Al-i İmran Suresi ile İlgili Hadisler

- Kütüb-i Sitte Hadisleri
Kitaplar
Tümü
Konu Başlıkları
Al-i İmran Suresi
Al-i İmran Suresi Hadisleri
512-

Resulullah (sav) şu mealdeki ayeti okudu: "(Habibim) Sana Kitab'ı indiren O'dur. Ondan bir kısım ayetler muhkemdir ki bunlar Kitab'ın anası (temeli)dir. 

Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak (ötekini berikini saptırmak) ve (kendi arzularına göre) onun te'viline yeltenmek için onun müteşabih olanına tabi olurlar. Halbuki onun te'vilini Allah'dan başkası bilmez, ilimde yüksek gayeye erenler ise; "Biz ona inandık, hepsi Rabbimiz katındadır" derler. (Bunları) salim akıllılardan başkası iyice düşünmez." Resulullah (sav) ayetin okunmasını tamamlayınca bana şunu söyledi: "Kur'an'ın müteşabih ayetlerine tabi olanları gördüğünüz vakit bilin ki onlar Allah'ın ayette haber verdiği kimselerdir, onlardan sakının."
Tefsir;
Al-i İmran 1;
İlim 1;
(2665);
Tefsir;
Al-i İmran (2996);
Sünne 2;
(4598);
513-

Bir adam gelerek, İbnu Abbas (ra)'a "Ben Kur'an'da bazı ayetler görüyorum onlar bana aralarında ihtilaflı geliyor" dedi. İbnu Abbas (ra): "Nelermiş onlar? 

" diye sorunca adam şu ayetleri okudu: "Sur'a üflendiği zaman, aralarında o gün (böbürlenecekleri) soyları sopları olmadığı gibi, (birbirlerinin halini) de soramazlar" (Mü'minun, 101). Halbuki şu ayet de var: "Birbirlerine dönüp soruşurlar" (Saffat, 27). Bir ayette şöyle denir: "O gün inkar edip peygambere baş kaldırmış olanlar, yerle bir olmayı ne kadar isterler ve Allah'tan bir söz gizleyemezler" (Nisa, 42). Halbuki şu ayet var: "Sonra, Rabbimiz Allah'a and olsun ki bizler puta tapanlar değildik, demekten başka çare bulamazlar" (En'am, 23). Naziat suresinde: "Ey inkarcılar! Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü yaratmak mı? Ki onu Allah bina edip yükseltmiş ve ona şekil vermiştir. Gecesini karanlık yapmış, gündüzümü aydınlatmıştır. Ardından yeri düzenlemiştir" (27-30) buyuruyor. Burada göğün yaratılışı yerin yaratılışından öncedir. Halbuki şu ayette yerin yaratılışı göğün yaratılışından öncedir: "Ey Muhammed onlara de ki: "Siz yeri iki günde yaratanı mı inkar ediyor ve O'na eşler koşuyorsunuz! O alemlerin Habbedir. O yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi, onu bereketli kıldı. Arayanlar için yeryüzünde gıdalarım normal olarak dört gün (dört mevsim) içinde yetiştirmesi kanununu koydu. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin"dedi, ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler (Fussilet, 9-11). Kur'an'da: "Allah affedici, merhametli oldu", "Allah aziz ve hakim oldu", "Allah işitici ve görücü oldu" denmektedir. Sanki, Allah eskiden böyle olmuş bitmiş gibi ifade edilmektedir." İbnu Abbas (ra) şu cevabı verdi: "Sur'a ilk üflemede onların aralarında hiçbir bağ olamaz, Allah'ın diledikleri dışında herkes gökte olsun yerde olsun bu ilk üflemede baygın düşer, işte bu baygınlık anında bağ da yok, hal hatır sorma da yok. Sonra ikinci üfleme var. Bu üflemede birbirlerine gelip soruşurlar." İbnu Abbas devam etti: ".,,Rabbimiz Allah'a and olsun ki biz puta tapanlar değildik" ayeti ile; "..Allah'tan bir şey gizleyemezler" ayetine gelince: "Allah Teala ihlas sahiplerinin günahlarını affeder. Bunun üzerine müşrikler: "Gelin biz de: "Müşrik değildik" diyelim" derler. Allah da onların ağızlarını mühürler. Vücudlarındaki her bir uzuv yaptığı işleri söyler. O sırada, Allah'ın hiçbir sözü gizlemediği bilinir. O'nun yanında: "İnkar edenler: "Keşke Müslüman olsaydık" temennisinde bulunacaklardır" (Hicr, 2). Diğer soruna gelince: Allah yeri iki günde yarattı. Sonra göğe yöneldi, başka iki günde de onu yedi kat olarak tanzim etti, sonra diğer iki günde arzı düzenledi yani yaydı, arzdan su ve otlak çıkardı. Arzda dağlar, ağaçlar, tepeler ve arzla sema arasında bulunan şeyleri yarattı. Bunu Cenab-ı Hakk: "Ardından yeri düzenlemiştir" (Naziat, 30) kelam-ı şerifleriyle ifade buyurmaktadır. Böylece arz ve içindekiler dört günde yaratılmış olmaktadır. Semavat da iki günde yaratılmış olmaktadır. "Allah affedici, merhametli oldu" kelamına gelince, Allah kendisini bu şekilde isimlemiştir, yani O hep böyle olmuştur ve böyle olacaktır. Allah her ne irade buyurdu ise irade buyurduğu şey mutlaka olmuştur. Yazık sana, Kur'an (ayetleri) sana ihtilaflı gelmemeli. Çünkü onun tamamı Aziz ve Celil olan Allah'tandır."
Tefsir;
Ha-Mim;
Secde (Fussilet) 1;
514-

