İlk erken seçim:
1957 genel seçimleri
1950 ve 54 seçimlerinden büyük bir zaferle çıkan Demokrat Parti 1957'de oylarını düşürse de tek başına iktidar olmayı başarmıştı. Bu sonuç aynı zamanda Adnan Menderes ve partisinin de sonunu getirdi. Sandığa söz geçiremeyen CHP asker, basın ve üniversiteleri de arkasına alarak 27 Mayıs'ın zeminini hazırladı.
Türk siyasi hayatının en önemli figürlerinden birisi olan Demokrat Parti 1950 seçimlerinde “Yeter Söz Milletindir" diyerek yeni bir döneme imza atmıştı. Yüzde 58 oy alarak ikinci kez iktidar olan DP, Türkiye'ye yeni bir hareket katarak, tarımsal üretimi artırmış, hızlı büyüme ve gelir artışı sağlanmış, dış politikada aktif bir konuma gelinmişti. 1957 seçiminin önemli bir özelliği Türkiye'nin ilk erken seçimi olmasıdır.
DP'ye karşı ittifak
Seçim kampanyası sırasında düzenlenen mitingler önceki seçimlerle kıyaslanmayacak kadar görkemliydi. Yüzbinleri aşan kalabalıkların katıldığı mitingler hep akılda kaldı. Hem iktidar, hem de muhalefet çok büyük kalabalıkları kolayca toplayabilmesi Türk siyasetinde bir gerçeği ortaya çıkaracaktı: Çok kalabalık, çok oy anlamına gelmiyordu.
1956 Nisan'ında Gaziantep mitingi ile yeni bir strateji ortaya koyan Menderes'in CHP ile basını eleştirmesinin ardından, 1950'ye kadar DP'ye destek veren gazetelerin büyük çoğunluğu muhalefetin sesi olmuştu. Seçim tarihinin 27 Ekim 1957 olarak belirlenmesi ile Menderes'e karşı birleşen CHP, HP ve CMP liderleri İnönü'nün Heybeliada'daki evinde on gün içinde yedi toplantı yapmıştı. DP karşıtı ittifak, yayınladıkları bildiride; Parlamento'nun kurucular meclisi olarak çalışması, altı ay içinde rejimin temellerini kurması ve işçiye grev hakkının verilmesi talepleri yer aldı.
'Nurlu ufuklara doğru'
İktidar partisi DP, seçim kampanyasını bütünüyle ekonomik kalkınma teması üzerine kurdu. Büyük kentlerde başlatmış olduğu “imar hamlesi” propagandasının temelini oluşturduğu DP’nin tek rakibi durumunda olan CHP ise, tarafsız ve demokratik bir yönetim vaadinde bulunmuştu. Seçim kampanyasında köylerin refahı ve sanayideki kalkınmaya dikkat çeken DP özellikle İnönü'yü eleştirerek nispi temsil sisteminin ülke için zararlı olacağının propagandasını yaptı. DP'nin seçim sloganı 'Nurlu ufuklara doğru' idi.
CHP ise seçim bildirgesindeki hukuk devleti düzenini kurmak, bağımsız mahkeme, tarafsız radyo, nispi temsil usulü, Anayasa Mahkemesi, sendika hakkı konularını meydanlarda dile getiriyordu.
CHP kampanyasında sloganlarda da ifadesini bulan “Partizan idareye son”, “Hukuk devleti düzenini kurmak”, “Bağımsız mahkeme, hakim güvencesi”, “Tarafsız radyo”, “Memurlara grev hakkı”, “Seçimlerde nispi temsil usulü” gibi vaatleri öne çıkardı.
CHP'den seçimlere itiraz
27 Ekim günü yapılan seçimleri DP kazanıp tekrar iktidar olsa da önemli bir oy kaybına uğramıştı. Katılım
oranının önceki yıllara göre daha düşük olduğu seçimler sonucunda DP'nin oyu yüzde 47'ye gerilemiş ve 424 sandalyeye sahip olmuştu. CHP'den 178, CMP'den 4, HP'den 4 milletvekili meclise girmişti.
Seçim sonuçları ˙İstanbul’da büyük tartışmalara neden olur. Oyların sayımı esnasında olaylar çıkar. Beyoğlu’nda mühürsüz oy torbaları itirazlara yol açar. Bazı sandıklarda oy verme gece yarısına dek sürdüğü halde, radyonun kesin sonucu çok önceden ilan ettiği basına yansır. CHP, seçimler esnasında kanunsuz müdahalelerin yapıldığı ve sayım devam ederken seçim sonuçlarının açıklandığı gerekçesiyle, başka illerle birlikte, İstanbul seçimlerine de itiraz eder.
İl Seçim Kurulları, CHP’nin itirazını Bilecik ve Diyarbakır’da kabul, ˙İstanbul’da reddeder. Saatlerce devam eden görüşmelerin ardından CHP teşkilatının İstanbul seçimlerinin “muallel” olduğu yolundaki itirazı üçe karsı sekiz oyla geri çevrilir. CHP’nin 15 maddede toplanan itirazının ilk sekiz maddesi incelenmeden, geri kalan yedi maddesi de, incelendiği halde seçimin iptali ve yenilenmesi için yeter görülmediği için kabul görmez.
2 Kasım'da Cumhurbaşkanlığına Celal Bayar, TBMM Başkanlığına da Refik Koraltan seçilmişti. Bayar'dan beşinci defa hükümeti kurma görevini alan Adnan Menderes yeni kabineyi 25 Kasım'da ilan ederken, hükümet 133 ret, 403 kabul ile güvenoyu almıştı.
İki parti arasındaki keskin çizgi
CHP muhalefette kalmış olmasına rağmen diğer dönemlere göre Meclis'te daha güçlü bir konum elde etmişti. CHP'nin 'cahil halkın' DP tarafından kandırıldığını beyan etmesi iki partinin arasına keskin ve giderek sertleşen bir çizgi çekiyordu. CHP'nin ordu, basın ve üniversiteleri arkasına almasına karşın DP hala geniş bir halk kitlesinin desteğine sahipti. Fakat, İsmet İnönü CHP'sinin arkasına aldığı “erk gücü" demokrasiye ilk darbenin de ayak sesleri olarak yankılanıyordu.