Resulullah (sav) namaza kalktığı zaman, ellerini iki omuzunun hizasına kadar kaldırır sonra tekbir getirirdi. Rüku yapmak isteyince de (ellerini iki omuzu hizasına kaldırmak suretiyle) aynı şeyi yapardı.
Rükudan başını kaldırınca da aynı şeyi yapardı. Ancak bunu, secdeden başını kaldırırken yapmazdı." (Bir başka rivayette: "Bunu, secde ederken yapmazdı" denmiştir)Bir diğer rivayette: "Başını rüküdan kaldırınca, ellerini aynı şekilde kaldırır ve: "Semi'allahu li-men hamideh, Rabbena ve leke'l-hamd. (Allah kendine hamdedeni işitir.
Rabbimiz, hamd sanadır)" derdi" şeklinde gelmiştir. [Bu ibarenin elfazı Sahiheyn'e aittir.]Rivayete göre, halka namaz kıldırdığı zaman, her eğilip doğrulmada tekbir getirirdi. Kendisine: "Bu tekbirler de ne?
" dendiği vakit: "Bu, Resulullah (sav)'ın namazıdır!" diye cevap verirdi." (Bu hadis, Sahiheyn'in rivayetine lafzen uygundur. Ebu Davud ve Tirmizi'nin bir rivayetinde: "(Ebu Hüreyre) tekbir getirince parmaklarını açardı" denmiştir. Tirmizi'nin bir diğer rivayetinde "O eğilirken tekbir getirirdi" denmiştir)Anlattığına göre, Resulullah (sav)'ı, namaza girdiği sırada ellerini kaldırıp tekbir getirirken görmüştür.
Bir diğer rivayette der ki: "Resulullah (sav)'la birlikte namaz kıldım. Tekbir getirdiği zaman ellerini kaldırıyor, sonra (elbisesine) gömülüyordu.
Sonra sol elini sağ eliyle tutuyor, ellerini elbisesine sokuyordu, rükü yapmak istediği zaman ellerini çıkarıp sonra kaldırıyordu. Rüküdan başını kaldırmak isteyince de ellerini kaldırıyor, sonra secde ediyordu. (Secdede) yüzünü elleri arasına koyuyor idi. Keza başını secdeden kaldırınca da ellerini kaldırıyordu. Namaz bitinceye kadar (her rekatte böyle yapıyordu)."Bir diğer rivayette şöyle der: "Resulullah (sav) ellerini, omuzları hizasına kadar kaldırdı. Baş parmaklarını da kulaklarıyla, hizaladı, sonra tekbir getirdi."
Bir diğer rivayette: "Resulullah (sav)'ı iftitah tekbiriyle birlikte ellerini kaldırırken görmüştür."
Ali İbnu Ebi Talib (ra)'in arkasında ben ve İmran İbnu Husayn beraber namaz kıldık. Ali (ra) secde edince tekbir getiriyor, başını kaldırınca tekbir getiriyor, iki(nci) rek'atten kalkınca yine tekbir getiriyordu." (Nesai'nin rivayetinde şöyle denmiştir: "Her eğilme ve her kalkmada tekbir getirir, rüküyu tamamlardı.")
İbnu Hüveyris (ra), Resulullah (sav)'ın (namaza başlarken) tekbir getirdiği, rüküya gittiği, rüküdan başını kaldırdığı zaman, kulağının üst kısmına ulaşıncaya kadar ellerini kaldırdığını görmüştür.
Hz. Aişe (ra)'ye: "Resulullah () oturarak namaz kılar mıydı?" diye sordum. Bana şu cevabı verdi: "Evet! Halk -veya yaş demişti- O'nun dermanını kesince (yani insanların meseleleriyle ömrünü tüketince, dermandan kesilince demektir)."
Resulullah (sav) oturarak namaz kılar, oturduğu halde kıraat buyurur, kıraatinden takriben otuz-kırk ayet kalınca kalkar, kıraatına ayakta devam eder, sonra rüküya ve secdeye giderdi. ikinci rek'atte aynen bunun gibi yapardı. Namazı bitince, ben uyanıksam benimle konuşurdu, uyuyor isem yatardı.
Resulullah (sav)'ın, nafile namazlarını kılarken, ölümüne bir yıl kalıncaya kadar hiç oturduğunu görmedim. Bundan sonra hep oturarak kıldı. Namazda sureyi hep tertil üzere okurdu. Bundan dolayı o sure, aslında ondan daha uzun olan sureden daha uzun görünürdü.
Bana Resulullah (sav)'ın: "Kişinin oturarak kıldığı (nafile) namaz, normal şekilde kıldığı namazın (sevapça) yarısına denktir" buyurduğu söylenmişti. (Kendisinden sormak üzere) derhal yanına gittim. Varınca, Efendimizi oturarak namaz kılıyor buldum. Elimi başının üzerine koydum. Bana: "Ey Abdullah İbnu Amr! Meselen nedir?" dedi. Ben: "Ey Allah'ın Resulü, bana "Kişinin oturarak kıldığı namaz, normal namazın yarısına denktir" buyurduğunuz söylendi. Halbuki siz de oturarak kılıyorsunuz?" dedim. Aleyhissalatu vesselam: "Evet öyledir. Ancak ben sizlerden biri gibi değilim" cevabını verdi.
Resulullah (sav) namazda ihtisarı (elleri böğre koymayı) yasakladı.