Resulullah (sav), Bedir savaşında Kureyş'i yendikten sonra Medine'ye döndüğü zaman Yahudileri toplayarak onlara: "Kureyş'in başına gelen musibet size de gelmeden Müslüman olun" dedi. Onlar cevaben: "Ey Muhammed, Kureyş'ten savaşmasını bilmeyen toy bir grubu mağlub etmen sakın seni aldatmasın. 

Şayet bizimle savaşacak olursan bizim kimler olduğumuzu öğrenecek ve bizim gibisiyle hiç karşılaşmadığını anlayacaksın!" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "(Habibim), O (Yahudi) kafirlerine de ki: Yakında mağlub olacaksınız ve (toptan) cehenneme sürüleceksiniz. O, ne kötü yataktır, (Bedir muharebesinde) karşılaşan iki grub hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardı. (Onlardan) bir grub Allah yolunda dövüşüyordu, diğeri ise kafirdi" (Al-i İmran, 12-13).
Harac 22 (3001);
515-

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Her peygamberin peygamberlerden dostları vardır. Benim dostum, ceddim ve Rabbimin halili olan İbrahim'dir. 

" Resulullah (sav) sonra şu ayeti tilavet buyurdular: "Gerçekten, insanlardan İbrahim'e en yakın olanı her halde (zamanında) ona tabi olanlarla şu peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i İmran, 68).
Tefsir;
Al-i İmran (2998);
516-

".. 

.İbrahim'in ailesi ve İmran'ın ailesi..." (Al-i İmran, 33) ayeti hakkında: "Onlar, İbrahim'in neslinden, İmran'ın neslinden, Yasin'in neslinden ve Muhammed'in neslinden iman eden kimselerdir." Allah Teala hazretleri şöyle buyuruyor: "Gerçekten, insanlardan İbrahim'e en yakın olanı her halde (zamanında) ona tabi olanlarla şu peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i İmran, 68) demiştir. Bu hadisi Buhari, muallak (senetsiz) olarak tahric etmiştir (Enbiya, 44).
;
517-

Yine İbnu Abbas, saliha kadının: "Rabbim, karnımdakini azadlı bir kul olarak sana adadım" (Al-i İmran, 35) sözünü tefsir sadedinde şöyle der :"Yani sırf mescide hizmet etmesi için." Buhari bu rivayeti bab başlığı olarak tahric etmiştir (Salat, 74)

Salat;
74;
518-

Resulullah (sav) buyurdular: "Yeni doğan her insan yavrusuna, doğduğu anda şeytan mutlaka bir dürter. Yavru, onun dürtmesi (nin verdiği rahatsızlık) sebebiyle bağırarak ağlar. Hazret-i Meryem ve onun oğlu İsa bundan hariçtir." Ebu Hüreyre sözüne devamla: "İsterseniz şu ayeti de okuyun dedi: Meryem: "...Ben onu da soyunu da kovulmuş şeytandan sana sığındırırım" dedi (Al-i İmran, 36).

Tefsir;
Al-i İmran 2;
Fedail;
146;
2366;
519-

Meryem'i hangisi himayesine alacak diye (kura çekmek üzere) kalemlerini atarken sen yanlarında değildin" (Al-i İmran, 44) ayetiyle ilgili olarak buyurdu ki: "Kur'a çekmek üzere kalemlerini (suya) attılar. Kalemler akıntıyla beraber gitti. Sadece Zekeriya'nın kalemi suyun üstüne çıktı. Hadisi Buhari, bab başlığında tahric etti. (Şehadet, 30).

