Başarının sırrı Erdoğan:
2011 genel seçimi
2011 seçimleri, 34 yıl sonra ilk kez belirlenen vakitte yapılan ilk genel seçim oldu. Bu seçimde Kürtçe propaganda serbest bırakılmıştı ve 25 yaşındakiler de milletvekilliğine aday olabilecekti. İki dönemdir iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan siyasi lider olarak olarak seçim kampanyasında halk üzerinde büyük bir etki oluşturdu. AK Parti'nin 330 milletvekili altında kalması ve sonuç olarak yeni yapılacak anayasanın referanduma götürülmesinde yaşayacağı sıkıntı ise seçimler öncesinde tartışılan en önemli konuydu.
Bağımsız aday taktiği
Yüksek Seçim Kurulu 5 Mart 2011 tarihli kararına göre, 27 siyasi parti seçime katılmaya hak kazandı. Bu partilerden 3'ü oy pıusulası sıralaması için yapılan kura öncesinde seçime katılmama kararı aldı ve oy pusulası sıralamasına 24 parti girdi. BDP'den Selahattin Demirtaş, Diyarbakır bağımsız milletvekili adayı ve son olarak Doğu Perinçek'te İzmir 2. Bölgeden aday olmuştur. Bu 24 partiden Alternatif Parti, Bağımsız Türkiye Partisi, Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Genç Parti, Halkın Yükselişi Partisi, Türkiye Partisi, Hak ve Özgürlükler Partisi, liste verme aşaması öncesinde seçime katılmama kararı alarak veya liste vermeyerek seçimden çekildi.
12 Haziran 2011 seçimlerinde esas olarak yüzde 10'luk Türkiye seçim barajına takılmamanın bir yolu olarak ve bazı kısmi ittifakları da içermiş şekilde, bazı partiler seçimlere 'bağımsız aday bloku' olarak katılmayı tercih etti. 2007 Türkiye genel seçimlerinde Barış ve Demokrasi Partisi tarafından uygulanan bu yöntem partiye TBMM'de grup kurma olanağı vermişti. Bu seçimde BDP ve İP ilk kez, bu yöntemi izledi. Bunun yanı sıra herhangi bir partiyle bağlantısı olmayan ya da milletvekili adaylığı için başvurduğu partiden adaylıkları kabul edilmeyen kişilerden bağımsız milletvekili adayı olarak seçimlere girenler oldu.
Her iki kişiden biri AK Parti'li
Türkiye siyaseti, 2011'den itibaren yeni bir evreye girmişti. 17 partinin katıldığı 2011 seçimlerinde 50 milyondan fazla seçmen oy kullandı. 12 Haziran 2011 günü yapılan seçimlerde yüzde 50 oy alan AK Parti, ülkedeki iki yurttaştan birinin tercihiydi.
AK Parti 1965 yılından bu yana yüzde 50'ye ulaşan tek parti oldu. 46 yıl önce yüzde 52.87 oy oranıyla Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi 1965 yılı genel seçimlerinde yüzde 50'leri gören son parti olmuştu.
Genel anlamda seçimlerin AK Parti lehinde sonuçlanması AK Parti iktidarından duyulan memnuniyet, Türkiye'de anayasal ve vesayetçi düzenin değişmesinin desteklenmesi, ekonomik hoşnutluk ve alınan hizmet gibi alt başlıklarda toplanabilir.
Kaset komplosu ile istifa ettirilen Deniz Baykal'ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu ile seçime giren CHP yüzde 25 oy ile yine ikinci parti oldu.
Seçmen artık ideolojik değil ülke çıkarlarını düşünüyordu.
Seçim öncesi yapılan kaset operasyonu ile 10 Genel Başkan Yardımcısı istifa eden Devlet Bahçeli ise partisinin oylarını yüzde 13'e düşürmüştü. AK Parti'yi 3. kez tek başına iktidar yapan başarının en büyük nedeni ise ekonomide sağlanan iyileşmenin halk tarafından kabul görmüş olmasıydı. Profili değişen seçmen artık ideolojik değil de ülke çıkarlarını düşünüyordu.
Yüzde 10'luk seçim barajını aşıp aşamayacağı tartışılan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), beklenenin üstünde oy alarak toplam seçmenin yüzde 13'ünün oyunu aldı.
2007 genel seçimlerinde 331 sandalyesi olan AK Parti, bu seçimlerde beş sandalye kaybederken CHP 102 olan sandalye sayısını 33 arttırarak 135 sandalyeye ulaştı. MHP ise 18 sandalye kaybederek meclise 54 milletvekili sokabildi.
Yeni bir anayasa yeni bir meclis
AK Parti'nin 330 milletvekili altında kalması ve sonuç olarak yeni yapılacak anayasanın referanduma götürülmesinde yaşayacağı sıkıntı seçimler öncesinde tartışılan en önemli konuydu.Seçim öncesindeki aritmetik hesapları ve yeni bir anayasa yapım düşüncesi seçim sonuçlarıyla hayal oldu. Balkon konuşmasında uzlaşma gerekliliğinin ilk sinyallerini gönderen Başbakan Erdoğan ve diğer liderler için uzlaşma gerekliliği ortaya çıktı.
Başbakan'ın konuşmasında Türkiye'nin yeni anayasası için siyasi diyalog kapılarının açılacağını söylemesi demokrasi hedeflerinin alt yapısını oluşturdu.Bu seçimin bir diğer önemli sonucu ise Mecliste temsil edilme oranının hayli yüksek olması oldu. Yeni meclis yeni bir anayasa için bir araya getirilmiş bir mutabakat değerindeydi. 2007 genel seçimlerinde Meclise yansıyan oy oranı yüzde 86.97 ve 2002'de yüzde 54.65 iken bu oran 2011 seçimlerinde yüzde 95'e yükseldi.
Yemin boykotu
Seçimler sonrasında Meclis yeni bir sorunla karşı karşıya kaldı. Hem MHP'nin hem de CHP'nin tutuklu vekilleri vardı. Tutuklu vekil sorunu çözülene kadar yemin etmeme kararı alan CHP, daha sonra bu konuda AK Parti ile varılan anlaşma üzerine yemin etti.
Bağımsız adaylarla TBMM'ye giren BDP'nin yemin boykotu ise 1 Ekim tarihine kadar sürdü.
Leyla Zana'nın da aralarında olduğu isimler 1 Ekim'de TBMM'nin yeni yasama yılının başlangıç töreninde milletvekili yeminini okudu. Gözler, 1991 yılında yaşananlardan sonra yeniden milletvekili olarak Meclis'e dönen Zana'nın üzerindeydi. 20 yıl sonra çıktığı kürsüde dil sürçmesi gibi anlaşılan tek bir ifade dışında yemini harfi harfine okuyan Zana, hiçbir sorun yaşanmadan kürsüden ayrıldı.