Namazın Evsafını Bildiren Bazı Hadisler ile İlgili Hadisler

- Kütüb-i Sitte Hadisleri
Kitaplar
Tümü
Konu Başlıkları
Namazın Evsafını Bildiren Bazı Hadisler
Namazın Evsafını Bildiren Bazı Hadisler Hadisleri
2657-

Kendisi, Resulullah (sav)'ın Ashabından on kişilik bir grupla oturuyor idi. Resulullah'ın namazını zikrettiler. 

Bunun üzerine: "Ben içinizde Aleyhissalatu vesselam'ın namazını en iyi bilen kimseyim!" "Nasıl olur. Allah'a yemin olsun, sen O'na bizden daha çok tabi olmuş bizden önce onun sohbetine katılmış değilsin!" dediler. O: "Herşeye rağmen!" deyip (ısrar edince): "Peki (Efendimizin nasıl namaz kıldığını) arzet görelim" dediler. O da anlattı: "Aleyhissalatu vesselam, namaza kalkınca kollarını omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Bütün kemikleri mutedil şekilde yerlerinde istikrarını bulunca tekbir getirir, sonra kıraatte bulunur, sonra tekrar tekbir getirir, ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır, sonra rükuya gider ve el ayalarını dizlerinin üzerine koyar, sonra o durumda mutedil bir vaziyet alır, başını ne aşağı kırar ne de yukarı kaldırır, sonra başını kaldırıp: "Semi'allahu li-men hamideh (Allah kendisine hamdedeni işitir)!" der, sonra ellerini tekrar omuzlarının hizasma kadar mutedil şekilde kaldırır, sonra: "Allahu ekber!" deyip yere eğilir, ellerini yanlarına açar, sonra başını kaldırır, sol ayağını büker, üzerine oturur, secde edince ayaklarının parmaklarını açar, sonra secde eder, sonra: "Allahu ekber!" der, başını kaldırır, sol ayağını büker, her kemik yerine gelinceye kadar sol ayağının üzerine oturur. Sonra aynı şeyleri diğer (rek'at)de yapardı. Sonra iki rek'ati (tamamlayıp) kalkınca, iftitah tekbirinde olduğu gibi tekbir getirir, ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırır. Sonra aynı şeyleri namazın geri kalan kısmında da yapardı. Selam vereceği son rek'atin secdesi olunca sol ayağını (mak'adının altından sağ tarafına) çıkarır ve sol tarafı üzerine yere çökerek otururdu." (Onun bu açıklamasmı dinleyince yanındakiler:) "Doğru söyledin, Resulullah (sav) böyle namaz kılardı!" dediler."
Salat 117;
(730-735);
Salat 227;
(304;
305) [Hadis Buhari'de muhtasar olarak gelmiştir (Ezan 145)];
2658-

Biz mescidde iken bedevi kılıklı bir adam çıkageldi. Namaza durup, hafif bir şekilde (yani rükunleri, teşbihleri kısa tutarak) namaz kıldı. 

Sonra namazı tamamlayıp Resulullah (sav)'a selam verdi: Efendimiz: "Üzerine olsun. Ancak git namaz kıl, sen namaz kılmadın!" buyurdu. Adam döndü (tekrar) namaz kılıp geldi, Resulullah'a selam verdi. Aleyhissalatu vesselam selamına mukabele etti ve: "Dön namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!" dedi. Adam bu şekilde iki veya üç sefer aynı şeyi yaptı, her seferinde Aleyhissalatu vesselam: "Dön namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!" dedi. Halk korktu ve namazı hafif kılan kimsenin namaz kılmamış sayılması herkese pek ağır geldi. Adam sonuncu sefer: "Ben bir insanım isabet de ederim, hata da yaparım. Bana (hatamı) göster, doğruyu öğret!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Tamam. Namaza kalkınca önce Allah'ın sana emrettiği şekilde abdest al. Sonra (ezan okuyarak) şehadet getir, ikamet getir (namaza dur). Ezberinde Kur'an varsa oku, yoksa Allah'a hamdet, tekbir getir, tehlil getir, sonra rükuya git. Rüku halinde itmi'nana er (azaların rükuda mutedil halde bir müddet dursun). Sonra kalk ve kıyam halinde itidale er, sonra secdeye git ve secde halinde itidale er, sonra otur ve bir müddet oturuş vaziyetinde dur, sonra kalk. İşte bu söylenenleri yaparsan namazını mükemmel (kılmış olursun). (Bundan bir şey) eksik bırakırsan namazını eksilttin demektir." Ravi der ki: "Resulullah (sav)'ın bu sonuncu sözü Ashab'a önceki: (Dön, namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!) sözünden daha kolay (ve rahatlatıcı) oldu. Zira (bu söze göre), sayılanlardan bir eksiklik yapan kimsenin namazında eksiklik oluyor ve fakat tamamı heba olmuyordu.
Salat 226;
(302);
Salat 148;
(857-861);
İftitah 105;
(2;
193);
167;
(2;
225);
2659-

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Namazın anahtarı temizliktir, (Namaz dışı şeylerle meşguliyeti) haram kılan şey iftitah tekbiridir, (namaz dışı meşguliyeti) helal kılan şey (de sondaki) selamdır. 

"
Taharet 31;
(61);
Taharet 3;
(3);