Şehadet;
30;
520-

"Ey isa, şüphesiz ki seni vefat ettirecek olan (onlar değil) benim" ayetindeki (Al-i İmran, 55) seni vefat ettirecek olan (müteveffike) ibaresini "seni öldürecek olan" diye açıklanmıştır. Bu rivayeti Buhari, bab başlığında kaydetmiştir. (Tefsir, Suretu'l-Maide 13).

Tefsir;
Suretu'l-Maide 13;
521-

Ensar'dan bir zat Müslüman olmuştu, sonra tekrar irtidat edip müşriklerin yanına gitti. Bilahere yaptığından pişman olup, kabilesine: "Resulullah (sav)'a sorun, benim için tevbe imkanı var mı?" diye haber saldı. Kavmi de Resulullah (sav)'a gelerek: Onun için tevbe etme şansı var mı?" diye sordular. Bunun üzerine şu ayet indi: "İnandıktan, Peygamberin hak olduğuna şehadet ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkar eden bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimleri doğru yola eriştirmez. İşte bunların cezası, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin lanetine uğramalarıdır. Orada temellidirler; onlardan azab hafifletilmez; oların azabı geciktirilmez. Ancak bunun ardından tevbe edip düzelenler müstesnadır. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder" (Al-i İmran 86-89). Ayeti ona gönderdi, O da Müslüman oldu.

Tahrimü'd-Dem 15;
(7;
107);
522-

Ravinin babası ve ceddi tarikiyle anlattığına göre, Resulullah (sav)'ın "Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz" (Al-i İmran, 110) ayeti hakkında şunu söylediğini işitti: "Siz yetmiş ümmeti yetmişe tamamlayan sonuncu ümmetsiniz. Siz onların en hayırlısı ve Allah yanında en değerli olanısınız."

Tefsir;
Al-i İmran (3004);
Zühd 34;
(4288);
523-

"Rabb'e kul olun (kunu Rabbaniyyin)" (Al-i İmran, 79) ayetiyle "Hakimler, fakihler olun" denmek istenmiştir" buyurmuştur. Buhari, bu hadisi bab başlığında kaydetmiştir (İlm 10)

İlm 10;
524-

Şu ayet bizim hakkımızda indi: "O zaman içinizden iki zümre za'f göster(mek iste)mişdi. Halbuki onların yardımcısı Allah'tı. Mü'minler ancak Allah'a güvenip dayanmalılar." (Al-i İmran, 122). Hz. Cabir devamla şu açıklamayı yaptı: "Biz iki zümreydik: Bir zümre Benü Harise, diğeri Benü Seleme. Ayette: "Allah onların yardımcısıdır" dendiği için bu ayet hakkımızda inmemiş olsaydı sevinmezdim,"

Megazi 18;
Tefsir;
Al-i İmran 8;
Fedailu's-Sahabe 171;
(2505);
525-

Resulullah (sav) Safvan İbnu Umeyye, Süheyl İbnu Amr ve el-Haris İbnu Hişam'a beddua ediyordu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Allah'ın, onların tövbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir" (Al-i İmran, 128).

Megazi 21;
Tefsir;
Al-i İmran 9;
Tefsir;
Al-i İmran (3007;
3008);
Salat 121;
(2;
203);
526-

Tirmizi'de geldiği üzere Resulullah (sav) Uhud günü şöyle demiştir: "Ey Allahım, Ebü Süfyan'a lanet et! Ey Allahım, el-Haris İbnu Hişam'a lanet et! Ey Allahım, Saffan İbnu Umeyye'ye lanet eti" Bunun üzerine: "Allah'ın onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur, çünkü onlar zalimlerdir" (Al-i İmran, 128) mealindeki ayet indi.

Tefsir;
Al-i İmran (3007);
527-

Hz. Peygamber (sav)'in sabah namazında başını sonuncu rekatta kaldırdığı sırada "Ey Rabbim ... lanet" diye aynen yukandaki hadiste muhtevayı işittiğini söylemiştir.

Salat 121 (2;
203);
528-

Hiçbir peygambere ganimete ve millet malına hıyanet yaraşmaz" (Al-i İmran, 161) ayeti, Bedir savaşı sırasında kaybolan kırmızı renkli bir kadife parçası hakkında nazil olmuştu. Cemaatten bazısı "Belki de Hz. Peygamber almıştır" demişti ki bunun üzerine yukandaki ayet nazil oldu."

el-Huruf ve'l-Kıraat 1;
(3971);
Tefsir;
Al-i İmran (3012);
529-

Resulullah (sav) ashabına şöyle dedi: "Uhut'da şehid olan kardeşleriniz var ya! Allah, onların ruhlarını yeşil kuşların içine koydu. Bunlar cennetin nehirlerine giden, cennet meyvelerinden yiyen ve Arşın gölgesine asılmış altından kandillere girip istirahat eden kuşlardır. Şehidler böylece güzel güzel yiyip içip dinlenince şöyle dediler: Kardeşlerimize bizden kim haber götürecek ve bildirecek ki bizler cennette dirileriz, rızıklanıyoruz? Bu haber gitmeli ki onlar cennete karşı isteksiz olmasınlar ve harpte korkak davranmasınlar!" Allah Teala onlara cevaben: "Sizin haberinizi ben duyuracağım" buyurdu ve şu ayeti indirdi: "Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın bilakis onlar Rabbleri katında diridirler. Allah'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar. Arkalarından kendilerine ulaşmayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler" (Al-i İmran, 169).

