet 61;
(1;
60);
Menakıb 12;
(3635);
5592-

Hudeybiye günü, halk usandı, Aleyhissalatu vesselam'a geldiler. Resulullah'ın önünde deriden mamul bir su kabı vardı, abdest aldı. 

Halk ona doğru sokuldu. Bunun üzerine: "Neyiniz var?" diye sordu. "Yanımızda abdest almaya ve içmeye önünüzdekinden başka suyumuz kalmadı!" dediler. Aleyhissalatu vesselam, derhal ellerini kaba koydu. Derken parmaklarının arasından su kaynamaya başladı, tıpkı gözelerin kaynaması gibiydi. Hepimiz ondan içtik." Hz. Cabir'e: "O gün kaç kişiydiniz?" denildi. "Eğer, biz yüz bin de olsak su yetecekti, ama biz bin beş yüz kişi idik." cevabını verdi.
Menakıb 25;
Megazi 35;
Tefsir Feth 5;
Eşribe 31;
İmaret 67;
(1856);
5593-

Siz Fetih deyince Mekke'nin fethini anlıyorsunuz. Evet Mekke'nin fethi bir fetihtir. 

Ancak biz sahabiler, fetih deyince, Hudeybiye günündeki Bey'atu'r-Rıdvan'ı anlardık. Biz o zaman, Aleyhissalatu vesselam'ın yanında bin dört yüz kişi idik. Hudeybiye bir kuyu(nun adı)dır. Biz o kuyunun suyunu tamamen aldık, tek damla bırakmadık. Bu durum Aleyhissalatu vesselam'a ulaşmıştı. Derhal kuyunun yanına geldi, kenarına oturup bir kap su istedi. Elini yıkadı, ağzına su alıp [kuyuya püskürttü] ve dua etti. Sonra suyu kuyuya döktü. ["Onu bir müddet terkedin" dedi.] Biz kuyuyu terkedip biraz uzaklaştık. Az sonra kuyu bize ve bineklerimize yetecek kadar su saldı.
Enbiya 25;
Megazi;
35;
5594-

Biz Resulullah (sav)'ın mucizelerini bereket addederdik, siz ise onları bir korkutma vesilesi sayıyorsunuz. Biz Resulullah (sav)'la birlikte bir seferde bulunuyorduk. 

Suyumuz azaldı. "Bana (bir parça) artık su arayın!" buyurdular, içerisinde azıcık su bulunan bir kap getirdiler. Aleyhissalatu vesselam elini içine soktu ve: "Haydi temiz, mübarek suya gelin. Bereket Allah Teala hazretlerindendir!" buyurdular. Yemin olsun, suyun parmaklarının arasından kaynadığını gördüm. Vallahi biz, yenmekte olan taamın tesbihini işitirdik.
Menakıb 25;
Menakıb 14;
(3637);
Taharet 61;
(1;
60);
5596-

Hendek'in kazılması sırasındaydı. Aleyhissalatu vesselam'ın çok acıktığını gördüm. 

Hanımıma gelerek: "Yanında yiyecek bir şey var mı, Aleyhissalatu vesselam'ı çok acıkmış gördüm" dedim. İçerisinde bir sa' kadar arpa bulunan bir dağarcık çıkardı. Bizim evcilleşmiş bir koyuncuğumuz vardı. Zevcem koyunu kesti, arpayı da öğüttü. Ben işimi bitirinceye kadar o da bitirdi. Koyunu onun çömleğine parçaladım. Sonra Ayhissalatu vesselamın yanına döndüm. Hanımım: "Sakın beni Resulullah (sav)'a karşı mahcup etmeyesin!" dedi. Ben Aleyhissalatu vesselam ve beraberindekilerin yanına geldim ve gizlice: "Ey Allah'ın Resulü! Bir hayvancığımız vardı kestik, evde bulunan bir sa' kadar arpayı da öğüttük. Haydi siz ve beraberinizdekiler bize buyurun!" dedim. Ama Resulullah yüksek sesle: "Ey Hendek halkı! Ca'bir size ziyafet hazırlamış! Haydi buyurun!" diye bağırdı. (Bana da): "Ben gelinceye kadar tencereyi ocaktan indirmeyin, hamurunuzu da ekmek yapmayın!" buyurdular. Ben (eve) geldim. Halktan önce Resulullah (sav) geldi. Ben hanımıma uğramıştım. Bana: "Yaptığını gördün mü, (beni mahcup edeceksin), alacağın olsun" dedi. Ben de: "Senin söylediğini yaptım" dedim. Hemen hamuru çıkardım. Aleyhissalatu vesselam içine tükrüğünden koydu ve bereketle dua etti, sonra tencereye yöneldi, ona da tükrük koyup bereketle dua etti. Sonra zevceme: "Ekmek yapacak bir kadın çağır, seninle ekmek yapsın! Tencereden de kepçeyle al, onu ocaktan indirme!" diye talimat verdi. Gelenler bin kadardı. Allah'a yemin olsun hepsi de (doyuncaya kadar) yedi ve sofradan ayrıldı. Tenceremiz, olduğu gibi kaynıyordu. Hamurumuz ise, ekmek yapılıyor olduğu halde aynen (eksiksiz) duruyordu.
Megazi 29;
Cihad 188;
Eşribe 141;
(2039);