Uğursuzluk Ve Fal Hakkında ile İlgili Hadisler

- Kütüb-i Sitte Hadisleri
Kitaplar
Tümü
Konu Başlıkları
Uğursuzluk Ve Fal Hakkında
Uğursuzluk Ve Fal Hakkında Hadisleri
4089-

Resulullah (sav) (halkın uğursuzluk çıkardığı) hiç bir şeyden uğursuzluk çıkarmazdı. Bir memur göndereceği zaman ismini sorardı, hoşuna giderse sevinirdi ve hatta bunun neşesi yüzünde görülürdü. 

İsimden hoşlanmazsa bu da yüzünden belli olurdu. Bir köye girecek olsa onun da ismini sorardı, hoşuna giderse sevinirdi, hoşlanmazsa, bu yüzünden okunurdu.
Tıbb 24;
(3920);
4090-

Resulullah (sav) hoşuna giden bir kelime işitince: ("Amin!"; "Dediğin çıksın! 

"; "Allah muradını versin!" ma'nasında olmak üzere): "Senin uğurunu kendi ağzından işittik!" buyururlardı.
Tıbb 24;
(3917);
4091-

Resulullah (sav), bir ihtiyacı görmek üzere (yola) çıktığı zaman ya raşid (uğurlar olsun) ya necih (hayırlı muvaffakiyetler) temennilerini işitmekten hoşlanırdı. 

Siyer 47;
(1616);
4092-

Resulullah (sav)'ın yanında uğursuzluktan bahsedilmişti. Buyurdular ki: "Bunun en iyisi fe'l (uğur çıkarma)dır. 

(Uğursuzluk inancı) bir müslümanı yolundan alıkoymasın. Biriniz hoşlanmadığı bir şey görecek olursa şu duayı okusun: "Allahümme la ye'ti bi'l-hasenatı illa ente ,ve la yedfe'u's-Seyyiati illa ente vela havle ve la kuvvete illa bike. (Allahım! Hayrı ancak sen verebilirsin, kötülüğü de ancak sen defedebilirsin. (İbadet, çalışma, korunma vs. için muhtaç olduğumuz) güç ve kuvvet de ancak sendendir.)
Tıbb 24;
(3919);
4093-

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Uğursuzluk çıkarmak şirktir, uğursuzluk çıkarmak şirktir, uğursuzluk çıkarmak şirktir. (İktiyarsız kalbine uğursuzluk vehmi gelip içinde bazı şeylere karşı neferet duyan) hariç bizden kimsede bu yoktur. 

Lakin Allah onu tevekkülle giderir."
Tıbb 24;
(3910);
Siyer;
47;
(1614);
4094-

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ne sirayet (bulaşma), ne de uğursuzluk vardır. Benim fe'l hoşuma gider." Yanındakiler sordu: "Fe'l nedir?" "Güzel bir sözdür!" buyurdu." [Buhari'nin rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Resulullah (sav): "Benim," dedi, "fe'l-i salih, güzel bir kelime hoşuma gider."]

Tıbb 44;
54;
Selam 113;
(2224);
Tıbb 24;
(3916);
Siyer 47;
(1615);
4095-

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bir şeyde (uğursuzluk) olsaydı, bu atta, kadında, meskende olurdu."

Cihad 47;
Nikah 17;
Selam 119;
(2226);
İsti'zan 21;
4096-

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ne sirayet, ne safer, ne de gül vardır."

Selam 109;
(2222);
4097-

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ne sirayet, ne safer ne de hame vardır!" Bunu işiten bir bedevi atılıp: "Ey Allah'ın Resulü! Öyle de, kumda geyik gibi olan develer, uyuzlu bir deve aralarına girince hepsine uyuz bulaşması nasıl oluyor?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam şu cevabı verdi: "Peki, birinciye kim sirayet ettirdi?"

Tıbb 54;
Selam 101;
(2220);
Tıbb 24;
(3911;
3912;
3913;
3914;
3915);
4098-

Katan İbnu Kubeysa babası (ra)'ndan naklen anlatıyor: "Resulullah (sav) şöyle söylediğini işittim: "İyafe, tıyere, tark sihirdendir."

Tıbb 23;
(3907);
4099-

Bir adam dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü! Biz bir evdeydik, oradayken sayımız çok, malımız bol idi. Sonra bir başka eve geçtik. Burada sayımız da azaldı, malımız da." Resulullah (sav): "Burayı zemim (addederek) terkedin!" buyurdular.

Tıbb 24;
(3924);