Cihad 27;
(2520);
530-

Halk onlara: "Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun" dediler. Bu, onların imanını artırdı da: "Allah bize yeter, o ne güzel vekildir" dediler" (Al-i İmran, 173) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "Bunu İbrahim (sav) ateşe atıldığı esnada söyledi, keza aynı şeyi Hz. Peygamber (sav), halk kendisine: "insanlar size karşı toplandılar" dediği zaman söyledi.

Tefsir;
Al-i İmran;
13;
531-

Hz. Peygamber (sav) zamanında bir kısım münafıklar, Resulullah (sav) bir gazveye çıktığı vakit ondan ayrılıp geri kalırlar ve Resulullah (sav)'a muhalefet edip kaldıkları için rahatlarlar, sevinirlerdi. Resulullah (sav) Medine'ye dönünce de gelip andlar, yeminler içerek özürler beyan ederlerdi. Bir de isterlerdi ki, yapmadıkları şeylere övgüye, medh-u senaya mazhar olsunlar. Onların bu hali ile ilgili olarak şu ayet nazil oldu: "Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın sakın onların azabtan kurtulacaklarını sanma, elem verici azab onlaradır" (Al-i İmran, 188).

Tefsir;
Al-i İmran 16;
(6;
51);
Sıfatu'l-Münafıkin;
7 (2777);
532-

Emevi halifesi Mervan kapıcısına: "Ey Rafi! İbnu Abbas (ra)'a git ve de ki: "Eğer bizden herkes, ettiği ile sevinmesinden ve yapmadığı şeyle de övülmekten hoşlanmasından dolayı azab görecekse, toptan hep azaba maruz kalacağız demektir." İbnu Abbas (ra) kendisine bu söylenince şöyle dedi: "O ayetten size ne? O ayet, Ehl-i Kitap hakkında inmiştir." Sonra şu ayeti okudu: "Allah kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz diye ahid almıştı. Onlar ise, onu arkalarına atıp, az bir değere değiştiler. Alış-verişleri ne kötüdür. Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın sakın onların azabtan kurtulacaklarını sanma, elem verici azab onlaradır." (Al-i İmran, 187-188). İbnu Abbas (ra) sözüne devam ederek şu açıklamayı yaptı: "Resulullah (sav) onlara bir husus sordu, gerçeği gizleyip, değişik şekilde yanlış cevap verdiler. Üstelik kendilerine sorduğu hususa verdikleri cevap sebebiyle medhedilmeyi beklediklerini de iş'ar ettiler. Ayrıca sorulan şeyi ona gizlemiş olmalarına da sevindiler."

Tefsir;
Al-i İmran 16 (6;
51);
Sıfatu'l-Münafıkin 8;
(2778);
Tefsir;
Al-i İmran (3018);
533-

"İster, amelce iyi, müttaki, isterse amelce kötü, facir kişi olsun, ölüm herkes hakkında hayırlıdır" buyurduktan sonra şu ayeti okudu: "İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Alçaltıcı azab onlaradır" (Al-i İmran, 178). Sonra da şu ayeti okudu: "Fakat Rablerinden sakınanlara, Allah katından ziyafetler bulunan, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır. Allah katındaki şeyler iyi olanlar için daha hayırlıdır" (Al-i İmran, 198). (Rezin kaydetmiş fakat, kaynak vermemiştir. Ancak bunu Hakim, el-Müstedrek'te (2, 298) tahric eder.)

Rezin;
534-

"Ey Allah'ın Resulü, Allahu Teala'nın kadınları hicretle ilgili olarak zikrettiğini hiç işitmiyorum, niçin?" diye sordum. Bu sorum üzerine şu ayet indi: "Rableri dualarını kabul etti: Birbirinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadın olsun iş yapanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, memleketlerinden çıkanların, yolumda ezaya uğratılanların, savaşan ve öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim. And olsun ki, Allah katında bir nimet olarak, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Nimetin güzeli Allah katındadır." (Al-i İmran, 195).

Nisa;
(3026);